Arabadaki yerimi aldığımda, nereye gideceğimizi çok merak ediyordum. Balayımızın nerede geçeceğini hiç konuşmamıştık. Aklımıza bile gelmemişti ki. Ama León düşünmüş -her zamanki gibi. Şimdi de söylemiyor. Gıcık olduğumu bile bile, sürprizler hazırlıyor bana.
En tatlı gülümsememi takınıp, "Söylesene. Lütfeeen..." dedim. Söylemeyeceğini biliyor olsam da, diretmek hoşuma gidiyordu. Ayrıca elimde de büyük bir koz var. Nereye gideceğimizi söylettireceğim ona.
Gözlerini yoldan ayırmadan, "Hayır," cevabını verdi. Bu, bayağı duygudan yoksun bir kelimeydi.
V: "Ama neden?"
L: "Bilmem. Belki de sürpriz olduğu içindir. Ne dersin?"
Kollarımı göğsümde birleştirip, kaşlarımı çattım. Ne olurdu ki söyleseydi? Pislik!
Ona bakmadan, "Peki. Bir fırsatı da kaçırmış olacaksın," dedim. Amacım, onu delirtmekti. Ve tabii öğrenmek.
Ani bir frenle durdu. Bir an, arabadan uçacağımı sandım!
V: "Ne yapıyorsun ya?!"
L: "Ne fırsatını kaçıracakmışım?"
V: "Söylemeyeceğim."
L: "Peki. Bende balayımızı geçireceğimiz yere götürmüyorum seni. Hıh."
Başımı ona doğru çevirip, "Tamam tamam! Söyleyeceğim!" diye bağırmaya başladım.
L: "Bekliyorum."
V: "Eee... söylersen... Söylersen, bu geceyi özel olarak geçirebileceğimizi söyleyecektim."
Bir dudağı yukarıya doğru kıvrıldı. Etrafa bakındıktan sonra, beni, arabanın kapısıyla kendi arasına aldı.
L: "Sence üzülüyor muyum? Bugün biraz agresif tarafımdayım ve istesem hemen şurada bile... Anladın dimi?"
Sesli bir şekilde yutkunup, başımı salladım. Ben ne yapmıştım ki bu kadar delirtecek? Hemde daha dün evlendik! Yoksa, evlendik diye kendini bir şey sanmaya filan mı başladı? Eğer öyleyse, hesabını fazlasıyla sorarım. Beni bu şekilde ASLA kullanamaz.
V: "Sen ne yapmaya çalışıyorsun ya?! Hemde evliliğimizin ikinci gününde! Aklınca beni, kendine mi uyduracaksın?! Eğer evlendiğimiz için bir tarafların hava aldıysa, bu evlilik böyle sürmez!"
Bir anda masum bir şekilde bakmaya başladı. İçinden geçenleri, açığa vurdum sanırım. Yoksa böyle bön bön bakınmazdı.
V: "Anlamışsındır. Umarım."
Başını 'evet' anlamında sallayıp, direksiyonu tuttu. Kontağı da çektikten sonra, gözlerini yoldan ayırmadan sürmeye başladı. Hah şöyle! Hangimiz köle olacak acaba? Şahsen ben, hiçbir şekilde köle olmam. O olur mu bilmiyorum.
~
Valizleri bagajdan çıkarıp, kulübeye girdik.
Evet, bir kulübeye gelmiştik. Minicik, göl kenarında, kimsenin olmadığı bir yerdi. Kimse olmadığı için de, sessiz sakindi. Tam da hayalini kurduğum, kafa dinlemelik yerlerden.
V: "Yolda olanlar için özür dilerim."
León, elindeki valizleri yere bırakıp, "Özür dilemene gerek yok. Asıl özür dilemesi gereken kişi benim. Aptal gibi davranıp, seni uysallaştırabileceğimi sandım ama çok yanılmışım. Sen karımsın ki. Böyle köle gibi kullanmamam lazımdı seni," dedi.
Omuz silkip, "Haklısın," cevabını verdim. Sonrada valizleri alıp, dolabın önüne geçtim. Eşyalarımızı dolaba yerleştirecektim. León'un söylediğine göre, burada uzun bir süre kalabilirdik. Baş başa.