∞ ∞ 41.Bölüm Devamı

14.5K 1.2K 155
                                    

"Oturabilir miyim?" dedi İklim. Simya gözlerini açtı, etrafta pıtır pıtır renkli taneler görüyordu. Karanlıktan aydınlığa alışan gözlerini ovaladıktan sonra "Elbette" dedi.

İklim'de onun gibi mutsuz görünüyordu, yüzünden düşen bin parçaydı. Simya bir an için kendi sorunlarını unutmak istercesine "Neyin var?" diye sordu. İklim esmer, kocaman gözlü, zayıf bir kızdı. İnsanların duygularını hissedebilme ve duygularını değiştirebilme gibi değişik güçleri vardı. Derslerinde başarılı ancak pek fazla çalışmayı sevmeyen bir kızdı. Ve özellikle Profesör Ulaş ile hiç anlaşamazdı.

"Ne mi oldu?" diye çığırdı birden. "Ne olabilir ki yine Profesör Ulaş. Bütün kızların onu neden bu kadar sevdiğini anlamıyorum bile. Hayatımda gördüğüm en sorunlu adam."

Simya kendisi gibi Profesör Ulaş'tan hoşlanmayan birini gördüğüne sevindi. Malum Profesör Ulaş onu tüm okulun gözünde torpilli biri konumuna düşürmüştü. Ve manasız şekilde ikisinin yakın olmaları gerektiğini söylemişti. Ama şu an ne dese İklim'in tekrar çığıracağından korkuyordu.

"Dersinden mi kaldın?" dedi ama daha sorusu bile bitmeden kız gene çığırdı. "Kalmak mı? Geçtim ama çok az puanla geçmişim bana 10 sayfalık bir ödev verdi. Kendisinin söylediği bir cadı ya da büyücüyü araştıracakmışım" dedi.

Simya elindeki kitabı yere bıraktı, İklim'in elindeki kitaba baktı. Kâşif Büyücüler Tarihi cilt 23 yazıyordu. "Cilt 23 mü?" diye hayret etti. "Hepsini mi okudun?"

İklim derin bir iç çekti. "Evet, tam tamına 25 cilt var ben hala 23 ciltteyim"

Yazdığı birkaç sayfa yaprağını kaldırdı. Güçlü Cadı Rigel yazıyordu. "Kim bu Rigel?" dedi Simya hatırlamaya çalışırcasına ve yazılı ödevi okumaya başladı. Cadı Rigel okul kurucusu ünlü büyücü Weber'in ikinci kızıydı. Mavimsi saçları olan, değişik mavi gözlere sahipti. Okulun girişindeki koridorda kardeşleri ile tablosu vardı. Babası tarafından konulan isminin anlamı yüksek onur, zenginlik ve her alanda mutluluk habercisi manasındaydı. Weber yıldızları okuyabildiği için kızlarına da yıldız isimleri vermişti. Simya ödeve hızlı bir göz attı.

"Gayet güzel olmuş. Bence Profesör Ulaş'ta beğenecek" dedi. İklim'in yüzü biraz gülmeye başlamıştı, ödevinin birinden geçer not almasına sevinmişti. Simya ödevi biraz daha okumaya karar verdi, konu ilgisini çekmişti. Oldu olasılı tarihi konulara bayılırdı ve bu dünyaya geldiğinden beri güçlü cadılar ilgisini çekiyordu. İklim kitaplarını bırakıp lavaboya gitmek için yanından ayrıldı. Simya etrafta kimsenin olmamasını fırsat bilerek mırıldanarak okumaya başladı.

"Rigel'in hayatta en büyük arzusu hasta annesini iyileştirmekti. Annesi bir lanetle ölümcül bir hastalığa yakalanmıştı. Rigel yıllarca bunun için çözüm aramış ancak bulamamıştı. Annesini ölüm döşeğindeyken kasabadan uzakta kimseciklerin gitmediği bir koruluğa götürdü. Babası Weber'e annesinin sessizlik ve huzur içinde ölmesini bekleyeceğini söyledi. Ama bu konuda yalan söylemişti. Tıpkı ablası gibi o da büyük bir büyü yapmak istiyordu ama babası yakınlardayken bu büyüyü yapamazdı. Annesini götürdüğü koruluğun içinde küçük tatlı suyu olan bir göl vardı. Oraya vardıklarında asasını çıkartıp göle büyü yaptı ve tüm yaraları, hastalıkları tedavi etmesini emretti. Ne yazık ki çok geç kalmıştı. Annesi çoktan ölmüştü. Rigel yaşadığı acıya dayanamadı. Ve gölün içinde bileklerini keserek kendisini öldürdü. Gölün bir kısmında halen daha kan kırmızı çiçekler olduğu söylenir"

Simya okuduğundan çok etkilenmiş, İklim'in geri geldiğini bile fark etmemişti. "Gerçekten çok güzel bir ödev hazırlamışsın. Hayat hikâyesi oldukça üzücü ama bir o kadar da güçlü bir cadıymış. Göl nerede? Gerçekten hastalıkları iyileştiriyor mu?" diye sordu. İklim yaptığı ödevden birinin etkilenmesinden dolayı gururlanmıştı. Taş duvara oturdu, bacak bacak üstüne attı.

BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin