Tibet içinde babasının hazırladığı kokteyl dolu kocaman kadehini havaya kaldırdı. "Hepimize" dedi. Bardaklarını tokuşturdular, müzik tekrar başladı. Tibet, Beliz'in kulağına bir şey fısıldıyordu. Konuşması bittiğinde ayağa kalktı, boncuk gözleri ile ona bakan Simya'nın elini tuttu ve reverans yaparak dans pistini gösterdi. Onlar masadan kalkar kalkmaz.
Beliz "Bu gece hiç dans etmedin. Benimle dans eder misin?" diye sordu. Can'ın keyfi pek yerinde değildi hatta yüzünden düşen bin parçaydı. Hayır diye kafasını salladı. Ama Beliz'in inadı tutmuştu. Ayağa kalktı Can'ı zorla da olsa yerinden kaldırdı. Can pek de istekli olmadan masadan kalktı. Daha dans yeni başlamıştı ki Simya ne olduğunu anlamadan kendisini Can'ın kollarında buldu.
"Eş değiştirelim" demişti Tibet emrivaki yaparak. Ne olduğunu bile anlamamışlardı. Dans etmek zorunda kaldılar. Bir süre dans ettiler ancak Simya yine çenesine hâkim olamadı.
"Bu geceki eşine çok ayıp ettin" dedi. Can zaten sinirliydi bu lafı duyunca hepten sinirlendi. Sert bir ses tonuyla kulağına eğilerek "Ayıp mı oldu?" dedi tersleyerek "Sen çok kötüsün. Kız sana en sevdiğim rengi sormuş sen hardal sarısı demişsin. Sanki bilmiyorsun en nefret ettiğim renk olduğunu"
Simya'nın aklına Seçil'in elbisesi gelince demin kollarında kendini bulduğu genç adama olan siniri geçti, gülmeye başladı. "Yanlış insana gelip sordu yapacak bir şey yok" dedi. Aralarındaki buz eriyor gibiydi. Can onun gülümsemesini o kadar özlemişti ki. Bakmaktan kendini alamıyordu. Tibet ve Beliz ikisinin sonunda gülümsediğini görünce derin bir oh çektiler. Aralarındaki sürtüşmeden kıvılcım çıkacak diye korkmuyor değillerdi. Tibet dans becerilerini göstermek istercesine dans ediyor, Beliz'in başını döndürüyordu. Beliz'in ömründe en mutlu olduğu an kesinlikle bu andı. Uzun süre dans ettiklerinden sonra müzik kesildi.
Herkes masasına oturdu. Profesör Arel tekrar kürsüye geldi, asasını yukarı kaldırıp küçük bir sarı bir kıvılcım çıkardı. Kısa bir konuşma yapmaktaydı.
"Sevgili komite üyelerimiz bu geceki eğlencemizde bizlere eşlik ettiler. Kendilerine ne kadar teşekkür etsek azdır" dedi Profesör Arel eliyle masada duran bir adamı göstererek. Simya yanında eşi olarak tahmin ettiği kadına baktı. Suratsız bir kadındı, yüksek bel eflatun bir pantolon ve straplez çiçek detaylı bir üst giymişti.
"Bu kadın kim?" dedi Simya hemen yan sandalyesine geçen Can'a. "Komite başkanının karısı. İsmi sanırım Efsun'du. Çok suratsız bir kadındır. Kendisini zorla komiteye aldırdığını söylerler" dedi Can eliyle yapmacık alkışlayan Efsun Hanım'a bakarak.
"Aslında buradan çıkalım mı?" dedi Can elini tutarak büyük eski kapıyı gösterdi. Birlikte dışarı bahçeye çıktılar. Kar yağmış olmasına rağmen Simya üşümüyordu, aşkın ateşi tüm vücudunu ısıtmıştı. O gece gökte olan tüm yıldızlar durmuş onlara bakıyor gibiydi. Kafasını bol yıldızlı gökyüzüne kaldırdı. Sanki dünyanın en huzurlu yeri şu an oldukları yerdi. Can onun gözlerinin içine bakıyor, içeride herkes mutlu eğleniyor, bundan daha güzel bir an yaşıyor olamazdı. Can bir şey söylemek için ağzını açacak gibi oldu. Simya işaret parmağını dudağına götürdü.
"Bu anı bozma" diye mırıldandı. Cam gibi yıldızlı gökyüzünün altında birbirine bakarak bir süre konuşmadan durdular.
"Seni kırdığım için özür dilerim" dedi Can başını önü eğerek. Simya olanları unutmuşa benziyordu. Çenesini yukarı kaldırdı, kalbi küt küt diye atıyordu. Elini Can'ın yanağına koydu. Hiç bir şey söylemedi. Can'ın gözlerinin ışıltısıyla sanki bahçe aydınlanmış. Sanki dünya dönüyor gibiydi. Belinde hissettiği sıcacık el ile ayakları havalanmıştı artık yerde değillerdi. Birbirinin gözleri dışında bir şeye dikkat vermiyorlardı. Ufak masumane bir öpücük kondu dudaklarına. İçerideki balodan çok uzaklardaydılar artık, kendi küçük dünyalarını yaratmışlardı. İçeriden gelen müzik sesi sessiz romantizmlerini süslüyordu. Hipnoz olmuşçasına Can'ın buz mavisi gözlerine bakmaya devam ediyor, midesinde uçuşan kelebekleri hissedebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)
Fantasy"İki yaşam çizgisinin ortasında kalan genç bir kız" Kendisini ait hissetmediği bir hayatın içinde bir yaprak gibi savuran 16 yaşında Simya'nın varoluş hikayesi. Simya açıklayamadığı şeyler yapan hayvanlarla konuşabilen, dokunmadan eşyaları hareket...