∞ ∞ 25. Bölüm Devamı

16.9K 1.5K 28
                                    

Simya annesinden bahsedilmesinden dolayı kendisinituhaf hissetti. "Evet, kızıl saçlıyım da siz annemi tanıyor musunuz?"

"Elbette tanıyordum, o zaman ben okulda bir öğretmendim ve annende başarılı bir genç kızdı" dedi ve elini sanki gözyaşları akıyormuşçasına yağlı kırışık yüzüne götürdü. "Annenin buradan kaçıp gitmesine o kadar çok sevinmiştim ki"

Simya annesinin gittiğini herkesin bilmesine artık şaşırmıyordu malum okuldaki herkes de Profesör Bijan tarafından öğrenmişti. Bu konu hakkında daha konuşmak istemedi.

"Efendim şimdi bir sıra ileri piyon hareket etti" dedi Simya yavaşça.

"Annen çok özel bir öğrenciydi, annesiz babasız olmasına rağmen gerçekten kendisini çok iyi yetiştirmişti" dedi Profesör Güven sesi çatallaşmıştı sanki ağladım ağlayacak gibiydi. "Ama ben onu koruyamadım. Onu korumak için hiç bir şey yapamadım"

Simya neden koruyacağını anlayamamıştı. "Nasıl efendim, neden koruyamadınız annemi?" dedi. O esnada içeriye Can ve annesi girdi. Can'ın güzel yüzü iyice asılmıştı. Profesör Güven sessizce "Bu konu hakkında konuşmamalıyım" dedi ve şahı eline aldı. İdil Hanım'ın imalı bakışları altında ezilirken Simya ne olduğunu bile anlayamamıştı. Ancak öğrenmek için ısrarda edemiyordu. Çünkü İdil Hanım'ın bir gözü sürekli kocasının üstündeydi.

"Çay içeriz değil mi?" dedi İdil Hanım büyük çaydanlığı şömineye asarak.

Profesör Güven bu sefer tahtadan bir piyon alarak işaret parmağını kaldırdı. Sus dercesine işaret yapıyordu. Simya neden bahsedildiğini anlayamadan oyuna devam etti.

İçerisi oldukça sessizdi, kimse konuşmuyordu. İdil Hanım büyük koltuğa çekilmiş kitap okuyorken Can ise sessizce bir kenarda oturmuş şöminenin yanışına izliyordu. Simya yavaşça satranç tahtasına eğildi ve fısıldayarak "Neden bahsediyordunuz?" dedi ama Profesör Güven onu duymamış gibi yaptı. Simya'nın aklına son derece tehlikeli ve farkına varılırsa çok utanç verecek bir şey geldi. Profesör Güven'in düşüncelerini okuyabilirdi ama bunu ona hissettirmeden nasıl yapacaktı daha doğrusu sihir kullanmasa da zihninin önünde duvar varsa ne yapabilirdi? Hem zaten bu gücüyle ilgili dosdoğru bir eğitim almamıştı.

Oyun süresi boyunca "Anneni koruyamadım" ne demek diye düşündü. Duvardaki sarkaçlı saat akşamüstü dörde gelmişti. Can oyunu izlemeye gelince Simya'nın zihin okuma düşüncesi de buhar olup uçtu. Dışarıdaki fırtına yoğunlaştıkça Simya'nın içindeki fırtınada o kadar yoğunlaşıyordu. Bayan Efra'nın dükkânında olanlardan sonra Can'ın babasının bir şeylerden bahsetmek istemesi ama son anda susması içini yemeye başlamıştı. Satranç bitmişti ki Simya artık kalkmaları gerektiğini söyledi. İdil Hanım akşam yemeğine kalması için ısrar etse de Simya akşam yemeğinde Tibet'in ailesine daha önceden verilmiş olan sözünden bahsetti.

"Hemen geri dönüyorsun Can" dedi İdil Hanım. Bu tavır Simya'yı zarafetle karşılayan İdil Hanım'ın tavrından olabildiğince uzaktı. Eve ilk girdiği ana göre fikirleri değişmişti. Herkes mutlu gözüküyor olsa da aslında hepsinin bir sıkıntısı var gibiydi. Emir verir gibi geri dönmesi söylemek yerine daha kibar davranabilirdi. Montunu giydi, eldivenlerini taktı. Vedalaşıp kucaklaştıktan sonra evin sıcak ve tuhaf atmosferinden kar yağışlı bahçesine çıktılar.

"İçeride ışınlanamam annemin kişisel büyüsü yüzünden" dedi Can yüzünden bitkinlik ve bıkmışlık arası bir ifade vardı. "Elimi tut"

Simya gözlerini sıkıca kapattı, ayakları yerden kesilir gibi oldu. Ve gözlerini açtığında kar yağmayan Büyü Kazanı'nın tam önündeydiler.

BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin