ANNEMİN GÜNLÜĞÜ
"Ne oldu? Neden Çimen seni buraya getirmiş" diye sordu Beliz oturduğu soğuk taş zeminden kalkarak. Simya bu sefer ki soruşun meraktan değil de gerçek bir arkadaş gibi tedirginlikten olduğunu anladı.
"İyileştirme gücüm varmış. Profesör Arel'e göstermek için buraya getirmiş" dedi çokta mühim bir şey değilmiş gibi. "Can ve Tibet nerede?"
"Onlar Dilara'nın yanındalar revirde, bütün herkes de orada Şifacı baya kızdı zaten" dedi Beliz şaşırmış gözlerle Simya'ya bakarak iyileştirme yeteneğinin ne kadar büyük birşey olduğunun farkındaydı. "Demek iyileştirme gücün var, eminim Şifacı buna hiç sevinmeyecektir, onun bile iyileştirme gücü yok. Neyse bizde revire gidelim yanlarına."
Önce üstünü değiştirmesi gerektiğini hatırlayan Simya, eliyle şifon elbiseyi tuttu, kan ve terden sırılsıklam olmuştu. "Beliz özür dilerim elbiseni de mahvettim" dedi üzgün bir sesle "Üstümü değiştirip, duş almalıyım."
Beliz takma kafana der gibi elini omzuna koydu. "O zaman sen duş al revirde görüşürüz" diyerek revir tarafına yürümeye koyuldu. Simya taş merdivenlerden ona bakan şaşkın gözleri umursamadan odasına çıktı. Havlusunu alarak banyo katına doğru yürümeye başladı. Kanlı kıyafetlerini çıkarıp suyun altına girdi. Sıcak su yüzüne vurdukça ne kadar çok şey bilmediğini düşündü. Annesinin buradaki hayatına dair en ufak bir şey bilmiyordu. Sadece Profesör Arel ve Elena'nın anlattıklarını biliyordu bunlarda pek bir şey sayılmazdı. Bir yandan annesini, bir yandan da günlüğü nasıl bulacağını düşünüyordu.
Neden kimse ona bir şey anlatmıyordu? Madem Elena ve Arel annesinin dostlarıydı, neden buradan kaçma sebebinden bahsetmiyorlar? Neden Profesör Arel sürekli güçlerini denetiyor ama hiçbir zaman bunları neden denettiğinden bahsetmiyor?
Sayısız sorunun cevabında boğulurken, sıcak suyun yüzüne çarpışı içinde ürperti bir nebze aldı. Ders saati olduğundan banyo katı tamamen boştu. Bir sonraki ders içinde acele etmesine gerek yoktu, nasılsa Profesör Elena'dan izinliydi. Üstündeki başkasına ait kanın yavaşça su mazgalından gidişini izledi. Zümrüt gözleri yorgunluktan bayılacak gibiydi, sıcak su iyice uykusunu getirmişti. Günün ortasında gidip uyumak istediğini fark etti. Havlusuna sarılıp duştan çıktı, aynada yorgunluktan düşmüş gözlerine baktı. Kendini aptal gibi hissediyordu. Yeni güçler kazanmasına herkes ondan daha çok seviniyordu ama kendisi bunların anlamını bile bilmiyordu. Bir süre tek başına aynada yansımasını izleyerek durdu, dışarıdan vuran soğukla omuzları üşümüştü.
Odasına gitmek için banyo katının merdivenlerinden inerken hala katın boş olduğunu fark etti, ders bitiş sesini de duymamıştı. Dışarısının soğuğu taş duvarlara işlemişti, okulun içi ilk kez bu kadar soğuktu. Küçük öğrencilerden biri merdivenin ucunda duştan çıkan Simya'ya bakıyordu. Ufak tefek küçük sarışın kıvırcık saçlı bir kız çocuğuydu. Belli ki Simya ile tanışmak için orada bekliyordu. Birden söze atıldı. "Merhaba" dedi heyecanlı heyecanlı "Simya değil mi? Revirdeki kızı iyileştiren"
Simya yavaşça kafasını salladı, omuzları üşümüştü, bir an önce odasına gitmek istiyordu. "Evet, benim" dedi, omuzlarını göstererek "Odama gitmem lazım, biraz üşüdüm de"
Kız sanki bir davet gibi görerek odaya Simya ile girdi. Odanın içindeki şömine harlı yanıyordu, içerisi koridora göre çok daha sıcaktı. Simya dolaptan pijamalarını aldı, paravanın arkasına geçti. Küçük kıza bir şey diyemiyordu, gitmesini isteyecek kadar kötü kalpli değildi.
"Senin adın ne? Tanışmıyoruz sanırım" dedi. Küçük kız "Yok, tanışmamıştık daha önce. Ben Yıldız" dedi "Keşke benimde seninki gibi bir gücüm olsaydı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)
Fantasy"İki yaşam çizgisinin ortasında kalan genç bir kız" Kendisini ait hissetmediği bir hayatın içinde bir yaprak gibi savuran 16 yaşında Simya'nın varoluş hikayesi. Simya açıklayamadığı şeyler yapan hayvanlarla konuşabilen, dokunmadan eşyaları hareket...