27 • Pes Etmem

10.8K 1.5K 128
                                        

Multimedya: Red | Take Me Over

Keyifli Okumalar...

👣

Bir şekilde bu lanet odadan da bu lanet şehirden de kurtulmam gerekiyordu. Herkesin hesabını kesecektim. Önce de Calina'yla başlayacaktım. Julian onu zindana kapattığını söylemişti ve ben bir şekilde o zindana girmeliydim ama hem Tony hem de Julian'nın gözü her an üzerimdeydi. Sara ve Valeria'yı söylemiyordum bile. Hele kapımın önünden bir an bile ayrılmayan kurtlara hiç değinmiyordum.

Tekrar pencereye yürüyüp dışarıya bakındım. Sokaklardaki meşaleler kaldırılmış yerine yine elektrikle çalışan ışıklandırmalar konulmuştu. Kurt halkı yeni liderlerini çabuk kabullenmiş olmalıydı ki sokaklarda rahatça dolaşıyorlardı. Sanki bir kaç gün önce bir savaşa girmiş olan onlar değildi. Arada Valeria'nın topluluğundan olan vampilerle karşılaşsalarda en fazla birbirlerine çürümüş böcek bakışları atmakla yetiniyorlardı.

Sara kapıyı vurup içeri girdiğinde dışarıyı izlemekten vazgeçip ona doğru döndüm. O da ilerleyip elindeki kan şişesini masanın üzerine bıraktı ve yatağa oturdu. "En sevmediğim iş." dedi kan şişesine iğrenen bir bakış atarak.

"Andrey Komarov'un ayak işlerini yapmaktan başka mı?" diye sorduğumda yüzü düştü.

"Ona hala kızgınsın belli ki. Hiç kendini onun yerine koymayı düşündün mü?"

"Sen hiç kendini benim yerime koymayı düşündün mü? Bu bir ay içinde kaçıncı esir tutuluşum saymadım."

"Burada esir değilsin Melanie."

"Ah! Sürekli şunu söylemekten vazgeçin artık çünkü henüz bu evden dışarıya adımımı atmış değilim."

"Kaçacağını düşünüyorlar." dedi ellerini yatağa dayayarak.

Etrafıma sanki Atratus sokaklarındaymış gibi bir bakış attım. "Sana sevgili liderinin haberi olmadan tek adım dahi atabiliyormuş gibi mi geldim?"

"Onunla konuşurum." dedi. "En azından ben yanındayken dışarı çıkmana izin verebilir." Duraksayıp "Belki..." diye vurguladı.

"Ah! Ne güzel. Bir dadım eksikti." Ellerimi belime koyarken odada dolanmaya başladım. "Tam bir deli daha ne kadar delirebilir diyorum. Sonra aranızdan biri çıkıyor ve sınırları zorluyor."

Sara ifadesizce ayağa kalktığında masadaki şişeyi gösterdi ve "İç hadi." dedi umursamazca.

Dişlerimi sıkarken ona yan bir gülümseme sundum ve şişeye doğru yürüdüm. Masadan alıp kapağını açtığımda tekrar Sara'ya baktım. Ne yapacağımı anlamış olacak ki "Hayır!" diye mırıldanıp başını sağa sola salladı.

Şişeyi ters çevirip tüm kanı halıya boşaltırken ona keyifle gülümsedim. Açtım belki ama bana verdikleri kanı da içmeyecektim. Kanım kurusada beni esir tuttukları sürece beslenmeye niyetim yoktu.

Sara elini dudaklarına bastırıp "Her seferinde bunu yapmak zorunda mısın?" diye sordu. "Bu midemi bulandırıyor."

"Öyleyse beni buradan çıkarmanın bir yolunu bul Sara çünkü buna devam edeceğim."

İç geçirip "Tanrım!" diye mırıldandı ve ilerleyip kapıdan çıktı. O gidince yerdeki kana baktım ve dilimi dişlerimde dolaştırdım. Ah! Bu gerçekten zordu. Açlık grevi işe yarar mıydı bilemiyordum. Dahası kendimi ne kadar daha tutabileceğimden emin değildim.

Açlığımı görmezden gelerek yatağa oturdum ve dışarı adımımı atabilsem bile Atratus'tan nasıl çıkabileceğimi düşündüm. Atratus şehir kapısını bir şekilde askerlere açtırmalıydım.

MEZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin