TUHAF AİLE
Uzun süredir içtenlikle tutmak istediği eli tuttu, ayakları yerden kesildi. Göz açıp kapayıncaya kadar şimdi Büyü Kazanı'nda değildi bambaşka bir yerdeydi. Oldukları yer büyük bir dağ eteğiydi, göz alabildiğince çayırlık kar ile kaplıydı. Önünde durdukları ev tek katlı, ufak bir gecekonduydu. Bahçesi çitlerle çevrilmiş, büyük bahçenin içinde meyve ağaçları ve sebze serası vardı. Ve belli ki kış mevsiminden etkilenmemeleri için özellikle büyülenmişlerdi. Simya'nın aklına Profesör Çimen'in bir cümlesi geldi. "Doğaya uyguladığınız her büyü size ters tepki olarak geri dönecektir"
Can'ın ailesinden pek bahsettiğini duymadığından onu bekleyen insanlar konusunda da bir fikri yoktu. Sadece annesinin biraz huysuz bir kadın oluğunu babasının kör olduğunu biliyordu. Evin birkaç yeşil boyalı penceresi ve küçük yeşil renk bir kapısı vardı.
"Özel olarak büyülendiler" dedi Can ağaçlara bakan arkadaşına "Annem yaz kış meyve, sebze tüketmeyi sever"
Kapıyı açıp içeri girdiklerinde Can'ın annesi şöminenin başında yemek hazırlıyor, babası da köşede oturmuş elindeki küçük taşlarla oynuyordu. Evin salonu dışarıdaki soğuğa inat sıcacıktı. Büyük mavimsi renk yamalı köşe takımı, şöminenin üstünde duran küçük saksılar, mutfağın büyük uzun tezgâhı ve kocaman yemek masası Simya'nın hemen dikkatini çekti. Şöminenin yanındaki büyük pufun üstündeki uzun tüylü büyük sarı köpek kapı açılır açılmaz ayağa dikilmişti bile.
Can "Biz geldik" diyerek orada olduklarını bildirdi. Annesi hemen arkasını döndü, yüzünde çok güzel bir gülümseme vardı. İki yanağında da kocaman gamzeleri olan sarışın, renkli gözlü bir cadıydı. Can'ın annesine benzediği aşikârdı.
"Hoş geldiniz" dedi İdil Hanım heyecanla, Simya'nın pembeleşmiş yanaklarına bakarak "Üşümüşsünüzdür. İnanamıyorum ne kadar da güzel bir kızsın"
"Anne lütfen arkadaşımı utandırma" diye nazik bir uyarı da bulundu. Simya daha ilk tanışma esnasındaki bu samimi tavrıyla Beliz'in İdil Hanım hakkında abarttığı kanısına varmıştı bile.
"Benim ismim İdil, Can'ın annesiyim. Seninde ismin Simya sanırım. Can geldiğinden beri sürekli senden bahsediyor" dedi. Can anne diye tekrar uyarı da bulundu. Simya'nın yanakları şimdi soğuktan değil utançtan al al olmuştu. Köşedeki tekli koltukta oturan yaşlı adama ayağa kalkarak "Hoş geldin kızım bende Can'ın babası Güven " dedi.
Simya ne kadar dikkatli bakmak istemese de gözlerini alamıyordu. Can'ın babasının gözlerindeki yaralar çok derindi. "Hoş buldum Profesör " dedi. Güven Bey birden kahkaha attı. "Eskide kaldı güzel kızım öğretmenlik zamanlarım. Artık yaşlı, huysuz bir ihtiyarım" dedi. Profesör Güven yaşından daha büyük gözüken bir adamdı. Gözlerindeki yaralar oldukça derin ve kötü gözüküyordu. Kır saçları ve yüzündeki belli belirsiz hüzünle çok acılar çekmiş bir adamdı.
Can'ın annesi bir yandan yemek hazırlıyor, bir yandan da Simya'ya nereli olduğu, kimlerden olduğunu soruyordu. Simya başta okulda arkadaşlarıyla anlaştığı üzere ailesiyle ilgili bir şey anlatmamaya karar vermişti. Sadece anne babasının ölmüş olduğundan ve buraya sonradan taşındığından bahsetti.
"Tatlım biraz odun alır mısınız?" dedi İdil Hanım güzel kokular gelen şöminenin başında. "Elbette" dedi Can huzursuz yüz ifadesiyle dışarıdan odun almaya çıktı. Simya'nın gözüne İdil'in belindeki asa takılmıştı. İdil asaya baktığını fark ettiği Simya'ya dönerek
"Sanırım bilmiyorsun ben asası olan bir cadıyım, asa yapımı yapan bir yerde çalışıyorum" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)
Fantasy"İki yaşam çizgisinin ortasında kalan genç bir kız" Kendisini ait hissetmediği bir hayatın içinde bir yaprak gibi savuran 16 yaşında Simya'nın varoluş hikayesi. Simya açıklayamadığı şeyler yapan hayvanlarla konuşabilen, dokunmadan eşyaları hareket...