47 • Köle

7.4K 1.2K 292
                                    

Multimedya: Boy Epic | Vampire Sunrise

Keyifli okumalar...

Olanlara hiçbir anlam veremezken öylece karşımdaki kalabalığın liderlerine yemin etmesini izliyordum. Gözlerim yanıbaşımdaki Julian'a kayınca onunda gözleri benimkilerle buluştu. O da en az benim kadar şaşkındı ama daha beteri kat ve kat öfke doluydu.

Tekrar Tony bakmak için çevirdiğim gözlerim güçlü bir acı dalgasıyla bir an kapandı ve iki büklüm olup acıyla inledim. Julian'ın kolları hemen beni sararken Tony'nin önümde belirmeside eş zamanlı oldu.

"Mel iyi misin?" diye sordu endişeyle.

Yer ayaklarımın altından kayarken baş dönmeme eşlik eden acı nefes kesiciydi. Yere düşmemi engelleyen şey şüphesiz Julian'ın kollarıydı. Beni kucaklamaya yeltenmiş olacak ki Tony'in sesini duydum.

"Ben alırım." Yerden havalanırken daha fazlasına bakamadım ve öksürmeye başladım. Dudaklarımdan firar eden kan Tony'nin gömleğini kızıla boyadı. Yıllar sonra hissettiğim nefesler azalmaya başladı. Ne etrafımdaki sesleri ne de seslerin kime ait olduğunu algılayabiliyordum artık.

Sırtım yumuşak bir yüzeyle buluştu ve boğuk bir ses kulaklarıma doldu. "Mel bana bak!"

Acı yoğun olsada gözlerimi aralamaya çalıştım ama başaramadım.

"Bir şey yap!" diyen sesi sonunda algıladım. Julian'dı.

Bir kaç saniye sessizliğin ardından Tony adeta kükredi. "Sirena! Ne bakıyorsun? Bir şey yap!"

"Tony..." dedim zorlukla. "Senden... bir şey is-teyeceğim."

Yüzümde hissettiğim ellerle "Söyle!" dedi hemen Tony.

"Natalie!" dedim ve ölürken yüzü geldi gözümün önüne. "Es-kiden... burada çalışıyordu. Bryton..." Acının yoğunluğuyla ufak bir çığlık attım.

"Konuşma!" dedi Julian. "Mel kendini yorma!"

"Hayır." diye itiraz ettim. "Bryton onu... öldürdü, sana... anlatmıştım. Ailesine... yardım et. Ben... yapamadım."

"Kendin yapacaksın Mel." dedi Tony öfkeli bir sesle. "Yaşayacak ve kendin yapacaksın!"

"Ya-yapamam." dedim boğuk sesimle. Ardından gelen çığlığım ise duvarlarda yankılandı adeta. Sonrası ise benim için zifiri karanlıktı ama bir o kadar da huzurluydu.

Başımdaki hafif ağrıyla gözlerimi kırpıştırdım ve bir şeyin farkına vardım. Yine hayattaydım. Yine... Ölüm neden sürekli beni es geçiyordu ki? Bu artık can sıkıcı olmaya başlamıştı. Ölümü istediğimden değil. Her an öleceğimi bildiğimden. Belki de artık ölümü ister vaziyete gelmiştim kimbilir. Hayatın bana sunacağı pek bir şey kalmamıştı neticede.

"Mel!"

"Hala ölmediğime inanamıyorum." diye homurdandım gözlerimi açmadan. "Liderliğimin tadını çıkarayım diye bana ek süre tanınmış olmalı." Vücudum hafif ağrılarla çevrili olsada dayanılmayacak gibi değildi.

"Komik değildi." dedi Tony'nin sesi.

"Bence fena sayılmazdı."

Duyduğum sesle, "Ah! Hayır, hayır." diye sitem ettim ve gözlerimi açtım. Yatağın kenarında gülümseyerek oturan Noah'tan başkası değildi. Kahrolası kız kardeşim neredeydi? Bir şeyler yapıp o buraya gelmeden beni yok edemez miydi?

MEZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin