ÇILGIN BİR PLAN
Simya sessizce yemekhaneden yukarı çıktı, uzun koridor boyunca birazdan yapacağı konuşmayı prova etti. Kendisinin iki üç katı büyüklüğündeki kapının önüne geldiğinde kalbi yerinden fırlamaya hazır bir bomba gibiydi. İçeriden gelen tanıdık erkek sesiyle içeriye girdi. Profesör Arel odasının bir köşesinde duran büyük kalaylı kazanın başında küçük notlar okuyordu. Simya elbette müdürün diğerlerinin kullandığı kazanı kullanmayacağını düşündü.
"Evet?" dedi Profesör Arel notlardan kafasını kaldırıp. Üstünde uzun tüylü bir yelek ve siyah pantolonunu içine soktuğu büyük yeşil botları vardı. Yeni tıraşlanmış gibi gözüken yüzü her zamanki gibi ketum ve ciddiydi. Simya heyecandan kolunu tırnağıyla çizmeye başlamıştı bile. Koridorda yaptığı tüm konuşma provaları uçup gitmişti.
"Efendim günlüğü okuyup okumadığını merak etmiştim" dedi hızlıca. Profesör Arel köşede duran büyük dolabın en alt çekmecesini çekti ve ileriye doğru kolunu soktu, çekmece içinden çıkan çekmeceden günlüğü çıkardı. Kolyede günlüğün arasında duruyordu. Profesörün odası başlı başına dolaplarla kaplandığından günlüğü arasa bile bulamayacağından emindi.
Günlüğü masanın üstüne koydu. Simya'ya eliyle otur der gibi koltuğu gösterdi. Sessizce gösterilen yere oturdu. Odada en rahat koltukta olsa şu anki ruh haliyle çivili bir koltuktan farksızdı. Profesör Arel günlüğün kapağı açtı ancak yine içinde hiç bir şey yazmıyordu. Afra'nın beyni kadar boş gözüken sayfalar ikinci kez hayal kırıklığına uğrattı. Kaşlarını çattı sanki defter açıldığında içindekileri okuyabileceğine emindi.
"Çok üzgünüm Simya, dediğim gibi annenin yaptığı kişisel bir büyü çözemeyiz" dedi Profesör Arel bu sefer daha yumuşak bir ifadeyle "Ancak birkaç arkadaşıma daha soracağım, o yüzden günlüğün bende kalması icap ediyor. Elbette günlüğü istemek için gelmedin"
Simya diyecek bir şey bulamıyordu, ağzını açtı tam bir şey söylemeye niyetlenmişti, tekrar sustu. Odadaki kısa süreli sessizlik ve hala koltukta oturan öğrencisine bakan Profesör Arel sonunda konuşmaya tekrar başladı. "Sanırım bu sabah dersin yok?"
"Özür dilerim Profesör elbette var, vaktinizi aldım. Günlük konusunda bir gelişme olursa haber vereceğinize eminim" dedi Simya ve Profesör Arel'in günlüğü aynı çekmeceye koymasını izledi. Profesör Arel özellikle göz göze gelmek istemezmiş gibi davranıyor, kısa kısa cevaplar veriyordu. Odadan çıktı, meşeden yapılma üstündeki cıvataların gevşediği her halinde belli olan kapıya yaslandı. İçten içe güvenmek istiyordu ama bunu yapamıyordu. Aylardır günlük ile ilgili hiçbir gelişme olmamış mıydı? Yoksa günlüğü zaten okuyamaması için mi elinden almıştı? Neden ondan bir şeyler gizliyordu ki, neden annesiyle ilgili şeyleri anlatmıyordu? Neden günlüğü elinden almıştı? Kafasının içinde dönen bir dünya "NEDEN" sorusuna cevap arayarak zamanını öldüremezdi. Bu kadar soru işaretinin içinde emin olduğu tek bir şey vardı. Oda artık Profesör Arel'e güvenmemesi gerektiğiydi. Bir şeyler gizlediğinden emindi. Ama neden gizlediğini çözemiyordu. Daha odadan çıkmasının üstünden bir dakika bile geçmemişti ki günlüğü çalmaya karar verdi. Eğer direk isterse vermeyeceğini açıkça belirtmişti çünkü. Öğrenmemesi gerek şeyi öğreneceğine söz verdi.
*
"Delirdin mi? Yakalanırsan ne olur farkında mısınız?" diye bağırdı Beliz soğuğa rağmen inatla bahçede duran arkadaşlarına "Müdürün odasından bir şey çalmaktan bahsediyorsun? Hem ne zamandan beri" diye ekledi fısıldayarak "Profesör Arel'in güvenilir biri olmadığına karar verdik?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)
Fantasy"İki yaşam çizgisinin ortasında kalan genç bir kız" Kendisini ait hissetmediği bir hayatın içinde bir yaprak gibi savuran 16 yaşında Simya'nın varoluş hikayesi. Simya açıklayamadığı şeyler yapan hayvanlarla konuşabilen, dokunmadan eşyaları hareket...