Duyduğum çığlığın geldiği yere doğru koşarken arkamdan Gökhan da geliyordu.
Merdivenlerden hızlıca inip mutfağın kapısına geldiğimde bizimkileri gördüm. Hızlı bir şekilde mutfağa giriş yaptıktan hemen sonra Gökhan da arkamdan girdi. Mavi gözlerimi Banu'nun kahverengi gözlerine çevirirken Çınar "Ne oldu?" diye sordu. Umarım geçerli bir nedeni vardır. Banu çünkü bu. Sarı saçlarını geriye doğru savurduktan sonra somurtarak kaşlarını çattı ve "Biri kurabiyelerin hepsini yemiş. Daha yeni pişmişti onlar. Hem tadına bile bakamadım, canım çok çekmişti." dedi.
Verdiği cevapla Çınar çok sinirlenmişti. Haklıydı çünkü Banu'ya bir şey oldu zannetmişti. Mert yavaş yavaş mutfaktan çıktıktan sonra Defne ve Gökhan da çıktı. Bende Banu'ya göz devirip salona gittim. Bir süre sonra Çınar ve Banu elinde atıştırmalık bir şeylerle geldiğinde Banu yanıma oturdu. Yavaşça kulağıma fısıldayarak "Şimdi kim bunları yemeyi reddederse o yemiştir kurabiyeleri. Zaten siz yukarıdaydınız. Çınar da hep yanımdaydı. Defne veya Mert yemiştir." dedi ve onların önüne bir tabak atıştırmalık koydu.
Defne ağzına bir tane bisküvi atarken bir tane de Mert'e yedirmeye çalıştı. Mert Defne'nin elini iktirirken "Defne midemde yer yok, yemeyeceğim." dedi. Bunu duyan Banu hemen Mert'in üstüne atlayarak "Sen yedin değil mi benim kurabiyelerimi?! Mert seni öldüreceğim! O kurabiyeleri yapana kadar canım çıktı." dedi ve birden Mert'le boğuşmaya başladı.
Mert Banu'yu üstünden itmeye çalışırken "Valla çok güzel kokuyordu, canım çekmişti. Bir baktım hepsi bitmiş. Normalde bırakırdım ben ama kendimi kaptırmışım." dedi. Ben onların bu hallerine gülerken gözüm orta sehpadaki Gökhan'ın telefonuna kaydı. Işığı yanıp sönüyordu. Kaşlarımı anlamazca çatarken telefonu elime alıp mesajlara baktım. Gelen mesaj ya da arama yoktu. Zaten hepimiz buradaydık.
Dokunmatik ekrana basarak haritayı açtığımda gözlerim ekranda dondu kaldı. "Gökhan... Geldiler." dedim kısık çıkan sesimle. Yanımda oturan Gökhan elimdeki telefonu alıp o da ekrana baktı ve hemen yerinden kalktı. Dış kapıya doğru hızla yürürken "Çınar, Mert hadi gidiyoruz. Üçüncü savaş için geldiler." dedi. Bende Gökhan'ın peşinden giderken diğerleri anca hazırlandılar.
Gökhan'la büyük bir arabanın içine girince o arabayı çalıştırdı. Bense onun yanında yani ön koltukta boş boş oturuyordum. Diğerleri de geldiğinde Gökhan arabayı sürmeye başladı. Gaza biraz daha yüklenerek bana hitaben "Torpido gözünde silah var, onu al." dedi. Hemen dediğini yapıp bakışlarımı ona çevirdim. Sarı saçları güneş ışınları sayesinde parlıyordu. Mavi gözlerini kısmış yola odaklanarak bakıyordu.
Bir süre sonra binalarla dolu bir yere geldik ve araba durduğunda aşağıya indik. Çınar sarı saçlarını karıştırarak "Robotların etrafında çember oluşturalım ve hepsini çemberin ortasında toplayıp öldürelim. Dikkatli olun, bu üçüncü savaş. Yani zorluk seviyesi çok yüksek olacak. Herkes ikişerli dursun, iyi şanslar." dedi ve Banu'yu kendisiyle birlikte ilerletti. Mert de Defne'yle gidince Gökhan'la ben olduğumuz yerde kaldık.
Gökhan birden belime sıkıca sarılarak başımın üstüne öpücük kondurdu. Bende kollarımı onun boynuna dolayıp kokusunu içime derince çektim ve daha sonra yanağından öptüm. Bir süre sonra birbirimizden ayrılınca yürümeye başladık. Bir binanın arkasına geçip orada beklerken gözlerimi Gökhan'ın mavi gözlerine çevirip "Neyi bekliyoruz?" diye sordum.
Elini kaldırıp yüzüme gelen bir parça saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve "Robotların hepsinin ortada toplanmasına bekliyoruz. Çınar ateş açınca bizde devamını getireceğiz." dedi. Uzun bir sessizlikte sadece birbirimizin nefes alış verişlerimizi dinledik. Birden ateş edilince çıkan sesle yerimde zıplayarak irkildim. Şaşkın şaşkın Gökhan'a bakarken "Savaş başladı güzelim. Dikkatli ol." dedi ve duvarın arkasından çıkıp ateş etmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila Uçuşu
Bilim KurguDört küçük kapsül, milyonlarca hayat, altı farklı kişi ve hayatta kalma savaşının içinde doğan aşk. ×××××××××××××××××××× "Göreviniz tüm Dünya'nın geleceğini kurtarmak. Tek bir hatanızla herkesin hayatı tehlikeye girer. Dört tüpü de hepin...