∞ ∞ 31. Bölüm Devamı

16.7K 1.1K 185
                                    

"Profesör bu nasıl oldu?" dedi Beliz yeşil renge ahenk sağlayan papatyaları göstererek.

"Biraz daha ağır bir çiçek olmalı" dedi Profesör Elena üzerinde uzun siyah taşlı bir elbise vardı. Kolları yuvarlak kesim altın bileziklerle kaplıydı. "Yeşil sarmaşığın üstüne tozpembe renk begonya çok daha iyi durabilir. Ama sarmaşık açık yeşil olsun Beliz'cim"

Dans edilmesi için salonun ortasında büyük bir pist bırakılmıştı. Müzisyenlerin yerleri, masalar, her şey yavaş yavaş hazırlanıyordu. Simya'da eşyaların dizimine, bir kaç öğrencide müzik enstrümanlarının yerleşimine yardım ediyordu. Yüksek tavanlı taştan salonun daha çok işi vardı ama güzel olacak gibi duruyordu.

Beliz halen daha Tibet ile konuşup baloya birlikte gelmeyi teklif edememişti. İşlerinden dolayı onu göremiyordu, içi içini yiyordu. Profesör Çimen'den izin alarak beş dakikalığına ortadan kayboldu. Geri geldiğinde Simya'ya uzaktan kitabının arasındaki yuvarlak bahçedeki turuncu renkli ağaçtan kopardığı yaprağı gösterdi. Heyecanı gözlerinden okunuyordu. Simya katılmayacağı bir balonun hazırlıkları için canla başla yardım ediyordu. Bir ara Beliz'in yanına giderek, ders kitaplarından birinin içinde bulduğu notu gösterdi.

"Simya baloya benimle gelmeni çok isterim. Gelip bire bir teklif etmemiş olmamın sebebi reddedilmekten hoşlanmamamdır. Başkasıyla gideceksen notuma cevap vermezsin."

Beliz sesli bir şekilde "YUHHH" diye bağırdı. Sonra etraftakilerin ona baktığını fark edince daha sessiz olarak "Aptal mı bu? Böyle teklif mi olur?" dedi "İnanmıyorum Umay'ın sana teklif ettiğine inanmıyorum. Bu arada bu kaçıncı teklif alışın?"

Simya zaten gitmeyeceği bir balo için böyle bir teklif almasını takmamıştı bile. "Tekliflerin listesini tutmuyorum" dedi gözlerini devirerek. Notta isim olmasa da ikisi de reddedilmekten hoşlanmadığını bildiklerinden notun Umay tarafından yazıldığını anlamıştı. 

Profesör Ulaş ve Agev teftiş etmek için ara sıra geliyor, etrafı kolaçan edip gidiyordu. İkisi güzel bir ikili olmuştu. Tibet sonunda açık olan büyük giriş kapısının yanında gözüktü. Beliz'in süsleme ile işleri neredeyse bitmek üzereydi, sadece gerçek çiçeklerle masalarının üstlerinin donatılması kalmıştı. Beliz Tibet'i de alıp havuzlu bahçeye çıktı. Biraz şansa ihtiyacı olduğunu düşündüğü için kopardığı şans yaprağını defterinin arasına koymuştu. Elinde sımsıkı tuttuğu defterdeki yapraktan güç alıyor gibiydi. Tibet merakla ne söyleyeceğini bekliyor aslında bildiği bir şeyi sadece onun ağzından duymak istiyordu.

"Hadi ama ufaklık ne söyleyeceksin?" dedi gülerek koca gamzeleri yanaklarında belirdi bir anda. Beliz onun gülen yüzünü görünce soğuktan üşümüş ellerinden ayaklarına kadar ısındığını fark etti. Kireç gibi yüzü, heyecandan bulanan midesi ile tam karşısında dururken Tibet'in birbirinden farklı renk gözlerine bakmaya doyamıyordu. Defteri tutmayan elini sıkıca kapatmıştı neredeyse tırnakları avucunun içini kanatacaktı. Başındaki pembe begonyalı taç bile düştü düşecekti, kalın çerçeveli gözlüklerini geriye doğru itti. Dudaklarını ısırdı, birkaç kekelemeden sonra konuşma başladı.

"Lütfen bana ufaklık demekten vazgeç. Bir şey soracağım o yüzden çağırdım seni" dedi.

Hala asıl konuya giremiyor, elleri titriyordu. Sormakla sormamak arasında gidip geliyordu. Ama buraya kadarda gelmişti. Mecbur soracaktı artık. Tibet sıkıca tuttuğu deftere uzandı, elinden alıp yakındaki taş duvarın üstüne bıraktı. Beliz'in kalbi resmen göğüs kafesinin üstünde atıyordu, şans için aldığı yaprakta elinden gitmişti. Ya tamamen rezil olacaktı ya da sorup kurtulacaktı.

"Baloya benimle gelir misin?"dedi bir avazda. Kibar bir soruş stili değildi ama Beliz zaten oldu olasılı Tibet'e karşı kibar olmamıştı. Tibet hafif bir tebessüm etti, elini tutmak için hamle yaptı. Yanakları elma gibi kızardı, düşüp bayılacak gibiydi.

BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin