TANITIM • Sepulcrum

53.8K 2.8K 612
                                    

Bir nükleer savaşla dünya yerle bir oldu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir nükleer savaşla dünya yerle bir oldu. Evet, insanoğlu açgözlüydü, bencildi, hep daha fazlasını isterdi. Sonunda birbirlerini kendi geliştirdikleri silahlarla yok ettiler. Bla bla bla...

Bu insanoğlunun sorunu, bizim değil. Bir vampirseniz insanların ne yaptığıyla ilgilenmezsiniz. Onlar sadece yiyecektir. Saçma savaşlarla yok olmak üzere olan yiyecekler... Tanrı aşkına kim en sevdiği yiyeceğinin ellerinden kayıp gitmesine izin verir ki?

Biz de vermedik. Yeraltının çocukları acımasız olsa da aptal değildi. İnsanlar kendi dünyalarını yıkıp dümdüz edince kalan bir avuç insanı -ki bize göre oldukça az- aramıza aldık. Yıllar önce yerin altında kurduğumuz kendi dünyamıza onları da dahil ettik. İşte bu kadar da yüce gönüllüyüz.

Tabi küçük bir iyilik istemedikte değil. Kanları... Bizi yadırgamayın. Sonuçta bizde hayır kurumu değiliz ve beslenmemiz gerekiyor. Onlara ihtiyacımız olmasa da bu tatlı sevmediğimiz anlamına gelmiyor. Bunun dışında kurallarımıza uydukları taktirde onları rahat bırakıyoruz. Bir nevi evcil hayvan gibi düşünebilirsiniz.

Her neyse, size ülkemizi anlatayım: Vatanımızı...

'Sepulcrum'

Ne diyebilirim ki vampirlerin garip bir mizah anlayışı var. Sonuçta kimse ülkesine Mezar demez.

Sepulcrum yer altında dört bölgeden oluşuyor ve her bölgede klanın başında bir lider bulunuyor. Geçmiş zamanın kralları ya da dünya öldürülmeden önce ülkelerin başkanları olarakta görebilirsiniz. Ne demiştik, evet, dört bölge ve liderler...

Birinci bölge Argentum, benim bölgem, gümüşün o muhteşem griliğini birebir yansıtıyor. Diğer bölgelerden daha geniş ve daha fazla canlı barındırıyor. Askeri bakımdan da daha güçlü. Bu önemli çünkü burada da her şey güllük gülistanlık yürümüyor. Avcılar, kurt adamlar -Onlarsız olmaz, zira tam baş belalarıdır- ve karşı klanlar... Bunlar her zaman tehdittir. Her ne kadar diğer klanlarla barış içinde yaşıyor görünsekte...

İkinci bölge Atratus, adı gibi siyah bir mazisi olan bölge. Şayet bir kaç yıl önce büyük bir kurt adam sürüsü tarafından bir katliama tanıklık etti. Kurt adamlar sinsice şehre saldırıp tüm sivri dişleri katlettiğinde diğer bölgelerin bundan ancak her şey olup bittikten sonra haberi oldu. Kimbilir belki daha önceden de haberleri vardı ama ellerini kirletmek istemediler. Şimdi kurt adamlar oraya kendi krallıklarını kurdular. Bizim vatanımızda kendi krallıklarını kuracak kadar cesur olduklarını kabul etmeliyim ama bu adi piç kuruları olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Kurt adamlarda bizim gibi latince takıntılı olmalı ki şehrin ismini Fulvus olarak değiştirdiler.

Üçüncü bölge Aureus, altın şehir. Gerçekten adı gibi sanki her yer altınla kaplanmış gibi görkemli. Orada yaşamak istermiydim? Belki...

Son olarak dördüncü bölge Caeruleus, üzerinde bizim gibi yapay yıldızlar değil gerçek yıldızları nadirde olsa görebileceğiniz bir şehir. İşte kendi bölgemden başka bir yere yaşayabilseydim burası kesinlikle Caeruleus olurdu. Ana merkezin üzeri kalın camlarla kaplı ve gerçek dünyanın izin verdiği ölçüde gökyüzünü görebiliyorsunuz. Tabi yukarıdaki mutasyona uğramış o şekli bozuk yaratıkları da ama oranın halkı buna alışmış gibi. Gökyüzünü görebiliyorlarsa böyle ufak görüntü kirliliğine de razılar. Her ne kadar gökyüzü eskisi gibi görünmese de.

Her bölgede yeryüzüne çıkışlar var ama herkese çıkış izni verilmiyor. Bunun için özel izinlendirilmen olması gerekiyor ki daha önce de bahsettiğim gibi yukarıda aşağıdaki yaratıklardan çok daha tehlikeli yaratıklar var. Radyasyonda bir sorun olabilirdi, tabi vampirler nefes alıyor olsaydı.

Asıl sorunumuz yukarısı değil çünkü tehdit tam olarak bizim ülkemizde. Kurt adamların savaşı yaklaşıyor ve tedbir alınmazsa her şey için çok geç olabilir. Belki eski teknolojik yeterliliğe sahip olsaydık diğer klanları uyarabilirdik ama dünya tamamiyle yıkılmışken ancak kendimize yetebilecek elektriği üretebiliyoruz. Telefon ve internet zaten maziye karıştı ama kitaplar hala var en azından. Tabi kitaplar kimseyi korumuyor.

İkinci bölge Kurt adamların kontrolüne geçmişken kurt adamların bununla yetinmeyeceği zaten açıktı. Şimdi tehlikede üçüncü bölge olan altın şehir vardı, Aureus. Uyarılmalıydılar. Bunun içinse oraya gitmeyi göze alabilecek savaşçılara ihtiyaç vardı ki bu cesaret isteyen bir şeydi. Zira ülke tam bir 'Z' düzeninde inşa edilmişti. Bu durumda ikinci bölgeden geçmeden oraya ulaşmak pek mümkün görünmüyordu. Tabi yolda sizi avlamaya çalışan ve kendilerine Avcı diyen insanları saymıyorum bile.

Şehrimde bunun için gönüllülerden oluşan bir şeçim havuzu oluşturuldu. Gönüllü olmak isteyenin ismini yazıp devasa küreye atması yeterliydi. Siz olsaydınız böyle bir göreve gönüllü olur muydunuz? Aynen öyle, ben de olmadım ama adeta zeka fışkıran sevgili biricik dostum Anthony bu işe hayli hevesli olduğundan kendimi onun oyunuyla birden yollarda buldum.

Adım Melanie Rogers. 100 yaşımdan sonrasını saymadım. Aslında saydım ama bunu dillendirmemeye çalışıyorum. Yaşlandığımı düşündürtüyor, sanki mümkünmüş gibi. Şimdi ise en iyi dostumla içinde tehlikenin kol gezdiği tünellerde ölüme gittiğimi bilerek yeni bir maceraya atılıyorum.

●●●

Not: Hikaye tanıtım bölümündeki üslupla yazılmamıştır. Bu anlatım dili sadece tanıtım için geçerlidir.

MEZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin