26. Bölüm - Gözyaşı

360 40 82
                                    

Gökhan'ın dediği gibi olabilir miydi?

Ben sona yaklaştığımı hissederken gerçekten yapabilir miydim? Gökhan mırıldanarak "Yine hep beraber oluruz. Çınar Banu'ya öküzlük yapar, Mert Defne'yi sinir eder, daha sonra Mert bizi görünce kıskançlıktan saçma sapan şeyler yapar." dedi.

Kollarını etrafıma sarıp "Ben sana sıkıca sarılırım, her zamanki gibi." dedi. "Alnına kocaman bir öpücük kondururum." dediğinde alnıma uzunca bir öpücük kondurdu. "Sonra seni sevdiğimi söylerim." dedi ve kulağıma doğru "Seni çok seviyorum gökyüzüm." diye fısıldadı.

Yavaş ritimde atan kalbim hızlanmaya başladığında odada yankılanan makinenin sesi de yükseldi. Bu makineden çıkan ses benim kalp atış sesimdi. Gökhan bunu duyabiliyordu, tıpkı benim onu duyabildiğim gibi. Acım bir anlığına dinmişti. Sessizce gülerek "Kalp atışlarını hissedebiliyorum, makineye gerek yoktu." dedi.

Elimi kıpırdatmaya çalıştım ama olmadı. Damarlarım ağırlaşmıştı ve vücuduma büyük bir basınç uyguluyordu. Gökhan kendini geriye çektiğinde "Olsun, ben seni üç yıl bekledim. İyileşene kadar da beklerim." dedi. Vücudumu büyük bir ateşin sardığını hissetmiştim. Başımı, kollarımı, bacaklarımı... Dayanılmayacak kadar canım yanıyordu. Bunu dışarıya tepki olarak veremiyordum. Bu daha çok canımı yakıyordu.

Gökhan yanağıma doğru bir öpücük kondururken birden duraksadı. Aniden elini kaldırıp alnıma koyduğunda "Mert!" diye bağırdı. Kapı hızlıca açılınca Mert "Ne oldu?!" diye sordu acelece. Gökhan telaşlı sesiyle "Ateşi çıkmış, birilerini çağır!" dedi bir elimi tutarak. Aradan geçen birkaç saniyeden sonra durduğum odaya bir sürü kişinin dolduğunu hissettim.

Aynı dakikalar içerisinde koluma batırılan iğneler ve vücudumun yanmasıyla canım daha çok acıdı. Kalbimin teklediğini hissettim. Sanki vücudumda dolaşan radyasyonlarda boğuluyordum. Gökhan'ın eli hâlâ elimdeyken "Buradan çıkmanız lazım." dedi biri. Hayır, ben son nefesime kadar onu yanımda istiyorum. Gitmesin. Odada uzunca bir 'dıt' sesi yankılanmaya başladı. Makine daha demin kalbimin hızlanmasına şahit olurken şimdi durduğunu söylüyordu.

Dışarıdan sesler yükselirken Gökhan elimi daha sıkı tutarak "Kayra'm bırakma bizi sakın. Lütfen meleğim, lütfen." dedi. Kalbimin olduğu tarafa büyük bir basınç uygulandığı zaman dışarıdan biri "Kayra!" diye bağırdı. Sesleri ayırt edemiyordum. Hepsi birbirine karışmıştı. Kafamın içinde tanıdık olmayan sesler uğuldamaya başlamıştı. Ama bağıran kişi sanırım Mert'ti.

Vücudumdaki acı daha da artınca gücümün son damlalarını kullandım. Akciğerlerim de yanmaya başladığında tanımadığım bir ses "Nefes alamıyor, müdahale edin." dedi. Odada hâlâ uzunca bir 'dıt' sesi yankılanmaya devam ediyordu. Ağzıma bastırılan gaz maskesi vücudumda etki göstermeye başladığında makineden küçük bir 'dıt' sesi geldi.

Onun ardından bir tane daha 'dıt' sesi geldiğinde Banu "Defne duydun mu?!" dedi sevinçle kalp atışımı kast ederek. Kendimi iyi hissetmiyordum. Çok yorgundum ve canım çok yanıyordu. Belki uyumayı denersem yanan canımın acısını bastırabilirdim. Odanın yavaş yavaş boşaldığını hissettiğimde Gökhan elimi daha sıkı tutarak üstüne minik bir öpücük kondururdu ve kumral saçlarımı okşamaya başladı. Mayışmaya başladığım zaman kendimi uykunun kollarına teslim ettim.

           ××××××××××××××××××××

Rüyada mıydım emin değilim. Hâlâ gözlerimi açamıyordum ama etraftan sesler duyuyordum. Aniden omzuma bir sancı girince rüyada olmadığımı anlamıştım. Şu an yalnız mıydım? Eğer değilsem yanımda kim vardı? Herkesin varlığını bilip de onları görememek çok koyuyordu. Mesela Gökhan'ın yanımda olduğu zamanlar onun mavi gözlerine bakamamak, denizinin derinliklerine inememek, güneşte parlayan sarı saçlarını görememek. Özlemiştim. Delicesine hem de.

İstila UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin