23 • Kıpırdarsan ölür!

11.1K 1.5K 355
                                    

Multimedya: Ruelle | Bad Dream

Keyifli Okumalar...

🔱

Yağmur beni sırılsıklam etsede öylece ıslanmaya devam ettim. Julian sessizce yanımda duruyor belli ki benim tepki vermemi ya da bir şeyler söylememi bekliyordu ama yapmadım. Sadece öylece durup yağmurun ruhumu temizlemesine izin verdim.

Sanki su damlaları damarlarımdaki üvez zehrini yıkadı, yakıcı his birden kayboldu. O an anladım ki kanımda zehir falan da yoktu.

"Mel!" İsmim yine aynı kişinin dudaklarından dökülünce ürperdim. Yavaşça arkamı dönerken Julian en sonunda beni bırakıp ne yapacağımı beklemeye başladı.

Tony'nin kahverengi saçları yağmurla ıslanmaya başlamıştı ve koyulaşan yeşil gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Bana doğru tereddütlü bir adım attığında geri çekilme dürtüsünü bastırdım.

O gerçekti. Tanrım! Ölmemişti.

Öyle bir rahatlama bedenimi sardı ki sanki içimdeki boşluk birden dolmuştu.

Tony tereddütlü bir adım daha attığında ayaklarım benden izinsiz hareket etti ve ilk adımımdan sonra kendimi ona doğru koşarken buldum. Ona sarıldığımda afallasa da gergin vücudunun birden gevşediğini hissettim.

"Dua et!" dedim yine gözlerim dolarken. "Silahsızım. Yoksa bana bunu yaşattığın için gümüş bıçaklarımın tadına bakardın."

"Biliyor musun? Onu bile özlemişim." dediğinde güldüm ve Tony beni sıkıca sardı. Öyleki insan olsam bu sarılış kemiklerimi kırabilirdi. Sanki o da benim gibi gerçekliğime emin olmak istiyordu.

Bir süre sonra geri çekilmeye çalışsa da izin vermedim. Ağladığımı görmesini istemiyordum. Her ne kadar yağmur yüzümü sırılsıklam etse de o anlardı.

Uzun bir süre yağmurun altında öylece kaldık. En sonunda "Mel!" dedi Tony. "Gizleme. Ağladığını anlayabiliyorum."

Pislik herif!

"Ağlamıyorum." diye itiraz etsem de o buna zaten inanmayacaktı. Beni geri çekerken yeşil gözleri yüzümü taradı ve ben yeryüzünün güzel yeşilliğini anımsatan o gözlerde onun hiç göstermediği hüznü gördüm.

"Özür dilerim." dedi sessizce. "Yaşadığın her şey için özür dilerim."

"Dilemelisin." dedim artık sert çıkan sesimle. "Seni kaybettim sandım. Bunun nasıl hissettirdiğini biliyor musun?"

"Biliyorum." dedi. "Bende aynı şeyi yaşadım. Valeria öldüğünü söylediğinde..."

"Sende buna hemen inandın mı?" diye öfkelenerek sordum.

"Aureus'un girişine gittim Mel. Yıkıntıda bir açıklık vardı ve yerde küller buldum. Senin küllerini..."

"Nasıl?"

"Valeria gitmemem için beni buna inandırdı. Julian'la ilgili her şeyi anlattı ve Marlon'un seni orada öldürdüğünü Julian'ı da yakaladıklarını söyledi."

"Tanrım!" diye mırıldandım. "O kadın tam bir şeytan."

Elleri yine kollarımı kavrarken "Önemi yok artık Mel!" dedi. "Sen buradasın. Ben... buradayım."

"Buradasın." dedim ona tekrar sarılırken.

"Sana yaşattıkları her şeyin hesabını soracağım." dedi dişlerinin arasından. "En önce de Komarov'dan. Valeria'yla oraya da bu yüzden geldim Mel. Bir işaret fişeği ateşlendiğini duyunca bunun Julian'ın işi olduğunu anlamam uzun sürmedi ve Valeria ne kadar beni engellemeye çalışsada onu dinlemedim. Julian'ı öldürüp senin gerçekten öldüğüne emin olmak için Spelcrum'a dönecektim. Şimdi o meraklı kediyi elimden kimse alamayacak."

MEZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin