Simya asayı ileri doğru iyice itti, elinden birinin çekip alma ihtimali varmış gibi sarılmıştı. Karnının içinde sanki yılanlar varmış gibi birşeyler kımıldanıyordu, midesi bulanıyordu.
"Ne yazık ki sende annen kadar aptalsın. Benim asamla bana mı saldıracaksın? Senden kat be kat daha güçlü bir cadıya" dedi Vera kahkahası okulun dış duvarlarında yankılanarak "İlk seferde kibar istemiştim ama bu sefer daha sert olacağım. Asamı bana getir"
Simya ilk defa konuşmaya karar verdi. Ama sözcükleri nasıl seçeceğini bilmiyordu. Yutkundu, boştaki eliyle terden ıslanmış saçlarını geri itti.
"Annem hakkında düzgün konuşacaksın" diye bağırdı "Kimse benim annem hakkında kötü bir şey söyleyemez kız kardeşi bile olsa. Kendine güveniyorsan gelip asanı al"
Vera asasını kaldırdı, ama Profesör Arel ondan önce davrandı. Simya'yı arkasına aldı, öne atıldı. "Benden bir kişi daha almana izin vermem" diye bağırdı ve karşı bir büyü yolladı. Vera sanki basit bir şey yapıyor gibi büyüyü karşıladı.
"Senden o kadar kişi aldım ki, hangisinden bahsedeyim" dedi gülerek "Simya benim yeğenim ve damarlarında annesinin olduğu kadar benim kanım akıyor."
"Onu kendinle bir tutamazsın" dedi Profesör Arel ardındaki öğrencisini koruyarak "O senin gibi değil asla da olmayacak"
"Bundan emin misin?" dedi Vera gülerek "Eliz içinde öyle diyordun. Onun çok iyi olduğunu sanıyordun. Emin ol Simya'nın iyiliğe yatkınlığı kadar kötülüğe de yatkınlığı da var"
Simya bir adım ileri attı, asayı salladı, ucundan çıkan siyah kıvılcımlar Vera'ya kadar ulaştı ama yerinden bile kımıldatmadı. Kendi asasıyla kendine büyü yapılması Vera için hoş karşılanabilecek bir şey değildi. Yerden birkaç metre havalandı. "Asamı istiyorum" diye bağırdı tekrar.
Can birden ortada belirdi, Simya'nın elini tuttu ışınlanmak isterken Vera'nın asasından çıkan kıvılcım ile ayakları yerden kesildi, geriye doğru uçtu. Yerde hareketsiz yatıyordu.
"Hayır" diye bağırdı Simya tekrar hamle yapıp asayı sallayarak. Büyük bir kıvılcım çıktı ama Vera'nın koruma büyüsüyle yok oldu. Vera tekrar aşağı çayır zemine indi. Asasını kaldırdı ama ileriye doğru değil kendisine doğru salladı, Simya sanki bir şey onu çekiyor gibi ilerlemeye başladı. Ayakları kendi isteği dışında ileriye doğru gidiyordu, kendisine hâkim olamıyordu. Yavaş yavaş ayaklarını sürterek ileri doğru yürümeye başladı. Beliz ve Tibet bağırıyor, Profesör Elena ise karşı bir atak yapamıyordu. Profesör Arel asasını salladı ama Vera kendisini bir koruma kalkanına çoktan almıştı. Simya dosdoğru Vera'ya yürüdü. Artık birbirlerinin burnunun ucuna gelmişlerdi. Yakından annesine daha çok benzediğini fark etti. Buz gibi soğuk elleriyle Simya'nın boğazını tuttu. Uzun tırnakları saçlarına değiyordu.
"Demek asamı vermeyeceksin" dedi gülerek "Merak ediyorum da benim için içinde ne güçler tutuyorsun sevgili yeğenim"
Konuşmasında bir ukalalık, kendini beğenmişlik vardı. "Ben senin yeğenin değilim" dedi Simya iğrenir gibi yüzünü başka yöne çevirerek "Sen ailemi aldın benden. Senin gibi korkunç biriyle hiçbir bağım olamaz"
Korkudan belki de aklı çıkacaktı ama yinede belli etmemeye çalışıyordu. Vera diğer elini kaldırdı, Tibet'i tutan büyücüye bırak der gibi işaret yaptı. "Bak ben iyi niyetimi gösterdim, en azından bir arkadaşını serbest bıraktım" dedi. Küçük asasını havaya kaldırdı, sert bir sesle "Saldırıları kesin" diye bağırdı, ses tüm okul çevresinde yankılandı. Neredeyse kasabaya ulaşacak kadar yüksek bir sesti. Tibet koşup Profesör Arel'in yanında geldi. Can yerde daha yeni ayılıyor gibiydi. Vera gözlerini kapatmış bir şeyler mırıldanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)
Fantasy"İki yaşam çizgisinin ortasında kalan genç bir kız" Kendisini ait hissetmediği bir hayatın içinde bir yaprak gibi savuran 16 yaşında Simya'nın varoluş hikayesi. Simya açıklayamadığı şeyler yapan hayvanlarla konuşabilen, dokunmadan eşyaları hareket...