Hayatta kalmamız hızlı olmamıza bağlıydı.
Çınar hâlâ gaz pedalına tüm gücüyle basıyordu. Saliselik bir anda üzerimize düşen binalardan sıyrılınca Çınar arabayı birden durdurdu. Herkes nefesini tutmuş acaba kurtulabilecek miyiz diye beklemişti. Hızlıca arabadan inerek tepkisizce arabaya bakan Gökhan'ın yanına koştum ve kollarımı sıkıca beline sardım. Ölüyorduk az kalsın.
Gökhan da çok beklemeden kollarını bana sardığında Çınar ve Banu da arabadan indi. Gökhan kollarını daha çok sıkılaştırırken "Çınar, eğer Kayra'nın başına bir şey gelseydi seni öldürürdüm." dedi sertçe. Çınar alaya alarak "Amaan, nasıl olsa bir şey olmadı. Hem alışkın Kayra üstüne düşen binalara." dedi ve gülmeye başladı. Herkes ciddi bir şekilde Çınar'a bakarken Mert kaşlarını çatarak "Nasıl yani?" diye sordu.
İkinci savaşın başlarında yanımda Çınar varken yine üstüme bina yıkılıyordu ve Çınar beni son anda çekmişti. Ama galiba bu olayı kimseye söylemediğimden Çınar'ın haberi yoktu. Çınar'ın gözleri dehşetle açılırken bana dönüp "Hiçbirinin haberi yoktu değil mi?" diye sorduğunda dudaklarımı birbirine bastırarak kafamı 'Yoktu.' dercesine salladım. Herkes soran gözlerle Çınar'a bakarken o da "Ya ikinci savaşta da üstüne bina yıkılıyordu da onu diyorum, zaten bir şey olmadı Kayra'ya." dedi.
Gökhan kaşlarını çatarak bana baktığında "Bunu bana ne zaman söylemeyi düşünüyordun?" diye sordu. Biz savaştayız ve herkes bunu unutmuş gibi davranıyor. Kollarımı Gökhan'dan çekip "Şu an savaşın ortasındayız ve peşimizden sinirli bir robot geliyor. Senin düşündüğün şey bu mu?" diye sordum. Herkes bana hak vermiş olacak ki robota döndüler. Robot sanki pili bitmiş gibi hareketsizce duruyordu.
Defne "Ne oldu buna?" diye sorduğunda Banu "Kendini yeniliyor olmasın?" diyerek soruya soruyla cevap verdi. Kısık gözlerle robota bakarken "Bence enerji depoluyor." dediğimde Mert "E o zaman ne duruyorsunuz?! Herkes arabalara! Bu robottan uzaklaşalım yeter!" diye bağırdı. Herkes geldiği arabalara koşarken birden robottan ses geldi. Hızlı adımlarla o da koşmaya başladı.
Robotun sol kolunu kopardıktan sonra sağ kolu da silah olmuştu. Ama benim asıl anlayamadığım şey o kocaman kolunun nasıl kopmasıydı. Kendi kendime 'Elbet bunun da bir açıklaması vardır.' diye düşünüp arabaya bindim. Gökhan da bindiğinde arabayı hızlıca sürmeye başladı. Tam biz arabaya bindiğimiz zaman ateş açan robot şimdi deli gibi her yere ateş ediyordu.
Gökhan telefona doğru "Nereye gidiyoruz?" dediğinde bende "Benim bir fikrim var!" dedim ve hemen ardından "Mert, Defne dedemin evine sürün arabayı. Banu, Çınar siz de bizi takip edin." dediğimde Mert "Hâlâ duruyor mu orası?" diye sordu. Gökhan söylediğim yere arabayı hızlıca sürerken "Evet!" dedim. Arkaya baktığımda robot silahını bize çevirmiş peşimizden koşuyordu. Tam nefes nefese önüme döndüğümde arabaya ateş etmeye başladı.
Birden 'güm' diye bir ses duyulduğunda gözlerimi korkuyla açarak Gökhan'a çevirdim. Gökhan da hemen arkaya bakıp "Kayra çabuk in arabadan!" diye bağırdı. 'Bir bildiği vardır herhalde.' diye düşünüp arabadan indiğimde Gökhan da benimle aynı anda inmişti. Tam bakışlarımı arka tarafa çevirdiğimde robotu gördüm. Arabanın arkasından tutmuş yukarıya doğru kaldırıyordu. Eğer hâlâ arabada olsaydık kesinlikle ölürdük.
Gökhan kolumdan çekiştirip kendiyle birlikte beni de hareket ettirirken "Koş!" diye bağırdı. Robottan hızla uzaklaşırken Gökhan birkaç adım daha ilerimde koşuyordu. Ona yetişmek için tişörtünü tuttuğumda o da tişörtteki elimi tutup hızlıca çekmeye başladı. Fark ettim de Gökhan benden çok daha hızlı koşuyordu. İskeleye ilk gittiğimiz zamanı düşündüm de orada koşu yarışı yaptığımızda ben yenmiştim ama Gökhan şimdi daha hızlı koşuyor. Acaba yarışı benim kazanmam için mi yavaş koşmuştu? 'Aklım iyice farklı yerlere gitti ya!' diye kendi kendime hayıflanırken Çınarların arabası birden önümüzde durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila Uçuşu
خيال علميDört küçük kapsül, milyonlarca hayat, altı farklı kişi ve hayatta kalma savaşının içinde doğan aşk. ×××××××××××××××××××× "Göreviniz tüm Dünya'nın geleceğini kurtarmak. Tek bir hatanızla herkesin hayatı tehlikeye girer. Dört tüpü de hepin...