∞ 13 ∞

23.5K 1.8K 96
                                    

13-DERS BAŞLANGICI

Simya'nın dersleri bitmediği için arkadaşları ile hiçbir aktiviteye katılamıyordu. Okul açılalı birkaç gün olmuştu ama hala kalan sınavlarının içinde boğuluyordu. Tibet, Profesör Elena'nın gazabından henüz kurtulamamış, derslerin başlamadığını gerekçe gösterdiği için cezasının uzatılmasına katlanıyordu. Öğrenci kayıtları içinde boğulan Tibet ve yazılı kâğıtları içinde kaybolan Simya gerçekten hiç de hoş olmayan bir sene başlangıcı yaparken Can arkadaşlarıyla takılıyor, gününün büyük kısmını okulun spor sahasında geçiyordu. Futbola benzeyen ama daha değişik ve bir o kadar da sert bir oyun oynuyorlardı. Cuma günü gelmişti, ilk senesi olan öğrencilerin güç belirleme sınavının bitmesi çok daha uzun sürmüştü. Büyük öğrenciler okulun aşağısındaki kasabaya gezmeye gidiyorlardı. Oradaki şeker ve çikolata dükkânları oldukça meşhurdu ve öğrenciler kasabaya inmek için can atıyordu. Güzel bir ağustos gününde Simya Toprak bilimleri, Zehirli mantarlar ve Büyülü bitkiler sınavından çıkarken seradan önünde Can ile karşılaştı.

"Sınav nasıldı?" diye sordu Can. Üstünde siyah bir pantolon ve mavi bir gömlek vardı. Gözlerinin mavisiyle bütünleşen gömlek içinde olduğundan daha yakışıklı gözüküyordu. Simya'nın ise üstü başı toz toprak içindeydi ve dağılmış gibi gözüküyordu. Sanki toprağın içine düşmüş ve debelenmiş gibiydi. Elindeki birkaç defteri sağ kolunun altına sıkıştırdı, seranın kapısını çekip merdiven girişine çıktı. Yorgunluğu gülümsemesini engellememişti. "Çok iyiydi" dedi daha da gülerek. "Beşinci seviyeyi geçtim. Artık sizin seviyenizdeyim"

Can tebrik ettikten sonra birkaç arkadaşı ile kasabaya ineceklerini isterse gelebileceğini söyledi. Ama Simya'nın aklı girmesi gereken sınavlarda olduğu için günün cuma olduğundan bile bir haberdi. Hala girmesi gereken Büyü tarihi ve Koruma büyüleri beşinci seviye sınavı vardı. Bu sınavları da verdiğinde normal senenin derslerini alacaktı. Üzgün bir şekilde gelemeyeceğini söyledi. Vedalaşıp ayrıldılar, Can yeşil bahçeden giriş kapısına yöneldi, Simya da ana binaya Profesör Elena'nın odasına. Birkaç saat sonra Simya sınavlarını bitirmiş öğrenci salonunda tanıştığı renkli kıyafetli kızla sohbet ediyordu. İkisi de çok sevdikleri bitkiler üstüne sıkı bir muhabbete dalmışlardı. "Favorim çimen kökü zehirlenmiş insanlar üzerinde kullanılıyormuş"

Can kucağında hasır sepetle salondan içeri girdi. Şöminenin önünde oturan Peri ve Simya'ya selam verdi. "Kasabadan sana çilekli ve böğürtlenli çikolatalardan aldım. Bir konuşmamız da çilek sevdiğini söylemiştin" dedi. Simya nazikçe teşekkür edip çikolata sepetini aldı. Yanlarına gelen Emre, Derin ve Peri'ye ikram etti. Bir tane çikolatayı ağzına atmıştı bile. Can'ın kendisini düşünmesine oldukça sevindi. Resmen gözlerinin içi parlıyordu. Beliz'de gelip onlara katıldığında derslerden bahsetmeye koyuldular. Simya açılış yemeğinin olduğu güne göre kendini biraz daha iyi hissediyordu. En azından artık kendi seviyesinde kendi yaşıtları vardı. Küçük öğrencilerle aynı derse girmenin güzel bir şey olmayacağını biliyordu. Okulun büyük Öğrenci salonunda güzel koyu sohbet devam ediyordu, birden yemek saatini belli eden zil benzeri bir şey çaldı. Akşam yemeği yendikten sonra çoğu öğrenci kendisini hala sıcak olan havanın etkisiyle bahçeye atmıştı. Bol yıldızlı bulutsuz bir gecede Simya ve Can büyük bahçedeki havuzun taş duvarında oturuyordu. Profesör Elena'nın hazırladığı ders programını inceleyen Simya ortak olan derslerini işaretliyordu.

Birçok derse arkadaşlarıyla girecekken birkaç tanesine de tek başına girmesi gerekiyordu. Çiziminin iyi olduğu için Profesör Elena yağlı boya dersini alması için eklemişti. Can kafasını dikmiş yıldızlı gökyüzünü izlerken arkalarından bir ses duyuldu. "Sarı kafa bakıyorum sevgili yapmışsın" dedi huzursuz bir erkek sesi.

BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin