Ertesi gün Braco aradı ve buluşma noktamızı belirledik.
Beş yıl öncesine oranla İspanyolca'sı oldukça ilerlemişti. Fark ettim yani.
~
Dün karşılaştığımız cafe'ye gelince, onun gülümseyen yüzüyle karşılaştım.
"Merhabaa."
"Merhaba."
"Planın nedir?"
"Hım. Aslında plan yapmadım. Öylece gezelim. Bakarız."
"Peki."
Braco'yla gezerken çok eğleniyorduk.
Onun isteği üzerine bugün de Buenos Aires'i gezmeye başladık.
Üç gündür sürekli gezmek beni yoruyor olsa da vazgeçemiyordum.
"Sana dondurma alayım mı?"
"Oluur."
Braco, dondurma almaya gidince, manzarayı seyretmeye başladım.
Angie ve León'la da gezmiştik ama onlarla gezerken çevreyi inceleyememiştim. Çünkü hep konuşmuştuk.
"Al bakalım dondurman."
"Çilekli sevdiğimi nereden biliyorsun? Karışık da alabilirdin."
"Seninle ilgili her şeyi biliyorum."
"Efendim?"
"Hiç, hiçbir şey söylemedim."
"İyi."
Lunapark'ın etrafını gezmeye başladık. Sabah burada olmak daha başkaymış! Her yer ışıl ışıl, çok güzel bir yer!
"Sabahları daha harika burası!"
"Evet...öyle."
"Braco?"
"Efendim?"
"Sen İran'a neden gittin?"
"Buradan sıkıldım."
"Neden? Studio'da eğleniyordun. Mutluydun yani."
"Evet ama orası sonradan kötüleşti."
"Ne gibi?"
"İnsanları değişti. Sevdiğim arkadaşlarım yok oldular."
"Maxi, Andrés?"
"Onlar eğlenceliydi ama yine de sevmiyordum onları."
"Kimi seviyordun peki?"
"Se- León'u."
"León'u mu? León'dan önce ne diyecektin?"
"Neden soruyorsun?"
"Merak ettim."
"Seni tanımasam, ağzımı arıyorsun diyeceğim."
"Eee...nerenden çıkardın yaa."
"Bir şey öğrenmeye çalışmıyorsun yani?"
"Ne öğrenecekmişim ki?"
"Bilmem."
"Aaa benim dondurmam bitti!"
"Neden böyle tepki verdin anlamadım ama, neyse."
"Braco, sen neden geldin tekrar? Malum, İran senin memleketin."
"Evet. Ama bir haber aldım ve döndüm."
"Ne haberi?"
"Violetta, ne bu merak?"
"Hiç...merak etmiyorum ki ben. Nereden çıkardın merak ettiğimi filan?"
"Sence?"
"Ben bilmiyorum."
"Neyse... Pamuk şeker ister misin?"
"Evet! Pembelerinden olsun ama!"
"Tamaam."
Braco gidince hemen telefonumu cebimden çıkardım.
"Alo, León!"
"Ne oldu?"
"Braco..."
"Ne oldu Braco'ya?"
"Tuhaflaşmaya başladı. Gelir misin?"
"Ne tuhaflaşması? Violetta, ne oluyor doğru düzgün anlat şunu!"
"Benimle ilgili her şeyi biliyor! León, lütfen gel!"
"Tamam! Neredesiniz?!"
"Violetta, kimi aradın?"
León'a "Dur bir dakika" deyip, Braco'ya döndüm.
"Hiiiç. Francesca aramıştı da. Ben bisküvi istiyorum! Alır mısın?"
"Tabii."
Braco gittiğinde, telefonu kulağıma tuttum.
"León, Lunapark'ın oradayız."
"Tam olarak neredesiniz?! Lunapark'ın neresinde?"
"Etrafında geziyoruz işte!"
"Tamam, geliyorum."
Telefonu kapattığımda, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu!
Çok geçmeden de Braco geri döndü.
"Al bisküvin. Bu da pamuk şekerin."
"Teşekkür ederim."
Konuşurken sesimin titremesine engel olamıyordum! Kesin bir şey anlayacak!
"Violetta ne oldu sana?"
"Hi-hiç bir şeyim yok."
"Sesin titriyor. Bir şeyin olmadığına emin misin?"
"Eminim. Sen neden bu kadar fazla soru soruyorsun? Hem, nereden biliyorsun benim nelerden hoşlandığımı?"
"Seni takip ettim de ondan."
"Ne yaptın?!"
"Takip ettim."
"Neden?!"
"Hoş birisin de ondan."
"Her hoş bulduğun kızı takip mi edersin sen?"
"Iımm... Genellikle, evet."
"Psikopat mısın?"
Birden kahkaha attı.
"Ne gülüyorsun?!"
"Gerçekten psikopat gibi mi görünüyorum?"
"Evet."
"Neden böyle düşünüyorsun?"
" 'Kızları takip ediyorum' dedin."
"Evet ama bu psikopat olacağım anlamına mı gelir?"
"Belki."
"Tamam. Diyelim ben bir psikopatım. Böyle olsaydım, seni kaçırmaz mıydım?"
"Beni kaçırmayı mı düşünüyorsun?"
"Bir cümleyi hep tersinden mi anlamalısın?"
"Soruma cevap ver, Braco."
"Belki psikopatımdır. Belki de değilimdir. Bu seni neden ilgilendirsin ki?"
"Çünkü benim etrafımdasın."
"Kanıt?"
"León'un söylediğine göre, Studio'ya giderken, benden hoşlanıyormuşsun. Ben Madrid'e gidince, sende İran'a dönmüşsün."
"Vaov! León'la iyi polis olursunuz siz."
"Konuyu çarpıtma."
"Evet, senden hoşlanıyordum. Hatta hoşlanmak bu durum için az bile. Sen gidince, León'dan nefret ettim! Hala da ediyorum. O seni hak etmedi, etmiyor."
"Yani, beni sen mi hak ediyorsun?"
"Evet."
"Ben bir manyağı hak edecek ne yaptım ya?!"
"Bu manyak seni seviyor. Biraz önce de León'u aradığının farkındayım."
Sesli bir biçimde yutkundum.
"Ben, gidebilir miyim?"
"Neden?"
"Canım sıkıldı da ondan."
"Gidemezsin."
"Anlamadım?"
"Gidemeyeceğini söyledim."
"Sana ne ki?"
"Bana sordun ama."
"Of! Gidiyorum, ben. Benden de uzak dur."
"Gidemezsin, Violetta!."
"Sana ne ya?"
Tam gidecekken, kolumdan tutup çekti beni. Ondan kurtulmak için tokat attım. Biraz sersemledi. Fırsat bulduğumu düşünüp hızlanmaya başladım.
Ben hızlıca ilerlerken, karşıda León belirdi. Ona doğru gidiyordum.
Birden başımda bir acı hissettim ve gözlerim kararmaya başladı.------
-Elif