35 • Açık Sözler

10.8K 1.4K 260
                                    

Multimedya: Melanie & Julian

Keyifli Okumalar...

Kalbimin atması artık o kadar da iyi hissettirmiyordu. Şayet şu an yavaş ritmi bile neredeyse insanların kalp atış seviyesine ulaşmak üzereydi ve ben buna rağmen öylece kalakalmıştım. Benim yapamadığımı Julian yaparak kendini geri çekti. Şimdi yüzünde bu güne kadar görmediğim bir afallama vardı.

Benden biraz uzaklaştığında, "Bu..." dedi. "Bu da ne?"

"Ne ne?" dedi Tony gözlerini kısarak.

Julian gözlerini bir an benden çekmezken, "Nasıl?" diye bir soru yöneltmeye çalıştı. Fazlasıyla bocalamış görünüyordu.

"Soru cevap kısmını içeriye saklasanız diyorum." dedi hala adını bilmediğim cadı. "Çünkü birazdan bu sokaklar asker kaynayacak."

Kimse yerinden kıpırdamayınca cadı iç geçirerek yanımda bitti ve yine kolumu kavrayıp beni eve sürükledi. Evet, bu kadar afallamış olmasaydım bu sefer elini kesin kırardım.

Biz içeri girince Tony ve Julian da peşimizden gelmeye mecbur oldu ama Julian'ın yüzü hala aynı ifadeyle örtülüydü. Tony ise belirgin bir rahatlamayla derin bir nefes aldı ki o bunu sadece çok gergin olduğunda yapardı.

İnsan evlerini ilk kez görmüyordum ama yine de incelemekten kendimi alamadım. Evin içi vampir evlerinden oldukça farklı ve mütavaziydi. Kapının hemen yanından yukarı kata merdivenler çıkıyordu. Alt katta ise sadece küçük bir salon ve mutfak vardı. İçerisi ise bir koltuk ve önündeki küçük ahşap sehpa dışında boştu. Cadı direk mutfağa ilerlerken ben de gidip koltuğa oturdum ve bakışlarımı gözlerini bana dikmiş ikiliye çevirdim.

Gözlerimi kısarken konuyu kendimden uzak tutmak için ilk sözü devraldım. "Burada ne işiniz olduğunu sormamda bir sakınca yoktur umarım."

Tony tek kaşını kaldırıp, "Peki aynı şeyi sana sormamda bir sakınca var mı?" diye sordu ve kollarını önünde bağlayıp sorgulayıcı bir biçimde bana bakmaya devam etti.

Konu benden kesinlikle uzaklaşmayacaktı.

Julian'a kısa bir bakış attığımda kısılan mavi gözleriyle bana bakmaya devam ediyordu. "Belli değil mi?" dedim ve kolumdaki yanmayı yok saymaya çalışarak gülümsedim. "Buraya gelebildiğinize göre Calina'yı bulmuş olmalısınız. Noah'ın küllerini de."

İkisininde yüzü kasıldı. "Noah'ı da mı öldürdün?" diye sordu Tony kısık bir sesle. Demek ki Calina'yı bulmuşlardı.

"Büyük bir keyifle." diye şeytanımın benim yerime konuşmasına müsaade ettim. "Kendi işimi kendim gördüm. Sadece Bryton'da bir kaç pürüz çıktı ama onu da halledeceğim."

Tony ve Julian bir kaç saniye bir yabancıya bakar gibi bana bakınca, "Ne?" dedim. "Bu sizi şaşırttı mı? Beni bu hale siz getirdiniz. Hepiniz."

İkisi de tek kelime etmedi ve en sonunda Tony kollarını çözüp yanıma geldi. Hiçbir şey söylemeden elini Norman'ın yaraladığı sağ omzuma uzattı. Kendimi geri çekerken, "Önemli bir şey değil." dedim.

"Yaralanmışsın Mel." dedi beni gözleriyle kontrol ederek. "Nasıl önemli değil."

Cadı kız elinde ısırılmış bir elmayla içeri girerken...

Isırılmış bir elma mı? Hem de dünya yıkılmışken.

Tony'i birden unutup ona dönerek, "Onu nereden buldun?" diye sordum.

MEZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin