Ayaklarım yürümeyi reddediyordu.
Dolu gözlerimi Gökhan'a çevirdiğimde o da bana bakıyordu. Daha sonra bana tutmam için elini uzattı ve bende tuttum. Mert sinirle iç geçirerek bizim geldiğimiz arabanın sürücü koltuğuna oturdu. Diğerleri kendi geldikleri arabaya binerken Gökhan'la ben Mert'in olduğu arabanın arka koltuğuna oturduk. İki araba da hareket etmeye başlayınca Mert "Bu sefer de sen benim insafıma kaldın Kayra Gürsoy." dedi.
Gökhan'a sıkıca kollarımı doladığımda o da bir elini yanağıma koyup baş parmağıyla yanağımı okşadı. Geçecekti. Bu da her şey gibi geçecekti. Bir süre sonra o binanın önüne gelmiştik. Herkes arabadan inince binadan içeriye girip merdivenlere yöneldik. Çok yorucuydu. O kadar merdiven çıkmak çok zordu.
××××××××××××××××××××
En üst kata kadar kimse konuşmadı. En sonunda oraya vardığımızda Gökhan kapısı açık olan asansöre doğru yaklaştı. Kapının yanında duran düğmelere gelişi güzel basarken Çınar "Geleceğin mühendisi, hadi tamir et kapıyı." dedi dalga geçerek. Gökhan Çınar'a ters bir bakış attıktan sonra kapının kenarlarına tutunarak kafasını boşluğa doğru uzattı. Gözlerimi kocaman açarak "Gökhan ne yapıyorsun?" diye sordum endişeli bir şekilde. Tam sakinleştim derken tekrardan bedenimi bir korku sardı.
Gökhan bize dönerek "Kapının üstünde bir düğme var. Muhtemelen kapıyı o kapatıyor. Ayrıca asansörün kapısına bağlı bir merdiven var. Birinin o düğmeye basması lazım." deyip açıklama yaptı. Çınar hemen lafa atılarak "Ben yaparım." dedi. Gökhan umursamazca omuz silkerken nasıl düğmeye basacağını asansörün yanından anlattı.
"Bak, ilk önce merdivenden çıkıp en üst basamağına geleceksin sonra düğmeye basıp hızlıca geri buraya döneceksin. Sakın düşme, dikkat et. Üstelik kapı kapanmadan içeriye girmen lazım." dedi Gökhan. Çınar kolunu kasarak kasını gösterdi ve "Oğlum boşuna mı yaptım bu kadar kası? Hiçbir sıkıntı olmadan yanınıza gelirim. Merak etmeyin beni." dedi bilmiş bilmiş. Yanında duran Banu'ya göz kırpınca Banu da ona göz devirdi.
Çınar dikkatlice asansörün kapısından boşluğa doğru baktı ve bizim göremediğimiz asansöre bağlı olan merdivene tırmanmaya başladı. Hepimiz endişeyle oraya bakarken Gökhan ve Mert kapının yanında bekliyorlardı. Ne olur ne olmaz diye. Birisinin başına bir şey gelmesini istemezdik. Banu'ya baktığımda stresten tırnaklarıyla oynuyordu.
Mert "Çınar hadi bassana düğmeye. Neyi bekliyorsun?" dediğinde ona doğru başımı çevirdiğim zaman Çınar yankılı bir şekilde çıkan sesiyle "Tamam lan, içeriye girme zamanlamamı ayarlıyorum. Kendin korktun tabi gelemedin, ordan laf söyle sen bana anca." dedi. Defne onun dediğine istemsizce kıkırdarken birden yüksek sesli siren gibi bir ses yankılanmaya başladı binada. Duyduğum sesle baya bi' irkilmiştim.
Asansöre baktığımda kapılar kapanmaya başlamıştı ve Çınar hâlâ görünürde yoktu. Ses hâlâ binada yankılanırken kulaklarımı ellerimle kapattım. Mert kapıyı tutmaya çalışırken Gökhan da Çınar'ın kolunu tutmuştu. Mert ne kadar tutsa da kapılar kapanmaya devam ediyordu. Banu artık kendini tutamayıp "Çınar!" diye bağırdı boşluğa doğru. Defne onu geride tutmaya çalışıyordu ama Banu debeleniyordu.
Çınar tam kapının önünde belirdiği zaman kapının kapanmasına çok az kalmıştı ama Gökhan birden Çınar'ın kolundan çekerek yanımıza gelmesini sağladı. Mert de kapıyı bırakınca bizim yanımıza geldi. Çınar nefes nefese soluklanmaya çalışırken Banu çok beklemeden sıkıca sarıldı ona. Mert bize dönerek "Hadi gidelim." dedi. Çıktığımız merdivenleri geri inmek için derince bir nefes aldıktan sonra inmeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila Uçuşu
Ciencia FicciónDört küçük kapsül, milyonlarca hayat, altı farklı kişi ve hayatta kalma savaşının içinde doğan aşk. ×××××××××××××××××××× "Göreviniz tüm Dünya'nın geleceğini kurtarmak. Tek bir hatanızla herkesin hayatı tehlikeye girer. Dört tüpü de hepin...