31. Bölüm - Çığlık

285 36 68
                                    

Herkes şaşkınca bize bakıyordu.

Çınar kahkahalarının arasından "Bu sefer ne geldi başınıza? Hadi anlatın bakalım." dedi. Gökhan mavi gözlerini tehditkar bir şekilde Çınar'ın ela gözlerine dikip "Çınar sinirlendirme beni. Sus." dediğinde Gökhan'ın sözünü "Düştü, sonra da kafasını çarptı." diyerek tamamladım. Mert bakışlarını geri kağıda çevirip "Kim bilir nasıl düştü acaba?" dediğinde içten içe güldüm.

Çınar "Daha önce de düşmüştün, öyle değil mi Gökhancığım?" dedikten sonra kahkahası daha da artarken Gökhan sert bir şekilde Çınar'a bakıp onu susturdu. Çınar, Mert'in bir sabah Gökhan'ı uyandırırken kuzeninin düşmesinden bahsediyor olmalıydı. Bunlar ne değişik kuzen ya? Düşününce aralarındaki ilişki çok garip geliyordu. Ama şimdi bunları düşünmenin zamanı değildi. Başına pansuman yapmam gereken bir sarı çıyan vardı.

Kendi kendime gülerken yavaş hareketlerle koltuğa oturunca Gökhan'a önüme oturmasını işaret ettim. Dediğimi yapıp önüme oturduğunda elinden kafasına tuttuğu havluyu alıp kenarıya koydum. Tentürdiyotu elimdeki pamuğa döktükten sonra yavaşça yaraya bastırdım. Gökhan aniden içine hızlıca nefes çektiğinde yarasının yandığını anladım. Kim bilir nasıl yanmıştı canı. Yaraya hem üfleyip hem de elimle yelpaze yaparken sarı saç telleri uçuşuyordu.

Kısa bir süre sonra üflemeyi bıraktığımda koltukta geriye doğru yaslanıp yanımda oturan Mert'in elindeki kağıda baktım. Bu kağıt buraya ilk geldiğimiz zamanlarda Defne'nin çizdiği resimdi. Mert'in gözleri... Defne heyecanlı bir şekilde Mert'e bakarken Mert hayranlıkla kağıda bakıyordu. Banu derin bir nefes verip "Sıkıldım, çok sıkıcısınız." dedi. Evet, bende sıkılmıştım.

Gökhan'ın kulağına eğilip yavaşça "Dışarıya çıkalım mı, benim de canım sıkılıyor." dediğimde kesin bir dille "Hayır." diyerek reddetti beni. Yavru köpek bakışları atmaya çalışırken Gökhan kafasını bana doğru çevirip "Hiç yapma öyle. Yavru köpeğe değil köpek balığına benziyorsun." dedi. Ne dedi, ne dedi?! Beni tüm hayvanlara benzetiyordu bu da. Dişlerimi sıkarak "Gökhan kafanda bir delik daha istemiyorsan sus ve dediğimi yap." dedim.

Gökhan sırıtmayı bırakıp "Kayra en son yaşadıklarından sonra çok güvenli gelmiyor bana." dedi ve bende ona cevap olarak "Ya Mertler de gelir bizimle. Onlar uzakta durur, biz otururuz." dedim. Gökhan sıkkınca nefes verip "Mert'ten izin al, onlar da gelirse öyle götürürüm seni." dediği sırada hemen yan tarafıma dönüp Mert'e yalvaran bakışlar atarak "Mert lütfen dışarıya çıkalım, bunalıyorum bu evde. Fenalaşırsam sorumlusu sensin Mert Yaman." dedim.

Sanki sona doğru biraz tehdite kaymıştım. Ama başka türlü de nasıl sözümü geçireyim Mert'e. Mert suratıma boş boş bakıp "Hayır." dedi. Defne istese saniyesinde dışarıda olurlardı. Şimdi beni dışarıya çıkartmak için otur uğraş otuz saat. Mert hâlâ elindeki kağıda bakarken Banu'nun uzaktan dikkatini çekerek kafamla Mert'i işaret ettiğimde ne demek istediğimi anlayıp olumluca kafa salladı ve tam ağzını konuşmak için açtığında Mert tekrardan "Hayır." dedi.

Ayağımla Mert'in diğer tarafında oturan Defne'nin ayağını dürtüp gözümü kırptım. Ne demek istediğimi anladığında Mert görmeden bana göz kırptı. Defne kollarını Mert'in boynuna dolayıp "Nasıl çizmişim? Güzel mi?" diye sordu. Mert'in yüzünde kocaman sırıtma oluşurken "Muhteşem olmuş..." dedi. Parlayan mavi gözlerini Defne'nin yeşil harelerine çevirdiğinde ikisinin de gülümsemesi daha da büyüdü.

Burada beklediğimiz her dakika bana işkence gibi geliyordu. Romantizminizi daha sonra da yaşayabilirdiniz. Defne dudaklarını Mert'in yanağına yavaşça yaklaştırarak "O zaman ben kendime bir ödül istiyorum." dedi. Defne ne yapıyordu böyle?! Ben sadece bizi dışarı çıkartması için ikna etmesini istemiştim. Cilve yapmasını değil.

İstila UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin