9.5

321K 19.4K 12.7K
                                    

Az sonra okuyacaklarınızdan ben sorumlu değilim. Şayet şu durumdan kurtulma şansımın olduğunu pek sanmıyorum, eğer ki kurtulamazsam hakkınızı helal edin, Mıstığımı başka şam şeytanlarına yem etmeyin.

Ya da bana ne be, ben ölürsem o da benimle gelsin. Senin için ölürüm diyordu dur bakalım ölecek mi?

"Baba?" dedim şaşkınca. Arabanın farları, Bülent Ersoy'un aydınlatıcısından daha aydın geleceğimden daha parlaktı.

Mustafa olduğu yerde kalırken, babam şok olmuş gözlerle bir bana bir Mustafa'ya bakıyordu. Önce sağ sonra sol baba, sonra tekrar sağ. Hah! Şimdi kaptır.

"Ne işin var senin bu saatte dışarıda?" diye sorup üzerime doğru yürümeye başladı. Sonra Mustafa'nın yanında durup, "Bu çocuk kim?" diye sordu.

Yutkundum.

Mustafa hâlâ şoktaydı. Yani haklıydı tabii.

Babam ters ters ve şüpheci bakışlarla Mustafa'yı süzmeye başladığında, dudaklarımı kemirmeye başladım. "Baba..."

"Bir dakika," dedi babam sakince. Gözlerini kısıp, Mustafa'nın kolunu kavradı ve onu arabanın önüne yaklaşırdı. Oha. Adam zeki.

Arabanın farları Mustafa'yı boylu boyunca nurlarken, babam kısılan gözlerini aniden büyüttü.

"Ulan sen şu bacağı sakat olan çocuk değil misin? Hani kitapçıda karşılaşmıştık."

HuriyeSu anneciğim ne bakıyorsun kız, gidip helva için hazırlıklara başla.

Babam kaşları giderek çatarken, "Evet sen o çocuksun. Ne işin var kızımın yanında?" diye sordu. "Hem de bu saatte."

"Selamün aleyküm Lütfü Amca," deyip anında ellerine uzandı. "Öpeyim."

Ha?

Babam ne olduğunu anlamadan Mustafa'ya elini uzatırken annemle göz göze geldik. Annemin yüzünde garip bir tavır vardı.

Mustafa babamın elini öpüp geri çekilirken, "Nasılsınız? Afiyettesinizdir inşallah," diye sordu.

Çocuk emeklemiyor, bildiğin koşuyor. Koş Mustafa koş, nasılsa bir daha koşamayacaksın.

"Evladım ne diyorsun sen?"

Babam tedirgince Mustafa'ya baktığında usulca yanlarına yaklaştım. "Biliyorum uygun bir zaman değil belki tanışmak için ama adım Mustafa, Mustafa Alp."

Ben yaşamıyorum. Yok ya rüya herhalde bu gördüğüm.

Babam çatık kaşlarıyla bana baktı. "Nida? Yoksa..."

"Lütfen," diye araya girdi Mustafa. "Onun bir suçu yok, kızmayın. Tüm hata benim."

"Lan ne hatası, ne oluyor?"

Babamın devreler yandığında, annem şartelleri kaldırıp yanımıza geldi. "Lütfü sakin ol bir."

"Ne sakini Huriye? Elin çocuğu gelmiş gecenin bir saati kapının önünde, tövbe..."

"Hayır hayır," dedi Mustafa acele ederek. "Yanlış anladınız. Elin çocuğu değilim ben. Siz de uygun görürseniz kızınızın gelecekte ki hatta geleceğini sahiplenen biri olacağım."

Bu şey değil mi ya? Kızını kendime istiyorum, veriyor musun Lütfü Bey?

Babam karnemde ki notları görmüş gibi donakalırken, annem endişeyle kolunu dürttü. "Lütfü, Lüftü..."

"Baba," dedim telaşla. "Baba iyi misin?"

Babam elini kalbine götürüp, kendini arabaya yasladı. Anam adam vallahi gidiyor. Annem ellerini dizlerine vurmaya başladığında kayış çoktan kopmuştu.

ÇEVRİMİÇİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin