Keyifli okumalar...
Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin :)
🗡
Gökyüzünün maviliğini unutalı uzun zaman oldu. Şimdi dışarısı kara bir gölge gibi dünyadan geri kalanların üzerini kapatıyor. Çoğu zaman sanki her an yağmur yağacakmış gibi gri bulutlar gökyüzünde dolanıyor. Rüzgar bile eserken ölümü fısıldıyor. Yeşillik çok az kalsa da bir elmas gibi yıkık binalar arasında parlıyor.
Ne olursa olsun sanki insanoğlu için hala yaşama umudu var der gibi ama yok. İnsanlar yukarı çıkıp yeniden bir yaşam kuracak olsa yine birbirlerini yer ve kurdukları düzeni yine kendi elleriyle mahvederdi ama artık böyle bir şansları yok. Bu şansı kendi elleriyle yok ettiler.
Biz vampirler belki onların yıktıkları dünyadan kendimize yeni bir yaşam yeri oluşturabilirdik. İnsanlar yukarıda yaşayamazdı çünkü hava zehirliydi ama bizim nefes almaya ihtiyacımız yoktu. Yine de yapmadık. Bizim yerin altında bir vatanımız vardı. Zaten yeryüzü artık insanlardan bile daha vahşi yaratıklarla çevriliydi. Onları alt etmemiz zor değil ama neden uğraşalım ki?
Biz yüzyıllardır insanlardan kaçarak yaşadık. Şimdi ise onlar bize muhtaçtı. Bizim ülkemizdeki sığınmacılardı. Sadece yaşamsal devamlılıklarını sağlamak için değil şefkatimize, ilgimize ve merhametimize muhtaçlardı.
Bize ölü varlıklar dediler hep, ölüm getiren iğrenç kan emiciler... Halbuki biz onlara göre fazlaca masum sayılırdık. Onlar kendilerini kendi kanlarında boğdular. Güç istediler, hep daha fazla güç... Sadece bir millette değil hepsi. Kim diğerinden daha güçlüyse onun başını ezdi ve Sus! dedi. Sus ve bana itaat et! Yoksa ölürsün.
Sonunda öldüler de, hemen hemen hepsi. Kendi savaşlarını kaybettiler ve dışladıkları biz onlara kucak açtık. Acıdığımızdan değil, nefretimizden hiç değil. Sadece artık bize muhtaç olan bu varlıkların çaresizliklerinden aldığımız hazdan.
Biz gökyüzüne hasret yaşadık belki yıllarca. Güneş ırkımızı yakar saçmalığından değil bizi avladıklarından. Yeryüzüne ayak basan her vampiri avladılar. Bizi yerin altında yaşamaya mahkum ettiler ama şimdi onların olduğu yer daha aşağı. En dip...
Onlar artık köleler. Bizim kölelerimiz. Ne söylersek söyleyelim yapmak zorundalar itiraz hakları yok. Olmayacakta.
Yerin üstü eskiden onlarındı. Yerin altı ise bizim. Tıpkı bir mezar gibi. Ülkemizin ismi de bu: Sepulcrum. 'MEZAR'
Yine de nankörlükleri hala capcanlıydı. Kurtlar Atratus'a saldırıp orayı ele geçirdiğinde çoğu insan bir şekilde kaçıp onlara katıldı. Bir çoğu da yukarıdaki katliamını devam ettirmek için gizli gruplar kurdu ve Sepulcrum'da gizli yerler oluşturup bizleri avlamaya devam ettiler. Avcılar...
Lider ben olsaydım klanımdan sadece bir grupla hepsini bulup yukarıdaki yaratıkların önüne atardım ama Felix böyle bir şeye hiçbir zaman sıcak bakmadı ve biz de lider ne söylerse ona uymak zorunda olduğumuzdan ses çıkaramadık.
Aynı şey kurtlar için geçerli değildi. Avcılar sadece bölgeler arası geçişte tehdit olsa da kurtlar bütün bir klan için tehlikeydi ve Atratus'u ele geçirdikten sonra gözlerini başka klanlara diktiler. Dün gelen haberciye göre planları üçüncü bölge Aureus'u da işgal etmekti. Atratus'un işgalinden sonra tüm klanların onlarla barış ve saldırmazlık anlaşması imzalamalarına rağmen hazırlıklar yapıyorlardı ve saldırmaları uzun sürmeyecekti. Neden onlarla savaşmak yerine saçma anlaşmalar yaptığımızı hiçbir zaman anlamadım, kurtadamların sözüne ne kadar güvenilirdi ki? Sonunda anlaşmaları hiçe sayacakları en başından belliydi. Eski düşmandan dost olmazdı neticede.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEZAR
Misterio / Suspenso(TAMAMLANDI) Yıkılan bir dünya... Ve vampirlerin hüküm sürdüğü bir yeraltı ülkesi... Sepulcrum... Kurt adamların işgalleri başlamışken artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. İki vampir savaşçı büyük bir görev üstlenirken yeraltı t...