Başladığımız yere geri dönüyorduk.
Ben ıslak gözlerimi silerken bizimkiler çoktan helikoptere binmişti. Kollarımı Gökhan'ın beline sıkıca sararken o da bana karşılık verince birlikte helikoptere doğru yürümeye başladık. İçine girdiğimizde boş olan koltuklara yan yana oturduk. Gözlerimi kapatıp Gökhan'ın göğsüne doğru hafifçe sokulduğumda helikopter hareket etmeye başladı. Gökhan'ın derince bir nefes verdiğini duyduktan sonra saçımı okşamasını hissettim. Çınar derin bir sessizliği "Şimdi ne olacak? Kurtulduk mu? Geri dönecek miyiz eski hayatımıza?" diyerek böldüğünde Mert "Bekleyip göreceğiz." deyip onu cevapladı.
Birkaç dakikanın ardından helikopterin kapıları açılınca geldiğimizi anlamıştım. Herkes teker teker helikopterden indikten sonra büyük bir asansöre bindik. Yanımızda duran profesörlerden biri asansörün düğmelerine bastı ve kısa sürede bir laboratuvara geldik. Profesörleri takip ederek laboratuvarın içine girdiğimizde büyük bir alkış tufanı koptu. Adı Robert olan profesör öne çıkıp yüzündeki kocaman sırıtmayla "Tebrikler!" diye yüksek sesle bağırdı.
Bizimkiler kaşlarını çatarak alkışlayanlara bakarken ben şaşkın ördek gibi bakıyordum. Sanki ilk defa alkışlayan insan görmüşüm gibi. Gökhan belimdeki kollarını biraz daha sıkılaştırırken Robert "Başarabildiniz! Geleceği robot istilasından kurtardınız!" diye bağırdı. Başarmıştık, yapabilmiştik! Göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti her şey. Bu inanılmaz bir şey, içimden hepimizle gurur duyuyordum ama sanki şu an yaşadıklarım bir rüya gibi geliyor. Yani bu yaşadıklarımızı hâlâ kavrayamıyordum resmen. Şaka gibi geliyordu ama şaka olduğu kadar da gerçekti.
Banu da benim gibi şaşkın şaşkın bakarken "Ne yani eve dönebilecek miyiz?!" diye sordu. Robert yüzündeki gülümsemeyle "Evet. İsterseniz şimdi gidebilirsiniz, isterseniz de dinlenip gidebilirsiniz. Ama size tavsiyem zaman yolculuğu bünyeyi yoracağı için dinlenip de gitmeniz." dediğinde Mert "Size nasıl güvenelim? Bizi buraya getirenler sizlersiniz." dedi sinirle. Alkışlamayı çoktan kesen diğer profesörler bilgisayar gibi değişik aletlerin yanında işlerini yapmaya geri dönmüşlerdi.
Robert bize doğru bir adım daha attığında "Bize güvenmekten başka çareniz yok." dedi ve "Başka sormak istediğiniz soru var mı?" diye ekleme yaptı. Uzun zaman sonra ilk defa "Savaştayken en son gittiğimiz ev niye 500 yıl öncesiyle aynı?" diye sorduğumda tüm gözler bana sonra da profesöre döndü. Profesör dudaklarını birbirine bastırarak gülmesini engellemeye çalışırken "Orada gizli bir şey saklıydı." dedi. Ne demek gizli bir şey ya?! Biz niye hiç eve girmeye çalışmadık ki?
Herkes profesöre bakarken o da "Geleceğinizle ilgili birkaç bilgi vardı." diyerek bizi cevapladığında Banu'yla ben "Ne?!" diye bağırdık. Defne sinirli bir şekilde "Madem geleceğimizle ilgili birkaç bilgi vardı bunları bize söylemeye neden ihtiyaç duydunuz?" diye sorduğunda Robert "En azından bunları öğrenmeye hakkınız vardı. Buraya şu ana kadar gelen herkes öldü, kimse robotlarla olan savaşı kazanamadı. İnsanlar ölmeden önce 'Eğer yaşasalardı nasıl bir hayat sürdüreceklerdi' diye onlara öğrenme hakkını sunduk. Eğer hâlâ istiyorsanız size o evin içinde neler olduğunu gösterebilirim." dedi ve kahverengi gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdi.
Gökhan kesin bir dille onu "Hayır!" diye reddettiğinde Gökhan'a "Niye?" diye sordum. Mavi gözleri benimkilerle buluşunca "Ya kötü bir şey olursa. Ayrılık, ölüm?" dedi. Gökhan'ın dediği şeyle kendimi kötü hissederken "Bir şey olmayacak..." dedim kollarımı beline daha çok sararken. Profesöre dönüp "Dinlendikten sonra gösterseniz olur mu?" diye sorduğumda başını olumlu anlamda sallayarak beni yanıtladı. Mert "Odalar nerde?" diyerek profesöre bir soru yöneltti.
Herkes gibi o da çok yorulmuştu, bunu mavi gözlerinin saf saf etrafa bakmasından anlayabiliyordum. Profesör cebinden tablet gibi bir şey çıkartıp birkaç şeye bastı ve anında önümüzde duran, daha demin diğer profesörlerin laboratuvara gittiği kapı açıldı ve kocaman bir koridor çıktı karşımıza. Nasıl oldu bu?! Daha demin burada laboratuvar vardı! Herkes şaşkınca koridora bakarken Robert gülerek "Daha bilmediğiniz neler var." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila Uçuşu
Science FictionDört küçük kapsül, milyonlarca hayat, altı farklı kişi ve hayatta kalma savaşının içinde doğan aşk. ×××××××××××××××××××× "Göreviniz tüm Dünya'nın geleceğini kurtarmak. Tek bir hatanızla herkesin hayatı tehlikeye girer. Dört tüpü de hepin...