Önümde iki kişi yürüyordu.
Arkası dönük bedenlere seslenerek "Anne! Baba!" dedim. İkisi birden arkasına dönüp bana sarılmam için kucak açarlerken "Kızım, nerdesin sen?! Seni çok özledik!" diyorlardı. Onlara doğru ne kadar koşsamda aramızdaki mesafe kapanmıyordu. Hızımı daha fazla arttırarak "Bende sizi özledim! Söz veriyorum geleceğim! Her şey eskisi gibi olacak, yine birlikte olacağız!" diye bağırıyordum. Sanki onların ters yönüne doğru koşuyormuşum gibi benden daha çok uzaklaşıyorlardı. Olduğum yerde diz çökerek "Anne, baba! Lütfen gitmeyin! Size ihtiyacım var, beni bırakmayın!" diye bağırmaya başladım bu sefer.
Uzaktan sesler geliyordu, dediklerini net olarak anlayamıyordum. Sesler gittikçe daha da netleşirken birinin bana "Kayra, uyan!" dediğini ve sarsıldığımı anladım. Yavaşça gözlerimi açarken kendimi halsiz hissediyordum ve karşımda Gökhan'ı görmeyi beklemiyordum.
Hâlâ gördüğüm rüyanın etkisinden çıkamamışken Gökhan sıkıca bana sarıldı. Bir eli belimde diğer eli saçımı okşarken "Sakin ol güzelim, bunları birlikte atlatacağız. Geldiğimiz gibi buradan çıkacağız, sana söz veriyorum." derken bende ona sıkıca sarıldım. Galiba rüyamda bağırdığım gibi gerçekte de bağırmıştım ve Gökhan sesimi duyup o yüzden gelmişti.
Benim aileme söz verdiğim gibi o da bana söz verdi. Bu söz çok ağırdı, hem de tutulamayacak kadar ağır. Gözlerim doldu. Çaresizdim, ağlamak istiyordum sadece, içimi dökmek istiyordum. Artık kendimi tutmayacaktım yoksa içimde daha çok birikirse kafayı yerdim. Hangi insan yaşadıklarını hiçbir şey olmamış gibi içinde tutabilirdi ki.
Gözyaşım yanağımda uzunca bir yol çizdi. Ağzımdan tutamadığım bir hıçkırık kaçtı. Hıçkırık daha çok ağlamama teşvik ederken yanaklarımdan gözyaşları akmaya başladı. Yalnızdık burada, ölümümüz belki de çok yakındı. Ben ailemi özlemiştim, ben geçmişimi özlemiştim. Keşke o uçağa binmeseydik, keşke geleceğimiz böyle olmasaydı. Omuzlarımızdaki yük çok fazlaydı, altında ezilirdik.
Ağlayışım ve hıçkırıklarım şiddetlenince Gökhan beni yatağımda geriye çekerek kendi sırtını yatak başlığına dayadı, benim de kafamı kendi göğsüne yasladı. Beline sıkı sıkı sarılırken durmadan ağladım, gözyaşlarım uzun süre dinmedi. Gökhan da bu süre zarfında bir eli belimde, diğer eliyle de saçımı okşamaya devam etti. Titrek çıkan sesimle "Bizim suçumuz neydi? Niye böyle bir sonu hak ettik?" diye sordum.
Sustu, konuşmadı. Çünkü cevap veremiyordu, o da farkındaydı sonumuzun burada olacağına. Kaçış yoktu. Gözyaşlarım giydiği tişörtü ıslatırken "Susma, konuş. Sözünü nasıl yerine getiremeyeceğini söyle Gökhan." dedim. Dediğimle yutkunurken saçlarımdaki elleri de duraksamıştı. Fısıltıyla çıkan sesiyle "Yapabiliriz, başarabiliriz. Bir ihtimal olsa da bunu yapmalıyız. İnan bana, sözümü yerine getireceğim." dedi.
Kısık çıkan sesimle "Onları görmüştüm, çok meraklandırmışım. Onlara sarılmayı çok özleyeceğim, en son üniversiteye geri dönmeden önce sarıldım onlara. Tatilde İzmir'e yanlarına gideceğim için mutlu olmuşlardı, her zaman yanlarında olurum diye, tüm yılın acısını birlikte vakit geçirerek çıkarırız diye. Şimdi yoklar, ben İzmir'deyim ama hâlâ yoklar. Keşke son kez elveda diyebilseydim." dedim.
Ona baktığımda karşıdaki duvarı izliyordu. Gözlerini uzunca kapatıp açtıktan sonra dudaklarını yavaşça aralayarak "Babamla en son holdingde onun işini devam ettirmek istemediğim için aramızda yine aynı konu hakkında küçük tartışma oldu. Yola çıkmadan önce annemle vedalaşsam da babamla vedalaşmadım, 'İkimiz de bu süreç içinde düşünerek karşısındakine anlayışlı davranması gerektiğini anlar.' diye düşünmüştüm kendi kendime. Her insan çocuğu için en iyisini ister, o da bunu istiyormuş." burukça gülümseyerek "Ben biraz nankör davrandım galiba." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila Uçuşu
Science FictionDört küçük kapsül, milyonlarca hayat, altı farklı kişi ve hayatta kalma savaşının içinde doğan aşk. ×××××××××××××××××××× "Göreviniz tüm Dünya'nın geleceğini kurtarmak. Tek bir hatanızla herkesin hayatı tehlikeye girer. Dört tüpü de hepin...