13. Bölüm - Belirsizlik

432 73 79
                                    

Kahvaltı masasına oturduğumuzda bir kişi hariç herkes yerine yerleşmişti.

Gökhan neredeydi? Herkes tabağındakileri yerken ben zeytinimle oynuyordum. Dalgın dalgın elimdeki çatalı sallarken Çınar ela gözlerini bana çevirerek "Aşağıdaki spor odasında." dedi. Alık alık suratına bakarken "Hı?!" dedim.

Dudağının bir kenarı yukarı kalkarken "Gökhan diyorum, spor odasında. Eğer orda değilse odasına çıkmıştır." dedi. Mert beni umursamayarak yemek yiyorken kızlar 'Git' diye bakış atıyorlardı. Yerimden yavaşça kalkıp kapıya doğru ilerlerken "Ben kahvaltıya çağırayım, acıkmıştır." dediğim sırada Çınar'dan küçük çaplı bir kahkaha yükseldi. Yememişti galiba. Aman, ona ne ki hem!

Hızlı adımlarla alt kata inip spor odasına baktım ama kimse yoktu. Hızlıca yattığımız kattaki Gökhan'ın odasının kapısına yürüdüm ve kapıyı yavaşça araladım. Yüzüstü bir şekilde yatıyordu. Uyuyor muydu acaba? Bu sorumun cevabını yanına gitmeden bilemeyeceğim için sessizce yatağın başına doğru yürüdüm. Ses çıkartmamaya özen göstererek başucuna oturdum.

Sarı saçları dağılmış ve derin derin nefesler alıp veriyordu. Oturduğum yerin hafifçe çökmesiyle Gökhan kıpırdanarak "Çınar bir daha git demeyeceğim. Başımı şişiriyorsun." dedi yüzünü yastığa gömdüğü için boğuk çıkan sesiyle. Kısık çıkan sesimle "Kahvaltıya niye gelmiyorsun?" diye sordum. Bir an nefes alması durdu ve yavaş hareketlerle yattığı yerden kalkıp sırtını yatak başlığına dayadı.

Bana bakamamaya çalışarak "Aç değilim." deyip geçiştirdi. Mavi gözlerimle onun maviliklerine ne kadar bakmaya çalışsam da o bakmamak için gözlerini kapatıp kafasını geriye doğru yatak başlığına dayadı. Gözaltıları morarmıştı, o da mı uyumamıştı? Sıkıntıyla derin bir iç geçirerek "Gökhan?" dedim. Olduğu pozisyonu bozmadan "Hımm?" dedi.

Anlaşılan benimle konuşmamakta kararlıydı. Odadan çıkmak için yerimden kalkarken diyeceğim şeyden vazgeçip "Yok bir şey." dedim ve kapıyı ardımdan kapatarak kendi odama gittim. Yatağımın yanına gidip yakınımda duran duvara sağlam bir yumruk attım. Elimin acısını umursamadan kendimi yatağa yüzüstü bıraktım.

Anlamıyor muydu benim onu sevdiğimi? İlla ki o iki kelimeyi söylemem mi lazım? Peki ya nefes alış verişlerimin düzensizliğini fark etmiyor muydu? Kalbimin bu kadar hızlı atışını duymuyor muydu? Halbuki ben herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle attığını zannediyordum. Sinirle yüzümü yastığa iyice gömerek çığlık attım. Sesim boğuk çıktığı için kimse duymayacaktı.

Odanın kapısı tıklatıldıktan hemen sonra içeriye biri girdi. İçeriye giren kişi "Kayra, hadi aşağıya inelim." deyince Banu olduğunu anladım. Yastık yüzünden boğuk çıkan sesimle "Hayır." dedim. Banu beni dürterken "Ama Gökhan da aşağıda." dedi sırıtarak. Ne çabuk inmişti aşağıya. Dizlerimin üzerinde doğrulurken "Bana ne!" dedim omuz silkerek.

Banu'nun sırıtması solarken "Böyle olacak kadar ne yaşadınız siz?" dedi. Derin bir iç çektikten sonra "Banu, anlamıyor ki beni. Korkuyorum işte, o iki kelimeyi söylemekten korkuyorum. Sanki ben öyle deyince beni umursamayacakmış gibime geliyor. Sanki gidecekmiş gibi." dedim ve "Bana soğuk davranıyor, şimdi de umursamıyor beni." diyerek ekleme yaptım.

Banu elimden tutup beni kapıya doğru çekiştirerek "Şimdi o sana nasıl davranıyorsa sende ona öyle davran. Soğuk mu davranıyor? Sende ona öyle davran. Seninle konuşmuyor mu? Sende konuşma. Bir süre sonra pişman olup seninle konuşmaya kendisi çabalayacaktır. Şimdi mutlu gözük. Öyle gözük ki niye mutlu olduğunu merak etsin." dedi. Yüzüme yapay bir gülümseme yerleştirip Banu'ya baktım.

Banu yüzünü buruşturarak bana bakarken "Tamam vazgeçtim, somurtman daha düzgün durur yüzünde." dedi ve salona doğru inmeye başladık. Salona girdiğimizde Gökhan'a en uzak olan koltuğa oturdum. Banu da yanıma oturarak "Şimdi tek yapman gereken mutlu gözükmek." diye fısıldadı ve belimin yanını parmağıyla dürterken tikimle oynadığı için kıkırdadım.

İstila UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin