Omzumdan bütün vücuduma büyük bir acı yayılıyordu.
Sanki omzuma biri kızgın demir bastırıyormuş gibiydi. Etraftan hâlâ silah sesleri gelirken Gökhan'ın gözlerinin dolduğunu fark ettim. Hayır. O ağlayamazdı. Eğer o ağlarsa ben dayanamazdım. Onun kızaran mavi gözlerini görünce benimkiler de doldu. Elimi yanağına biraz daha bastırırken o da kollarını bana daha sıkı sardı. Sanki her yerimde yara varmış gibiydi. Bütün vücudum ağrıyordu.
Gökhan kendisini bana yaklaştırarak alnını alnıma yasladığında dağınık sarı saçlarına çıkarttım elimi. O da bir elini benim yanağıma koyarken gözlerini kapattı. Tam o sırada yanağıma bir damla damladı onun denizinden. İçim parçalandı. Bir anlığına... Sadece bir anlığına kendi acım geçmişti. Çünkü o benim huzurumdu, tüm acılarımı unuttururdu. Ama o bir damla göz yaşı yüreğimi acıtmıştı.
Göz kapaklarını açtığında bakışlarını benim gözlerime çevirdi. Gözleri daha çok kızarmıştı. Benim gözlerim de daha fazla sulanırken "Seni çok seviyorum gökyüzüm." dedi Gökhan uzun bir sessizlikten sonra, şu ana kadar hiç konuşmamıştı. Artık daha fazla dayanamayınca gözümden bir damla yaş düştü. Gökhan parmaklarıyla göz yaşımı silerken ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Canım çok yanıyordu. Hem ruhen hem de beden olarak.
Gökhan dudaklarını acıyla birbirine bastırdı. Alnını alnımdan ayırıp kendini biraz geriye doğru çekince kirpiklerinin arasından bir yaş daha firar etti. Sağ elimi saçlarından çekip ıslak olan yanağına koydum ve ıslaklığı silmeye çalıştım. Sonum gelmiş miydi ki? Bu sadece benim ölümüm değildi. Hepimizin ölümüydü. Sadece ben acı çekerek veda edecektim hayata. Acım hâlâ kendini belli ederken silah seslerinin kesildiğini fark ettim.
Gözlerimi açık tutmaya çalışırken bakışlarımı diğerlerine çevirdim. Hepsi etrafımızda toplanmıştı. Banu Çınar'a sarılmış yaşlı gözlerle bize bakıyordu. Defne ise ellerini yüzüne kapatmıştı, sanki ellerini yüzünden çekince bu sahnenin gitmesini diliyordu içinden. Mert gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Sanki gördüğü şeye inanamıyordu. Gökhan titreyen sesiyle "Mert... Yarasını açsana." dedi zar zor. Gökhan'ın sesi titreyince içim burkulmuştu.
Acıyla Gökhan'ın kucağında kıvranırken Mert yanımıza gelip oturdu ve tişörtümün yakasından tutarak sadece sol omzumun gözükeceği bir şekilde birden yırttı. Acıyordu. Tarif bile edemiyordum. Bakışlarımı zar zor omzumdaki yaraya çevirdiğimde gördüğüm şeyle irkildim. Işının geldiği yerde sanki bir oyuk vardı. Kan akmıyordu yaramdan. İrkilmeme neden olan şey ise yaranın simsiyah olmasıydı. Ve etrafındaki tüm damarlarımın da siyahlaşmasıydı. Zehir gibi tüm vücudumda yayılıyordu sanki.
Mert ne yapacağını bilemez bir şekilde "Daha fazla yayılmadan durdurmamız lazım." dedi. Söylediğini nasıl yapacağını bilmiyordu. Gökhan yanağımdaki elini çekip yarama yavaşça dokundurduğunda ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı. Hemen elini ateşe deymiş gibi çekti ve sağ elimi tuttu. Hareket etmeye halim yoktu. Sanki tüm vücudum uyuşuyordu.
Gözlerim acıdan dolayı yavaş yavaş kapanırken Defne de yanımıza oturarak "Kayra gözlerini kapatma. Lütfen açık tutmaya çalış." dedi kıpkırmızı olan yeşil gözleriyle. Dediğini yapmaya çalışsam da olmuyordu. Omzuma bir acı daha girince tırnaklarımı Gökhan'ın eline batırdım istemsizce. Dişlerimi sıkmaya başladım dayanabilmek için. Ama olmuyordu, omzum çok kötü yanıyordu.
Ara ara giren sancılarda kıvranırken Gökhan'ın eline tırnaklarımı bastırıyordum. Mert alnıma yapışan saçları geriye doğru düzeltirken derin derin nefesler alıp veriyordu. Omzuma saplanan acı çekilemez bir hal aldığında ağzımdan küçük çığlıklar kaçmaya başladı. Yüzümü acıyla buruştururken yine tırnaklarımı Gökhan'ın eline batırdım istemeyerek. Bir süre sonra yukarıdan bir helikopter belirdi ben hâlâ acıyla kıvranırken. Bu helikopter bizi buraya getirenlere aitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila Uçuşu
Bilim KurguDört küçük kapsül, milyonlarca hayat, altı farklı kişi ve hayatta kalma savaşının içinde doğan aşk. ×××××××××××××××××××× "Göreviniz tüm Dünya'nın geleceğini kurtarmak. Tek bir hatanızla herkesin hayatı tehlikeye girer. Dört tüpü de hepin...