Bu normal bir kapı olmamalıydı.
Aksi takdirde Çınar bize haber vermezdi. Gökhan'ı oturduğu yerden kalkmasına yardım edip "Üstünü değiştir, ben arabaya iniyorum." dedim. Acelece ayakkabılarımı giyerek garaja ilerledim ve bir arabanın içine girip üstünde olan anahtarı çevirerek çalışmasını sağladım. Birkaç dakika sonra Gökhan da benim yanıma oturunca arabayı tarif ettiği yere sürdüm. Nasıl bir kapıydı acaba?
Şehir merkezine geldiğimizde Gökhan kafasını kaldırarak gökdelenlere baktı ve "Bunlardan birinin içindeler." dedi çatallı çıkan sesiyle. Telefona bakarak içlerinde en yüksek olan binaya girdik. Girişte sadece merdiven ve asansör vardı. Tereddütle asansörün düğmelerine bastık ama gelmedi. Çalışmıyordu demek ki. Merdivenlere yöneldiğimizde Gökhan oflayarak çıkmaya başladı. Bende onun peşinden ilerledim.
××××××××××××××××××××
Çok uzun süredir merdivenlerden çıkıyorduk. Gökhan en sonunda kendini basamağa atarak "Çok yoruldum ben. Biraz dinlenelim." dedi. Bende onun yanına oturunca birden ard arda hapşırmaya başladı. En sonunda hapşırması durduğunda baygın baygın bana bakarken "Hadi az kaldı. Devam edelim." dedim. Kaç kat çıkmamıza rağmen ne bir kapı ne de bir eşya gördük. Sadece merdiven onun karşısında da asansör kapısı vardı.
Gökhan'ı elinden tutarak oturduğu yerden kaldırınca merdivenlerden çıkmaya devam ettik. Birkaç kat daha sonra bizimkileri görmüştük. Nefes nefese onlara bakarken Gökhan "Nerde?" diye sordu. Mert ve Çınar asansör kapısının önünden çekilince o boşluğu gördük. Uçağın düştüğü zamanki boşluk. Gözlerimi hipnotize olmuş gibi boşluktan çekmeden açık asansör kapısına doğru ilerledim. Bizi buraya düşüren boşluk... Belki çıkışımız olurdu.
Tam bir adım daha atacağım sırada arkamdan biri kolumu tutup geriye doğru çekti. Çeken kişiye yani Mert'e bakarken "Kayra düşeceksin. Geride dur." dedi bana. Bakışlarımı ona çevirince "Ya kurtuluşumuz bu ise?" diye sordum. Çınar kafasını olumsuzca sallarken "Bu tehlikeyi göze alamayız. Ya kurtulalım derken ölürsek?" dedi. Defne hemen lafa atlayıp "Her türlü öleceğiz zaten." dedi.
Haklıydı. Kimse kurtulamamıştı burdan. Ama ben söz vermiştim, aileme. Gökhan da bana söz vermişti. Kurtulmalıydık burdan. Gökhan arkadan yaklaşarak "Evet, biz bu boşluktan geleceğe geldik. Ama biz orda olduğumuz zaman havada asılıydık, hareket edemiyoruk. Eğer boşluktan gelecekteki dünyaya düşseydik ben küçük bir sıyrıkla kurtulamazdım. Hiçbirimiz kurtulamazdık." dedi hasta olduğu için çatallı çıkan sesiyle.
Banu endişeli çıkan sesiyle "O zaman biz o boşluktan bu dünyaya ışınlanarak mı geldik?" dedi. Çınar kolunu Banu'nun omzuna atarak kendine çekti ve "Gelecekte bu çok da imkansız değil." deyip Banu'nun dudağının kenarına öpücük kondurdu. Banu da ona saf saf sırıtırken Mert imalı bir şekilde boğazını temizledi. Ah benim kıskançlıkta mastır yapmış Mert'im.
Yanımda duran Mert'in koluna girerek yanağına öpücük kondurdum. Mert kafasını bana çevirerek "N'oldu Kayra? Sen genelde bi' haltlar yediğinde öpersin beni." dedi. Şirin şirin ona sırıtıp "Hiiç, içimden geldi." dedim. Mert gözlerini devirerek benimle birlikte merdivenlere yöneldi ve "Sevgi pıtırcığı oldun çıktın başıma şimdi de." dedi. Diğerleri arkamızdan poşetleri taşıyarak merdivenden inerken biz Mert'le kraliyet ailesi mensupları gibi iniyorduk.
Mert kimse fark etmeden kulağıma "Şşş çaktırma, poşetleri onlara taşıttırıyorum." dedi sessizce gülerek. Bende onun dediğine kıkırdarken arkadan Banu Mert'in kafasına poşetle vurdu. Elindekileri Mert'in eline tutuştururken "Duyuyoruz seni, bir de utanmadan gülerek söylüyor." dedi. Mert gülümseyerek poşetleri aldığında daha çok yolumuzun olduğunu fark ettim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila Uçuşu
Science FictionDört küçük kapsül, milyonlarca hayat, altı farklı kişi ve hayatta kalma savaşının içinde doğan aşk. ×××××××××××××××××××× "Göreviniz tüm Dünya'nın geleceğini kurtarmak. Tek bir hatanızla herkesin hayatı tehlikeye girer. Dört tüpü de hepin...