15-ZİHİN KONTROL
Okulun açılmasının üstünden neredeyse bir ay geçmişti, eylül ayının da etkisiyle hava sıcaklıkları düşmüş, bütün öğrenciler ders dışında kalan zamanlarını öğrenci salonunda geçiriyordu. Can mesafeli davranmaya, Beliz'de Simya'dan korkmaya devam ediyordu. Beliz odasını değiştirmek için başvuru yapmış olmasına rağmen Profesör Elena'dan ret cevabı almıştı. Simya ne olursa olsun ona bu şekilde davrandığı için kendisini iğrenç hissediyordu. Oda arkadaşıyla tek bir kelam etmeden günleri geçiyordu. Profesör Bijan'ın özel ders direnişleri de son sürat devam ediyor, hiçbir zihin kontrol dersine girmiyordu ve durum cidden canını sıkmaya başlamıştı. Gelen boyaların kimden geldiği konusunda da bir gelişme yoktu. Tibet'le konuştuğundan "Boş ver boyaları kullan gitsin" demişti.
Deli gibi yağmur yağan bir Perşembe günü ilk ders iksir bilimiydi. Profesör Öker'in derslerinde çıt çıkmazdı. Kimse kazanından başka bir şeyle ilgilenmezdi. Üçüncü binadaki dersliğe girdiklerinde sınıf öğrenciler için hazırlanmıştı. Masaların üstünde küçük ateş yanan ocaklar ve siyah kalaylı kazanlar duruyordu. Kişi mevcuduna göre az gözüküyordu. Her zamanki gibi Tibet, Simya ve Can yan yana oturmuşlardı. Profesör Öker içeri girdiğinde asık suratı ve koca burnuyla hemen dikkat çekti. Simya ne kadar onu sevmek istese de Profesör Öker sevilmemek için özel bir çaba harcıyordu.
"Şimdi kitaplarınızın 47 sayfasını açın" diye bağırdı Profesör Öker kendisinden çıktığına inanılmayacak bir sesle. "Bugün sessizlik iksiri üzerine çalışacağız. Her şey kitaplarınıza yazılı ve malzemelerde masanızın üzerinde, iki kişilik grup halinde çalışıyoruz."
Tibet önce Simya'ya sonra da Can'a baktı. Bu tarz durumlarda hep tercih yapan Simya olurdu ve Tibet'i tercih ederdi. Ama şimdi yapacağı tercih Can ve Simya'nın arasındaki bağları daha da kötü etkileyecekti.
"Simya senle biz takım olalım" dedi Tibet bir gözüyle Can'a bakarak "Dostum sende Beliz'le ol istersen, hem o çalışkandır" diye fısıldadı. Beliz ismini duyunca o yöne baktı. Can'a yanıma gel diye işaret yaptı. Can biraz kızgın bir çıkışla kitabını alarak Beliz'in masasına geçti. Simya bu durumdan fazlasıyla sıkılmıştı. "Bunun ne derdi var?" diye Tibet'e sordu.
Tibet, Beliz'le kavgasını hatırlatmak için "Ne yapayım bende senin gibi arkadaşımı mı döveyim?" dedi. "Birincisi kimseyi dövemedim, ikincisi Beliz benim arkadaşım değil. Hem sebebini bilmediğin şeyler hakkında yorum yapma" dedi bir yandan da elindeki eğrelti otlarını parçalıyordu. Tibet gözlerini kazana dikti, büyük tahta kaşıkla karıştırmaya başladı. "Ha şunu bileydin" dedi "Sebebini bilmiyorum, çünkü anlatmıyorsun"
Simya cevap verecek fırsat bulamadı. Profesör Öker yanına gelmişti. "İksir nasıl gidiyor?" diye sordu. Tibet ve Simya bir ağızdan iyi dedi ama daha içine hiçbir malzemeyi koymamışlardı. Profesör Öker'in boyu yetse bu yalana çok kızabilirdi.
"İksir bitince birinin üstünde denemek gerekecek, eminim siz iyi bir kobay çift olabilirsiniz" dedi Profesör Öker arkasını dönerken. Simya kıpkırmızı olmuştu, ellerini yumruk yaptı. Sınıftan yükselen kahkahayı duymamaya çalıştı. Ama bir yandan göz ucuyla Can'a baktığında kendilerine sert bir şekilde baktığını fark etti. Beliz'de ara sıra kaçamak bakışlarla onları izliyordu. Ders sonunda herkes hazırladığı iksiri Profesör Öker'e gösterdi, birkaç kişi hariç hepsi tutturmuş gözüküyordu. Profesör Öker yanlarına yanaştığında Simya ciddi ciddi iksiri üstlerinde deneyeceğini sanmıştı ama korktuğunu belli etmedi. Beyaz renk köpüren iksiri aşağı indirip gösterdiklerinde Profesör Öker'den kocaman bir aferin almışlardı.
Dersten çıkıp merdivenlerden yönelirken büyülü panoda fırtına yüzünden iptal edilen toprak bilimleri dersinin bilgisini okudular. Çoğu öğrenci salonuna giderken, Simya kitaplarını bırakmak için odasına çıktı. Artık zihin kontrol dersinden tamamen ümidi kesmişti. Kaç hafta olmuştu ve hala başlamamıştı. Koridorda yürürken zihin kontrolden çıkan yeni yetmeleri gördü. Hepsi büyük bir yorgunluk içinde merdivenlerden yukarı çıkmaya çalışıyordu. Odaya çıktığında Beliz'de üstünü değiştiriyordu. Yağan yağmura rağmen seraya gitmişti belli ki. Bir süre odada çizim yaptı, Beliz'de sanki bir şey söyleyecek gibi kaçamak bakışlarla onu izledi. Simya hiç konuşmadı. Öğle yemeğine az kalmıştı, dağınık duran saçlarını örmeye çalışıyordu. Beliz hadi yemekhaneye inelim dedi. Simya bu teklif karşısında çok şaşırmıştı. Hangi dağda kurt öldü demek istiyordu ama yeniden bir kavgayla baş edemezdi. Kocaman su damlalarının düştüğü cama baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜLÜ DÜNYA (1. Kitap) (TAMAMLANDI)
Fantasy"İki yaşam çizgisinin ortasında kalan genç bir kız" Kendisini ait hissetmediği bir hayatın içinde bir yaprak gibi savuran 16 yaşında Simya'nın varoluş hikayesi. Simya açıklayamadığı şeyler yapan hayvanlarla konuşabilen, dokunmadan eşyaları hareket...