Çok yakındı, savaş çok yakındı.
Defne ve Banu da benimle birlikte duraksayınca. Ben "Ne yapacağız? Silah kullanmayı bile bilmiyoruz." dedim. Erkekler bizim geldiğimizi fark edip bakışlarını bize çevirirken Defne muzip bir şekilde "Kendi adına konuş." dedi. Defne babasının işlerinden dolayı etraflarında hep düşmanları vardı, bu yüzden lise yıllarında silah kullanmayı öğrenmişti.
Çınar ela gözlerini kısarak "Öğreteceğiz. Hatta bugün başlayalım." dedi. Banu kaşlarını kaldırırken "Nerede yapacağız bu atış çalışmalarını?" diye sordu. Mert salonun bahçeye açılan kapısına doğru yürüyerek "Bahçede." dedi. Hepimiz bahçeye çıkarken Çınar bizim aksimize merdivenlere yöneldi.
Birkaç dakika sonra Çınar elinde siyah kutuyla yanımıza geldi ve kapağını açıp içinden silahları çıkartıp bize verdi. İlerimizdeki duvarda dart tahtası gibi şekiller vardı. Galiba bu evi hazırlayanlar bunu da bizim için yapmışlardı. Çınar Banu'ya nasıl silah tutması gerektiğini anlatırken Defne de bana gösteriyordu.
Mert yanımıza sırıtarak geldi ve Defne'ye "Kapışalım mı Defne Göktuğ?" diye sordu. Defne de sırıtmaya başlayarak "Yenilmeye hazırlansan iyi olur." dedi ve ikisi de bir çizgi belirleyip silahın tetiğine bastılar. Duvara çizilen şekillerin yanında atış yaptığın yere ait puanlar vardı. Defne ve Mert duvarın yanına gidip puanlara baktığında Defne birden sırıtmaya başladı.
Defne ortadaki noktaya daha yakın ateş etmişti. Mert sinirle "Acemi şansı. Hem ben gözlerimi kapatmıştım bu sayılmaz." dedi. İkinci atışta da Defne kazanınca Mert biraz daha sinirlendi ve Defne sırıtarak "Yanlış kişiye bulaştın Mert Yaman." dedi. Bende derin bir iç çekerek bahçede bulunan sandalyelerden birine oturdum.
Gökhan da yanımdaki sandalyeye oturarak "Ne o, silah kullanmak istemiyor musun? Yoksa korkuyor musun?" dedi dalga geçerek. Kaşlarımı çatarak "Ne korkacağım be? Sen benden kork asıl." dedim. Gökhan yerinden kalkıp elini uzattı ve kendini gülmemek için zor tutarken "Gel de öğreteyim. Bir işe yararsın belki." dedi.
Sinirle uzattığı eli elimin tersiyle iterek "Bunu ileride hatırlatacağım Gökhan Seçkin ve çok pişman olacaksın." dedim. Benden önde yürürken "Hı hı, eminim öyle olur." dedi. Bende sinirlenip arkasından onun taklidini yaptım. Boşu boşuna mı okuyup tıp kazandım ben? Kendi kazanamamış kıskanıyor beni, sarı çıyan.
Filmlerde gördüğüm gibi ilerideki duvara silah doğrulttum ve tam tetiğe basacakken Gökhan "İstersen silahın emniyetini aç, öyle daha iyi ateş edersin." dedi kahkahalarının arasından. Kaşlarım çatılırken Mert'e "Mert, yardım eder misin? Gökhan hiçbir işe yaramıyor." diye seslendim. Mert önündeki hedefe odaklanırken "Kayra işim var, gelemem şu an." diye yanıtladı beni. Tabi, Defne'yi yenmeye çalışıyor beyefendi.
Sinirle elimdeki silaha bakarken tam yere atacağım sırada Gökhan ellerimin üstünden silahı tuttu. Silahımı onun eline bırakırken "Gidiyorum ben, bir şey öğreteceğin yok senin." dedim. Onu arkamda bırakıp yürümeye başladığım sırada kolumdan tutup beni kendine çevirdi.
Gülmesini tutmak için dudaklarını birbirine bastırırken "Tamam, geç şuraya." dedi. Silahta bir şeyler yaptıktan sonra bana verdi. Ellerimle daha deminki tuttuğum gibi tutunca Gökhan kollarımı biraz daha yukarıya doğru kaldırdı ve karşımdaki duvarı hedef aldırdı. Sırtımda bedenini hissederken ellerini ellerimin üzerinden çekmeden "Hedefi nişan aldıktan sonra tetiği çek." dedi kulağıma fısıldayarak.
Duvardaki yuvarlağı nişan aldıktan sonra gözlerimi sıkıca kapatarak tetiğe bastım. Gözlerimi açmadan Gökhan'a "Vurdum mu?" diye bir soru yönelttim. Gözlerimi kapatmama kıkırdarken vurduğum yere bakarak "İlk deneme için fena sayılmaz." diyerek sorumu cevapladı. Yüzümdeki geniş sırıtmayla silahın ucunu üflerken "Hah, iyi bir atış yapacağımı tabi ki de biliyordum." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila Uçuşu
Science FictionDört küçük kapsül, milyonlarca hayat, altı farklı kişi ve hayatta kalma savaşının içinde doğan aşk. ×××××××××××××××××××× "Göreviniz tüm Dünya'nın geleceğini kurtarmak. Tek bir hatanızla herkesin hayatı tehlikeye girer. Dört tüpü de hepin...