14. Bölüm - Büyü

457 66 74
                                    

Uzun süre boyunca sadece ona sarıldım.

Bana karşılık vermemişti ya da benimle konuşmamıştı. Sadece elinde sektirdiği top yere düşüp sahanın bir kenarına gitmişti. Kollarımı beline biraz daha sıkı sararken "Gökhan?" dedim fısıltı şeklinde çıkan sesimle. Yanağımı sırtına biraz daha bastırırken kalp atışını duydum. Gökhan hâlâ bana cevap vermezken gözlerim sulandı.

Bu kadar mı zordu? Buraya inerkenki cesaretim kaçmıştı. Kollarımı belinden ayırmadan etrafında dönerek önünde durdum. Alnımı sertçe göğsüne çarptım. Gözlerimi kapatmamla kirpiklerimin arasından firar eden gözyaşım giydiği tişörtü ıslattı. Kendimin bile zor duyacağı bir ses tonuyla "Seni seviyorum." dedim. Ardından aynı ses tonuyla "Lütfen, lütfen bana soğuk davranma." dedim.

İki yanında duran ellerini aniden yanaklarıma koyarak ıslak olan yerleri baş parmağıyla sildi. Bu demek oluyordu ki dediklerimi duymuştu. Gökhan alnımdan uzunca öptükten sonra kollarını etrafıma sarıp benim gibi sıkıca sarıldı. O kadar zor değilmiş itiraf etmek. Şimdi her şey bitti mi? Sanki omuzlarımdan kocaman bir yük kalktı.

Gözlerimden yaşlar akarken hıçkırmaya başladım. Mutluluktan ağlamak bu olsa gerek. Gökhan çenesini kafamın üstüne koyarak "Ağlama." dedi. Ağlamamın arasından gülerken "İlk defa mutluluktan ağlıyorum." diyerek cevap verdim. Gözümden yaşlar akmaya devam ederken "Çok korktum Gökhan, sanki büyü bozulacak zannettim." dedim.

Gökhan başımın üstüne öpücük kondurduktan sonra "Bu büyü değil Kayra, bu aşk. Kolay kolay bozulmaz, hele iki kelimeyle hiç bozulmaz." dedi. Tüm dişlerimi gösterecek bir şekilde güldükten sonra kafamı geriye çekerek Gökhan'ın mavi gözlerine baktım. Dudağının bir kenarı yukarı kalkarken "Bir daha ağlama, koalaya benziyorsun." dedi.

Kaşlarımı çatarak ona baktım ve "Sensin koala." dedim huysuzca. Tam ağzını açıp bir şey diyeceği sırada arka taraftan kafasına basketbol topu fırlatıldı. Basketbol topu sertçe kafasına çarptığı zaman gözlerini sinirle yumdu ve kendini sakinleştirmek için derin derin nefesler alıp vermeye başladı.

Kafamı arkaya bakmak için yan taraftan uzatırken sırıtarak buraya bakan Mert'i gördüm. Yanında duran Defne dudaklarını stresle dişlerken bende gözlerim kocaman açık bir şekilde onlara bakıyordum. Gökhan gözlerini açtığı zaman "Şimdi bittin Mert." dedi ve bir hışımla arkasına döndü.

Gökhan'ın gözlerinden alev fışkırırken Mert bile korkup Defne'nin arkasına saklandı ve daha sonra parmağıyla Defne'yi gösterirken "O yaptı." dedi. Mert'in öyle demesiyle yüksek sesli bir kahkaha attım. Gökhan hâlâ Mert'e kötü kötü bakarken artık o da bu bakışlara maruz kalmamak için gözlerini Gökhan'dan ayırmadan geri geri yürüyerek kapıdan çıktı. Defne de hemen arkasından çıktıktan sonra yine Gökhan'la yalnız kaldık.

Mavi gözlerini benim maviliklerime çevirdiğinde kafamı utanarak hafif yere eğdim. Gülme sesi geldiğinde daha çok utanırken kollarını tekrardan bana sardı. Hâlâ gülmeye devam ederken "Utanmak yakışıyor sana." dedi. Bende cevap vermeyerek kollarımı ona saracağım sırada benden ayrılarak bileğimden tutup odadan dışarıya doğru çekiştirmeye başladı.

Hiçbir şey demeden arkasından ilerlerken salona gelmiştik. İkimizde koltukta yan yana oturunca birbirimize sarıldık. Ne zamandır ayaktaydık, yorulmuştu galiba. Bir süre sonra evin kapısı hızlıca açıldı ve içeriye cırlayan Banu girdi. Salona girip koltuklardan birine kendini sinirle attıktan sonra Çınar da kaşları çatık bir şekilde farklı bir koltuğa oturdu. Gürültüye mutfakta olan Mert ve Defne de gelince Banu'ya bakarak "Ne oldu?" diye sordum.

Banu saçlarını savurarak "İki çift güzel laf işitmek istedi şu kulaklarım ama Çınar Bey odunluk yapmaktan vazgeçmiyor." dedi sinirle. Anlaşılan çok ciddi bir şey değildi, arada öyle triplere giriyordu Banu. Gökhan'a biraz daha sokulduğumda gözlerimi kapattım. Banular şu ana kadar bizi fark etmemişti çünkü henüz kulaklarımı tırmalayan bir çığlık sesi işitmemiştim.

İstila UçuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin