29 • Bastırılmış Güç

9.9K 1.5K 292
                                    


Keyifli Okumalar...

♥🗡

Noah'ın peşinden odadan çıktığımda onun adamlarına söylediğim şeyleri tekrarlamasını izledim. Ondan en güvendiği adamını öğrenmiştim, ismi Adam'dı. Noah'tan o yokken buranın kontrolünü Adam'a devretmesini söylemiştim. İkimizin Argentum'a gideceğini söylediğinde çocuk ona yanına bir kaç avcı almayı önermişti ama Noah bunu kesin olarak reddetmişti. Elbette reddedecekti, benim söylediklerimden çıkmamasını net olarak belirtmiştim. Yoksa her önüne gelenin söylediğini yapacak bir kafaya bürünmüştü.

En sonunda konuşmaları bitti ve Noah onu takip etmemi söyleyip ilerlemeye başladı. En azından o Sara'dan daha çok kendi gibi davranıyordu. Noah elinde silahıyla geniş tünele çıktığında ben silahsız olarak onu takip etmekle yetindim ama Noah'ın silahları da benim sayılırdı. Zaten onunla işim kısa sürede bitecekti. Sessizce ilerlerken etrafta hala kimse görünmüyordu. Argentum'a muhtemelen 2 ya da 3 saatlik yolumuz vardı. Julian'ın yeryüzünün ilk ışıklarıyla uyandığını düşünürsek ben Argentum'a ulaştığımda o da uyanmış olurdu. O yüzden Noah'tan daha hızlı kurtulmalıydım.

Normal insanlardan kat kat daha hızlı olduğumuzdan yarım saatte fazlasıyla yol katetmiştik ama en sonunda etrafı kontrol edip Noah'a durmasını söyledim. Aslında onu ayıkken öldürmek isterdim ama şu an bunu bekleyecek durumda değildim. Bu sefer ellerimi de kirletmeyecektim.

Noah hala saçma bir ifadeyle bana bakarken, "Silahını çıkar." dedim. Söylediğimi yapıp silah kemerinden üvez kurşunlar atan silahını çıkardı. "Başına nişan al." O silahı şakağına doğrulturken geri çekildim ve, "Ateş et!" dedim.

Silahı ateşlediğinde yüksek bir ses çıkmamıştı. En azından yakında biri varsa bile duyamazdı. Noah yere yığıldığında ben de yanına gidip tek dizimi yere dayayarak eğildim. "Şeytanla baş etmesini bilir misin Noah?" dedim sanki duyabilecekmiş gibi. "Bilemezsin. O yüzden bana bulaşmayacaktın."

Geri çekilecektim ki gördüğüm şeyle kalakaldım. Kurşun yavaşça saplandığı deriden ayrılıp yere düştü ve Noah gözlerini açtı. Bu mümkün değildi. Bu kadar kısa sürede, sadece saniyeler içinde, geri dönmesi mümkün değildi.

O kadar afallamıştım ki bir kaç saniye aptal bir ifadeyle ona baktım ama kıpırdanması beni kendime getirdi.

Ölmeliydi, ölecekti.

Hızla göğüs kafesini parçalayıp kalbini söktüm. Ölmemişse şimdi kesin olarak ölmüştü. Bir kaç saniye alev almasını beklesemde olmadı. Bir şeyler ters gidiyordu ama yanacaktı. Bugün bir şekilde her şey garip ilerlese de kalbini sökmüşken geri dönmesi mümkün değildi. Vaktim yoktu, yoksa onun bir alev topuna dönüşmesini zevkle izledim ve şeytanımı ateşiyle besledim.

Başımı iki yana sallarken, "Bana bulaşmayacaktın Noah." diye mırıldandım.

Bize bulaşmayacaktın.

Hızla Argentum'a doğru kaldığım yerden ilerlemeye başladım. Göz kapaklarım ağırlaşmaya başlarken ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Dinlenecek vaktim yoktu. Olsa bile her geçen saniye içimdeki öfke büyürken durabilir miydim bilmiyordum.

Listemde iki isim kalmıştı. Onlardan sonra ise Darian'a dünyayı dar edecektim ama ilk olarak Bryton'ın işini bitirecektim. Belki bir kaç pürüzle karşılaşabilirdim ama zor değildi. Benim için bundan sonra zor diye bir kelime yoktu.

Ve Argentum'un yeni lideri olabilirsem şayet sıra Julian'a gelecekti.

Onu öldürebilir misin? diye sordu içimdeki şeytan.

MEZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin