Ana giriş kapısının önünde eşofmanları ile duran Can'ın yanına yöneldi. Belki de bu saçma davranışından vazgeçmesi için onunla konuşabilirdi. Ama Can, Tibet'i peşinden zorla sürükleyerek Gümüş Üçgen antrenmanına götürdü. Simya bir başına yuvarlak bahçede kala kaldı. Taş merdiven sahanlığının hemen yanındaki banka oturdu, bahçedeki öğrencilerin seslerini duyabiliyordu. Kafasını yere eğdi dersi yoktu, arkadaşlarını da onu bırakıp gitmişti. Elinde hazırlamış olduğu Büyü Tarihi ödevine göz gezdirdi ama okudukları hiç aklına girmiyordu. Antrenmanın olduğu yere gitmeyi çok istese de Can'ın ona böyle soğuk davranmasından dolayı kızgındı. Sanki Umay'ın ona bakmasının kendi suçuymuş gibi davranan bir arkadaşa ihtiyacı yoktu. Demin Can ile arasındaki sorunu halletmeye çalışan kız birden kaybolmuştu sanki.
Bir süre yalnız oturdu, akşam olmak üzereydi ama hala güneş var gücüyle etrafı ışıtıyordu. Dağların arkasına doğru batmak için yüzünü gizlemiş güneşin altında oturdu. Hava biraz bulutlanmıştı sanki yağmur yağacaktı. Simya buraya geldiğinden beri hiç yağmur yağdığına şahit olmamıştı. Keşke yağsa da Can'ın üstündeki bu saçma tavır dağılsa diye düşündü.
Beliz ayaklarını süre süre ana binanın eski püskü giriş kapısından çıktı. Elinde ilk defa kitap veya benzeri bir şey yoktu. Tek başına oturan Simya'nın yanına gelip oturdu, bir şey söyleyecek gibi durmadığı için Simya'da bir şey demedi. Yüzünden düşen bin parçaydı, gözlüğü bile gözünde değildi. Ve ilk defa saçında gerçek çiçekten yapılma bir taç yoktu. Beliz koca kahverengi gözlerini taş zemine dikip sanki yaralı bir hayvanmış gibi bir ses çıkardı. Simya onun kendisine karışılmamasını isteyeceğini düşündü. Konuşmak istese zaten konuşurdu. Beliz ve aralarında görünmez bir duvar vardı. Dersler dışında hiç konuşmazlardı, zaten Beliz geç uyanır ve erken uyurdu bu yüzden iyi geceler ve günaydın bile demezlerdi. Onun yanına gelirken kendisini fark ettiğinden bile emin değildi. Tek bildiği gerçekten korkunç görünüyordu. Gözlerinin etrafı kıpkırmızı olmuştu, ağlamıştı. Beliz'i yalnız bırakıp hayvan barakasına ejderhalarına bakmaya gitmek için yerinden kalktı. Birkaç adım atmış ki gene vicdanı rahat etmediğinden geri döndü. Bankta tek başına perişan gözüken Beliz'e baktı, dudaklarını büzdü şimdi bir şey söyleyecek ve ters tepki alacaktı buna emindi.
"Neyin var?" dedi ürkekçe. Ters bir tepki alırım diye taş sahanlıktan birkaç adım ileride duruyordu. Beliz ağlar gibi bir ses çıkardı. "Profesör Elena" dedi sadece. "Büyü güçlerimi engelledi"
Bunu çok zor ve utanç verici bir şey gibi söyledi. Şimdi tombul yanaklarından aşağı yaş süzülüyordu. Simya güçlerin engellenmesiyle ilgili en ufak bir şey bilmediğine adı kadar emindi. Birinin güçleri engellenebiliyor mu diye düşündü. Güç engellemek de tam manasıyla ne oluyordu? Şimdi bunu sorsa Beliz daha fena bir tepki gösterebilirdi. Yavaşça demin kalktığı yere oturdu. "Neden?" dedi sadece. Sanki olayı biliyormuş da sadece ceza sebebini merak ediyormuş gibi.
"Profesör Çimen" dedi bu sefer şiddetli şekilde ağlıyordu. Simya daha fazla üstelemek istemedi belki ki anlatacak halde değildi. Beliz kendisinden beklenilmeyeceği bir şekilde Simya'nın omzuna kapanıp ağlamaya devam etti.
"Her ne olduysa eminim düzelecek" dedi sessizce. Bir süre sonra bahçeden yukarı çıkan merdivenin başında üstü başı toz içinde Can ve Tibet'i göründü. Antrenman gayet sert ve tozlu geçmişti belli ki, Can en yakın arkadaşını bir kaleci olarak kullanmıştı. Tibet biri ağlayan diğeri de şaşırmış gözüken iki kıza tuhaf tuhaf baktı. Beliz ayak seslerini duyunca yerinden ok gibi fırladı, binanın içine girdi. Bir yandan da ağlayan yüzünü kapatıyordu. Son ayak sesi de uzaklaşınca Tibet ne olduğunu öğrenmek için Simya'ya baktı ama bilmediği bir şeyi anlatamazdı. Omuzlarını çekip kafasını sağa sola salladı. Tibet yanına oturmuştu ama Can hala mesafeli ve uzak duruyordu. Kaşlarını çatmaktan suratında kırışıklıklar olmaya başladı diye düşündü Simya. Elindeki rulo kağıdı Can'a fırlatmamak için zor tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)
Fantasía"İki yaşam çizgisinin ortasında kalan genç bir kız" Kendisini ait hissetmediği bir hayatın içinde bir yaprak gibi savuran 16 yaşında Simya'nın varoluş hikayesi. Simya açıklayamadığı şeyler yapan hayvanlarla konuşabilen, dokunmadan eşyaları hareket...