León, iki haftada inanılmaz derecede iyileşti. Ona bakıcı tuttum ama istemediğini söyleyip, beni yanında istedi. Bende gittim.
Aramızda öyle büyük (!) yakınlaşmalar oluyordu ama yine bölünüyordu. Bunlar Sera yüzünden değil, benim yüzümdendi.
İçimde büyük bir suçluluk duygusu vardı.
Tamam, Diego'yla birlikte olmadık ama León'a söylemek istiyordum.
Aramızdaki o durumlardan sonra, León, nedenini soruyordu ama cevaplayamıyordum. Çünkü beni bırakmasından korkuyordum.
Zaten dünden beri de bana soğuk davranıyordu. Sebebini de söylemiyordu. Pislik.
Birkaç gündür kızlarla takılıyorduk. Ludmila da vardı.
Hastanede olanlardan sonra, Ludmila'yla oldukça yakınlaştık. Hatta Cami ve Fran'ı kıskandıracak kadar. Tuhaf dimi?
Fran: "Düğüne çok az kaldı. Gelinlik arayışına devam edelim mi?"
V: "Gerek yok. Ben, bir sürü katalog buldum. Hepsini inceleyebiliriz. Ne dersiniz?"
Ludmi: "Gelinlikse, ben varım!"
Cami: "Bende!"
Bir café bulduk ve oraya gittik. León'u arayıp, katalogları getirmesini istedim.
~
V: "İstersen kalabilirsin?"
L: "Hayır."
Bana sertçe baktı ve gitti. Ne oluyor León'a ya?
Fran: "Siz...iyi misiniz?"
V: "Bende bir sorun yok ama León...dünden beri böyle. Yanımda bile yatmadı."
Cami: "Nedenini sordun mu?"
V: "Tabii ki sordum ama tersledi. Ne yaptığımı çok merak ediyorum ama bir şey yapmadığımı da biliyorum."
Ludmi: "Tuhaf. Gözlerini bile kaçırıyor. Oysa, ameliyat gününde seni görünce ne kadar da mutlu olmuştu."
V: "Evet ama bir anda böyle davranmaya başladı. Ne olduğunu öğreneceğimi biliyorum ama nasıl öğreneceğimi bilmiyorum."
Bir elimi yumruk yapıp, çeneme dayadım ve kataloğu incelemeye başladım.
~
Hava kararmak üzereydi.
En beğendiğimiz gelinliklerin bulunduğu sayfalara işaret koyduk ve café'den ayrıldık.
Ludmila'yı Federico, Francesca'yı Marco, Camila'yı da Broduey aldı ve gittiler. Bende böyle sap sap evin yolunu tuttum. Güya sevgilimiz var! Peh!
Eve geldiğimde, yağmur yağmaya başlamıştı ama çok az yağıyordu. Hava da tam olarak kararmamıştı.
V: "Selam."
"Selam," dedi, buz gibi bir sesle. İçim içimi yiyordu, o böyle davrandığında.
V: "Tekrar sormak istemiyordum ama dayanamıyorum artık. Neyin var senin? Neden bana böyle davranıyorsun?"
L: "Nedenini gerçekten merak ediyor musun?"
V: "Evet!"
L: "Peki. Diego'yla birlikte olduğunuzu, yani seviştiğinizi biliyorum."
Bunu bir anda duymak beni şok etmişti! Ben söylemedim ki! Kızlar da söylemiş olamaz. Diego, asla söylemez. Çünkü aramızda kalacağına dair söz verdi. Peki ya kim?
L: "Senden de duymak istiyorum. Gerçekten yaptınız mı bunu?"
V: "Ha-hayır..."
L: "Sesin titriyor Violetta! Doğruyu söyle!"
V: "Ama doğruyu söylüyorum."
L: "Emin misin? Bana hiçte öyleymiş gibi gelmiyor. Hem,Broduey'de asla yalan söylemez."
V: "Broduey mi söyledi?!"
Tabii ya! Başka kim olabilirdi ki?! Elime geçirdiğim an mahvedeceğim seni!
L: "Evet. Ve doğru olduğunu da öğrenmiş oldum."
V: "Doğru olduğu falan yok! Ben, seni aldatmadım!"
L: "Sana inanmıyorum!"
V: "İnanmalısın! Sana asla yalan söyleyemem! Ben, sen değilim!"
L: "Yani ben mi suçluyum?! Hem suçlusun hemde güçlüsün!"
V: "Ben suçlu falan değilim! Sadece sarhoş oldum ama onunla birlikte olmadım!"
L: "Nereden bilebilirsin ki?!"
V: "Çünkü hissediyorum! Diego da doğruladı!"
L: "Diego'nun yalan söylemediğini nereden biliyorsun?!"
V: "Çünkü o, senin gibi değil! Beni asla üzmedi! Senin gibi, yargısız infaz da yapmadı!"
L: "Onu koruyacaksan, onunla sevgili ol!"
V: "Hayır! Ben, aşık olduğum insanla sevgili olmak istiyorum! Ve o kişi de sensin."
Gözleri, gözlerimle buluştu. Sanki doğru söyleyip, söylemediğimi anlamaya çalışıyor gibiydi.
L: "Gözlerini okuyamıyorum."
V: "Nasıl yani?"
L: "Beni mi, onu mu sevdiğini anlayamıyorum."
V: "Bunlar gözlerden anlaşılmaz ki. Kalbimi okuyabilseydin, anlardın."
L: "Gözler, kalbin aynasıdır. Tomás'ta da olduğu gibi, kararsız mısın?"
V: "Hayır. İlk kez bu kadar eminim."
L: "Buna inanayım mı?"
V: "İnan."
Bir süre daha gözlerime baktı. Ne düşünüyordu, hiç bilmiyordum ama iyi bir şey düşünmesini istiyordum.
L: "Peki...Aranızda ne geçti?"
V: "Boş-"
L: "Boş veremem. Lütfen söyle."
V: "Emin misin?"
L: "Evet."
V: "Sana çok kızgındım. Odamdan da çıkmıyordum. Diego defalarca aramıştı ama açmamıştım. Sonra evime gelmiş. Birlikte dışarı çıkıp, gezmeye başladık. Her şeyi unutmak istiyordum ve sarhoş olmak istediğimi söyledim. İlk başta kabul etmedi ama sonra kabul etti. Onun evine gittik, içtik, içtik, içtik... Gerisini hatırlamıyorum ama onun söylediğine göre; o akşamı kusarak geçirmişim."
Kafasında her şeyi ölçermiş gibi duruyordu.
L: "Bunların doğru olduğuna emin misin?"
V: "Eminim çünkü bana asla yalan söylemez. Hatırlamıyor olsaydı, söylerdi. Ya da böyle bir şey olsaydı."
L: "Ona çok mu güveniyorsun?"
V: "Evet, çok..."
Çenesi gerildi ve yumruğunu sıkmaya başladı. Ne olmuştu ki şimdi? Ne güzel konuşuyorduk...
V: "Ne oldu?"
L: "Diego'yu, benden daha fazla sevmen...sinirimi bozuyor."
V: "Onu, senden daha fazla sevmiyorum ki."
L: "Ama güveniyorsun."
Bir şey söylemedim, söyleyemedim. Sonuna kadar haklıydı...
L: "Tek isteğim; bana da, ona güvendiğin kadar güvenmiş olman."
V: "Böyle bir fırsat vermedin ki bana."
L: "Verdim! Sana, tahmin edemeyeceğin kadar fırsat verdim ama her zaman Diego'nun söyledikleri doğruydu! Dimi?!"
V: "Çünkü, o benim kalbimi hiç kırmadı! Sense, beni, Lara'nın önünde küçük düşürdün! Bunları nasıl unutursun?!"
L: "Unuttuğumu kim söyledi?! Bunların pişmanlığını yaşıyorum zaten! Ama sadece bir kerecik bana güvenmeni istiyorum. Çok mu?"
V: "Çok! Onca yaşanmışlıklar varken, bunu dilemen çok fazla!"
L: "Peki! Senin istediğin gibi olsun! Bir gün, isteğimi gerçekleştireceğimi çok iyi biliyorum!"
Öfkeden, yanaklarım yanıyordu. Neden bu kadar fazla kızdım bilmiyorum ama kızmıştım işte.
Daha fazla dayanamadım ve kapıya yöneldim. Şansıma da yağmur, bardaktan boşanırcasına yağıyordu!
L: "Nereye gidiyorsun?"
"Senin olmadığın herhangi bir yere," deyip, evden çıktım ama çıktığım gibi de sırılsıklam olmuştum. Şansımdan nefret ediyorum!
Arkamdan, "Bekle!" diye bağırdı.
Bahçenin kapısına ilerlerken, sesiyle durdum.
V: "Ne var?!"
L: "Üşüyeceksin! Gir içeri!"
V: "Sanki umurundayım!"
L: "Umurumda olmasan, içeri girmeni istemezdim!"
V: "Girmeyeceğim!"
Büyük bir nefes verdi ve içeriye girdi! Evet, doğru! İçeriye girdi! Harbi öküz bu ya!
Ama sonra, elinde battaniyeyle çıktı.
V: "Ne yapıyorsun ya?!"
"Anlarsın şimdi," deyip, battaniyeyi arkamdan sardı. O bunu yaparken, içimden gelen bir istekle dudaklarına yapıştım. İlk başta ne olduğunu anlayamadı ama sonra, bana karşılık vermeye başladı ve bacaklarımın baldır kısmından tutup, bacaklarımı beline sardı. Öpüşerek içeriye girdik.
İçeriye girdiğimizde, daha fazla öpüşmeye başladık. Bir an durdu ve, "İstemiyorsan söyle. Yoksa, bugün kurtulamazsın," dedi.
"Kurtulamamak umurumda değil," dediğimde gülümsedi ve dudaklarımızı birleştirdi.
Sırtımı duvara yasladı ve üstümdekileri çıkarmaya başladı. Bende onun üstündekileri çıkarıyordum. Sonra da salondaki koltuğa, sırtüstü yatırdı beni.
"Sadece bir dakika," deyip, koltuğa bir şey yaptı ve çekyat haline getirdi.
V: "Burada mı?"
L: "Yatak uğursuzdu. Burası daha iyi."
Bana doğru yaklaştı. Daha yaklaşırken, dudaklarımızı birleştirmişti.
Nefes nefese, "Bir dakika!" diyebildim.
L: "Ne oldu?!"
V: "Altımıza...bir şey sermeliyiz."
Güldü ve kolunu, koltuğun bir köşesine sokuşturup, çarşaf gibi bir şey çıkardı. Sonra da altımıza serdi. Bende battaniyeyi üstümüze serdim. Böyle bir şey yaşıyor olabilirdik ama üstümüzün açık olmasından utanıyordum.
Tekrar dudaklarımız birleşti ve üstümde kalan son eşyalarımı da çıkardı. Sonra da kendininkileri...
~
Sabah gözlerimi açtığımda, León yanımda yoktu. Ama mutfaktan da mis gibi kokular geliyordu.
Yerdeki eşyalardan birisini alıp, üstüme geçirdim ama León'un tişörtüymüş. Bayağı bol gelmişti, elbise gibi durdu. Umursamayıp, mutfağa doğru ilerledim.
León ocağın başında şarkı söyleyip, bir şeyler pişiriyordu.
Arkasından yavaşça ilerledim ve kollarımı, beline sardım.
Sıçradı ve, "Uyandın demek?" dedi.
V: "Evet. Günaydın."
L: "Günaydın Kraliçe'm."
V: " 'Kraliçe' mi? 'Prenses' değil miydi o?"
"Öyleydi ama artık Kraliçe'msin. Sebebini de dün akşamdan hatırlıyorsundur herhalde," deyip, bir bacağını, bacaklarımın arasına geçirdi ve dudağıma büyük bir öpücük kondurdu.
"Hatırladım," dedim ve bir öpücük daha geldi.
Birden ocaktan ses geldi ve León, hızla benden uzaklaştı. Sonra da kahvaltı hazırlıklarına odaklandı. O, yemeklere önem verdiği zamanlarda ister istemez kıskanıyordum. Yemekleri, benden daha fazla seviyormuş gibi hissetmeme neden oluyordu.
~
León, kahvaltıdan sonra gitti. Marotti aramıştı ve çok önemli bir şey konuşmaları gerekiyormuş grupla ilgili.
O gittikten sonra, koltuğu toparlamıştım. Leke geçmemişti iyi ki.
Dün gece olanlar aklımdan çıkmıyordu. Hep gözlerimin içine baktı... Nedenini çözemedim ama konuşamıyordum da...
~
León'dan;
Dün akşamı aklımdan çıkaramıyordum! Violetta'yla...Ağğhhh...
Anlamadığımsa şu; nasıl cesaret edebildi? Hazır olmadığını ve evlendikten sonra yapılması gerektiğini düşünüyordu ama dün akşam...
Gözlerimi, gözlerinden alamadım. Çünkü ne hissettiğini anlamak istiyordum ve gayette iyi anladım...
Marotti de, yeni şarkının solo kısımlarını söylemem için çağırmış beni. İşimiz çabucak biterdi zaten. Sonra da eve gidebilirim...