7.5

375K 22.3K 7.7K
                                    

A: Hadi kız 10 dakikadır bekliyorum.

Nida: Ben gelmiyorum bugün.

A: Anlamadım?

Nida: Dün çimlerin üzerine oturunca soğuk geçti herhalde. Bir de grip oldum. Allah'ım çok amaçlı bir hastayım sanki...

Nida: Sen git okula bekleme beni.

A: Tamam.

Ekrana gözlerimi büyüterek bakarken, yüzüm müthiş bir ekşimeyle buruştu. Tamam? Demek öyle Mustafa Bey. Geberirsem, sana da sümüklü peçetelerimi miras bırakırım.

Yatağımın içinde Nihal ve Behlül'ün evlilik haberini alan Bihter gibi bitik bir halde boylu boyunca uzanmış, burnumu çekiyordum. Telefonumu kenara bırakırken, komodinin üzerinde duran peçete kutusuna uzandım. Geceden beri bu kaçıncı peçeteydi sayamamıştım. Anam ölüyorum...

Burnum Alev Hocanın kırmızı ruju gibi kızarırken, annem odamın kapısını açıp, bana baktı. "Daha iyi misin?" diye sordu. Kadıncağız geceden beri odama gelip ateşimi kontrol ediyordu. "Daha kötüyüm," dedim kırık bir sesle.

Annem beklemeden penceremin perdelerini usulca sıyırdı. Güneşin ışığı yüzümde yer edinirken, gözlerimi kırpıştırdım. "Anne kapat pencereleri. Odam kireç tutsun," deyip başımı gömdüğüm yastığa büyük bir tebessüm akıttım.

"Hastasın ama hâlâ formundasın," dedi imalı bir sesle.

"Sen bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçiyor musun?" diye sorduğumda annem yüzünü ekşitti. "Ne alaka kız?"

"Bilmiyorum, bu sözü hep bir yerde kullanmak istemişimdir."

Annem 'Sen iflah olmazsın' bakışı atarken, güldüm. Artık o bakış nasıl oluyorsa siz düşünün.

"Arkadaşlarına haber verdin mi? Okula gitmeyeceksin ya."

"Selen'e mesaj attım," deyiverdim. Sanki hocalarımın çok da umurundaydım.

"Çorba getireyim mi?" diye sordu. Gözlerimi büyüttüm ve başımı yastıktan kaldırdım. "Sabah sabah ve buraya? Anne?"

"Hı?" diye sordu.

"Sen bana neden böyle davranıyorsun? Yoksa üç günlük ömrüm mü kaldı?"

"Salak salak konuşma, gripten ölecek değilsin herhalde," deyip dudaklarını büzdü. "Burnunu çekerken dikkat ette beyin sıvıların da akmasın, zaten oldukça az."

Ona ölümcül bir bakış atıp kafamı tekrar yastığa gömdüm. "Sonra bana niye böylesin diye kızıyorsun. Anasına bak kızını al demişler."

Annem beni umursamadan odadan çıkarken, "Ev süpüreceğim, bir isteğin olursa kalk kendin al," dedi.

Aradığım netlik.

"Tamam," dedim burnumu çekerek. Hayır çekiyorum çekiyorum, bitmiyor. Bu ne böyle?

Yatağımda sırt üstü uzandım ve kollarımı iki yana açıp derin bir nefes aldım. Daha doğrusu almaya çalıştım. Burun kanallarım tüm yollarını tıkamıştı.

Pardon Burun Bey veya Hanım, nefes almak için yer bırakır mısınız?

Elim tekrar telefonuma uzandı ve mesaj kutuma girdi. Ulan çocuk harbiden tamam yazıp bıraktı ya anasını satayım. Vay Mustafa vay.

Beni bugün hastalıkta bırakan yarın nikah masasında bırakır. Sonra Mustafa Ceceli'nin hastalıkta sağlıkta dizeleri öksüz kalır.

Telefonu özensizce yatağın içine attım ve hapşırdım. Ulan dün iki romantizm yaşayacağız diye hasta oldum şaka gibi.

ÇEVRİMİÇİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin