Multimedya: Linkin Park | Heavy (Cover)
Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin 😊
Keyifli Okumalar...
💉
Zaman geçtikçe serumun etkisi dahada yayıldı. Ayağa kalkmaya çalışsam da başarısızlıkla tekrar yere çöktüm. Ellerimi metal bağlardan kurtarmaya çalıştıkça metal bileklik derime daha çok saplanıyordu. Bileklerim kesilmiş ve ellerim kan içinde kalmıştı. Bir şeyler duymayı denedim ama etrafa sadece sessizlik hakimdi. Ne Julian'dan ne de Kurtlardan bir iz yoktu. Burada öylece durmuş kurt adamların ne zaman beni bulacaklarını bekliyordum. Eğer yeterince yaklaşmışlarsa kan kokusunu almaları uzun sürmezdi.
"Lanet olsun!" diye tısladım. Tony yine belayı kendi üzerine çekmeyi başarmıştı. Kurtlar kesinlikle avcılar gibi değildi. Bir seçenek sunmazlardı. Bir vampirden köle yaratmak bir yana onları parçalamanın yollarını ararlardı. En iyi ihtimalle şu an işkence altında olmalıydı.
Neredeyse kurtların beni bulmalarını gözlemeye başlamıştım. Ölmemişse bir şekilde Tony'nin ne durumda olduğunu görürdüm en azından. Hayır kesinlikle ölemezdi, ölse hissederdim değil mi?
Titriyordum, bunun serumun etkisimi yoksa içimdeki endişe ve öfke karışımı duygunun getirdiği bir şey mi olduğunu bilmiyordum.
"Sakinleştin mi?" dedi bir ses. Başımı çevirdiğimde Julian'ı tünelde bana bakarken buldum. Kıyafetinin her yeri kan içinde kalmıştı. Yine de sanki bir partiden gelir gibi neşeliydi. Gözlerimi kıstığımda onun hala neden burada olduğunu sorguluyordum.
"Yine konuşmayacaksın anlaşılan." dedi yanıma geldiğinde. Gözleri ellerime kayınca yüzünü ekşitti. "Hiç pes etmez misin sen?" Elini uzatıp ellerimi kendine çekti ve yakından inceledi. "Bileklerini koparmana ramak kalmış. Yine de bunları çözersem gümüş bıçaklardan birini kalbime saplamaya çalışabilirsin. O yüzden biraz sabret."
Ben ne işler çevirdiğini merak ederek beklerken o tekrar bakışlarını yüzüme çevirdi. Konuşmamam sinirlerini bozmuş gibi homurdandı.
"Bu sessizliği beni öldürme planları kurmana yoruyorum. Bunu biraz ertelemeni isteyeceğim çünkü gitmemiz gerekiyor. Dışarıdaki küçük kurtları hallettim ama geri dönmediklerini anladıklarında yenilerini göndermekte gecikmezler." Söylediği hiçbir kelimeden bir şey anlamadığımdan yine tepkisizce ona bakmakla yetindim. Julian ise pes ederek ayağa kalkıp beni de kaldırdı.
"Yürüyebilir misin?" Elbette ki yürüyemezdim. Yürüyebilsem burada öylece beklemek yerine onu öldürmek için peşine düşerdim. Bu lanet serum bir adım atmama bile izin vermiyordu ve hala içeriden beni yakmaya devam ediyordu. Beni bir an bırakınca bacaklarımın beni taşımadığını da anladı.
"Pekala," dedi beni düşmeden tutarken. Dudaklarını birbirine bastırdı ve hızla beni kucağına aldı.
Beni bu hale getirdiği için onun kanını kurutacaktım. Bu kadar zavallı hissettirdiği için de yakacak ve küllerini avcılara satacaktım. "Bu seni ikinci taşıyışım Mel ama sakın buna alışayım deme." dedi gülerek.
İsmimi Tony gibi söylemesi beni konuşturmak için atılmış bir yemdi. Bunu bilmeme rağmen yine de kendime engel olamadım. "Bana bir daha öyle seslenirsen boğazını parçalarım."
"Eminim yaparsın." dedi geniş tünele çıktığımızda. "Kafandan geçenleri tahmin edebiliyorum. Sadece her şeyin göründüğü gibi olmadığını bil. Şuradan uzaklaşalım, sana anlatacağım."
Sessizliğe geri dönsemde en sonunda dayanamayarak "Tony," dedim. "Yaşıyor mu? Sadece onu söyle."
En sonunda o da yoldan bakışlarını bana çevirdi. "Yaşıyor ve muhtemelen senden daha iyi durumda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEZAR
Mystery / Thriller(TAMAMLANDI) Yıkılan bir dünya... Ve vampirlerin hüküm sürdüğü bir yeraltı ülkesi... Sepulcrum... Kurt adamların işgalleri başlamışken artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. İki vampir savaşçı büyük bir görev üstlenirken yeraltı t...