Dakikalardır hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Kendimi de odaya kapatmıştım. Hiç kimse umurumda değildi şu an. Her ne kadar kapıyı kıracakmış gibi tıklatsalar ve bağırsalar da umurumda değiller.
Franco'nun artık yorgunluktan kalınlaşan sesini duydum: "Aç şu kapıyı, yoksa kıracağım!"
Duymamış gibi yapıp, ağlamaya devam ettim. Açmayacaktım işte. León gelene, ondan ne kadar nefret ettiğimi söyleyene kadar açmayacaktım.
Angie, "Violetta! Çık şu odadan!" diye bağırıyordu ama onu da umursamadım.
Çelimsizce, "Gidin," diyebildim. Gitmeyeceklerini çok iyi biliyordum. Beni odadan çıkarmadan, hiç gitmezlerdi. Tanıyorum onları.
Francesca, "Gitmek mi? Hah! Rüyanda görürsün!" dedi. Sesi fazlasıyla gergin çıkmıştı.
Kulaklarımı kapatıp, onları duymamaya çalıştım. Tomás, Diego, Leonel... Hepsi beni o haldeyken görmüşlerdi. Gözlerine bakarak ve ağlayarak, düğünün iptal olduğunu, çünkü León'un kaçtığını söylemiştim. En önemlisi de, Buenos Aires'ten sonsuza kadar ayrılacağımı söyledim.
Herkes çok şaşırmıştı. León'un böyle bir şey yapabileceğine akıl sır erdiremiyorduk. Nasıl da peşimden koşmuştu oysa...
Bunları düşündükçe daha da çok ağlıyordum. Hıçkırıklarımdan, kapının arkasındaki sesleri duyamaz olmuştum.
"Violetta! Aç kapıyı! Geldim!" diyen sesi hemen tanımıştım. León?
Gücümü toparlayıp, kapıyı açtım. León'la göz göze geldiğimizde, nefretle baktım ona.
L: "Özür dilerim."
Özür diliyor ya! Ne hakla?!
~
León'dan;
(Mesaj olayından beş dakika önce)
Babam gelmişti! Yıllarca hayalini kurduğum hayatı yaşayacaktık! Düğün günümde böyle bir şeyin olması, olayları karmaşıklaştıracaktı ama fark etmez. Violetta, beni her şekilde affeder.
Arabayı son hızda sürerken, aklıma Violetta geldi. Beni affeder mi? Violetta mı? O, beni asla affetmez! Hemde böyle bir günde yalnız bıraktığım için asla!
Hızla U dönüşü yaptım ve sınırları zorlayabilecek bir hızla da düğün mekanına doğru sürmeye başladım.
Çok aptalım! Böyle bir günde nasıl bırakırım onu?! Ah, lanet olsun!
Saatime baktığımda, zamanın gelmiş olduğunu gördüm. Geç kalacağım! Beni affetmeyecek!
Ceplerimi karıştırıp, telefonumu bulmaya çalıştım ama yoktu! Nerede bıraktım onu?! Asla zamanında yetişemeyeceğim!
~
Mekana geldiğimde, kimse yoktu. Sadece, Violetta için özel olarak hazırlattığımız odanın oradan ses geliyordu. Violetta'nın sesleri yoktu ama.
Oraya iyice yaklaştığımda, bizimkilerin, kapıyı kırarcasına tıkladıklarını gördüm. Violetta'ya sesleniyorlardı ama Violetta'nın sesi gelmiyordu.
Angie'nin omzuna dokunup, "İçeride mi?" diye sordum. Hepsi şaşkınlıkla ve öfkeyle bana dönmüştü. İşte şimdi bittim.
Franco tıslayarak, "Ne hakla Violetta'yı bırakırsın!" dedi. Gözlerinde, nefretin en fazlasını görmüştüm.
L: "Babamı öğrendim. Onu hemen görmek istiyordum. Mecburen de onun yanına gidiyordum. Yolda aklım, başıma geldi. Geç kalacağımı haber verecektim ama telefonumu almadığımı anladım."
Angie şaşkınlıkla bakıp, "İyi ama... senden mesaj gelmiş Violetta'ya?" dedi.
L: "Benden mi? Emin misin?"
A: "Evet. Kendini odaya kilitlemeden önce söylemişti."
Franco kafasına büyük bir yumruk attı. "Lanet olsun! Annen attı o mesajı!"
L: "Annem mi? Saçmalama!"
F: "Saçmalamıyorum! Violetta, seni bulmamı istedi. Bende evine gittim. Annen açtı kapıyı. Bir süre konuştuktan sonra, masadaki telefona ilişti gözüm. Annen, ona doğru ilerliyordu yavaş yavaş. Kapıdan çıkmadan önce döndüğümde de, eline almıştı."
Hiçbir şey söylemeden, kapıya yöneldim. Annemin hesabını sonra soracaktım. Belki de yalan söylemişti bana?! Violetta'yı o olaydan sonra hiç kabullenememişti!
Yavaşça kapıyı tıklatıp, "Violetta! Aç kapıyı! Geldim!" dedim.
Ağlama sesleri kesilmişti. Bunu, arkamdakilerin susmasından ötürü rahatlıkla fark edebiliyordum.
Kapıdan klik sesi geldiğinde, büyük bir nefes aldım. Birazdan olacaklar, ömür boyu yeterdi bana.
Violetta nihayet göründüğünde, "Özür dilerim," diyebilmiştim. Özür dilememden çok rahatsızlık duyuyordu ama ne yapabilirdim ki? Konuşmaya başlamadan önce bunu söylemem gerekiyordu. Tekme, tokat, yumruk,... her şeye hazırlıklıydım. Birazcıkta korkuyordum.
Gözlerime nefretle bakıp, "Özür diliyorsun ha?" dedi. Başımı 'evet' anlamında yavaşça salladım.
Bacaklarımın arasına tüm gücüyle büyük bir tekme attı. Acıyla iki büklüm olmuştum. Arkamdakiler de, 'Ouuv!' sesleriyle, halime acıdıklarını gösterdiler. Daha kaç kere tekme yiyecektim o bölgeye ya?!
Acıyla inleyerek, "Violetta," diyebildim. Hiç acıması yoktu ya!
V: "Az bile bu!"
Franco, Violetta'nun bir sonraki tekmesini eliyle tutup, "Dinle önce," dedi. Hay yaşa!
V: "Ne dinleyeceğim ki?! Neyini dinleyeceğim?! Düğünümde terk etti beni! Şimdi de gelmiş, 'Özür dilerim,' diyor!"
Franco'dan kurtardığı bacağıyla, yeni bir tekmeyi -en serti olanını- geçirdi. Yine malum bölgeme isabet ettirmişti. Anlaşılan sağ çıkamayacağım buradan.
F: "Vilu! Dur biraz! Sakat kalacak çocuk!"
Violetta burnundan soluyarak, bana baktı. Söyleyeceklerimi unutmuştum ki acıdan!
V: "Konuşsana!"
Birazcık dikleşerek, Violetta'ya baktım. İşte başlıyoruz.
L: "Annem, babamın ölmediğini söyledi. Onun geri döndüğünü de. Hemen gitmezsem, onun gideceğini de ekledi. Bende, hemen evden çıktım. Ama yolda aklım, başıma geldi. Seni arayıp, geç kalacağımı söyleyecektim ama telefonumu evde unutmuşum. Olabildiğim kadar hızlı bir şekilde geldim. Beni affeder misin?"
Violetta boş gözlerle bana bakmaya başladı. Tepkisini çok merak ediyordum ama hiçbir tepki vermiyordu! Delirtecek beni!
O güzel gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Daha fazla dayanamayıp, onu kucakladım. Sanki bunu bekliyormuş gibi, o da bana sarıldı. Boynuna öpücük kondurduktan sonra, "Benimle evlenir misin?" dedim. Geç kalmış sayılmazdık yani.
Ağlarken gülmeye başladı. Sonrada başını olumlu anlamda salladı. "Evlenirim."
Bizimkilerin coşku dolu nidaları ve alkışları eşliğinde, sahneye doğru ilerlemeye başladık. Gelirken, bizi evlendirecek birini bulmuştum. Şans eseri çarpınca bulduğumu da söylemeliyim.
~
Violetta'dan;
Affetmiştim onu. Verdiğim tepkilere de hiç şaşırmamıştım. O, tekmeyi fazlasıyla hak etti. Telefonunu evde unuttuysa, annesi atmıştır o mesajı. O kadını asla sevememiştim zaten. Asla da yakınında olmak istemiyorum.
León'un elini sımsıkı tuttum. Birazdan resmi evli olacaktık. Bende, karnı hafifçe belirginleşmiş bir gelin. Öyleydim zaten ama gelinlik giyince daha da belirginleşmişti ve çekinmiyordum. Hamile gelinim ben.
Kürsüye çıktığımızda, bizimkiler elleri kızarıncaya kadar alkışlıyorlardı. Bir günde fazla action yaşamıştım. Rimelimin akması sonucu, gelinliğimin bazı bölgeleri siyah lekelerle süslenmişti.
Kimsenin konuşmalarını duymuyordum. Sadece birbirimize verdiğimiz sözler yankılanıyordu. 'Gelini öpebilirsiniz,' sözünden sonra, León'la dudaklarımız birleşti. Tam bu sırada da, León'un şarkısı çalmaya başlamıştı. Sözlerini de çok iyi biliyordum. Ama bilmemin sebebi, rüyamda görmüş olmamdı.
Birlikte o şarkıyı söylemeye başladık. 'Para Siempre (Sonsuza Kadar)'.
*'Estamos caminando a lo largo de
Nuestras manos están siempre bloqueados
Nos reímos juntos
Una sonrisa misteriosamente ahora
Quiero estar contigo para siempre
Te amo, te amo
Quiero darte un beso para siempre
Te extraño, te extraño tanto
Te prometo
Estaré con vosotros para siempre
Te amaré por siempre
Te besaré siempre
Te echaré de menos para siempre
Te prometo
Cuando miro en tus ojos
Me veo, veo nuestro amor
Conozca usted
Siento el amor
Te prometo
Estaré con vosotros para siempre
Te amaré por siempre
Te besaré siempre
Te echaré de menos para siempre
Te prometo
Verte
Yo no quiero cerrar mis ojos ...
Te quiero tanto ...'
Şarkımız bittiğinde, birbirimize sarıldık. Hemde şu ana kadar sarıldıklarımızın en sıkısı, en sevgi dolu olanıydı bu.
Gözlerime bakıp, "Seni seviyorum Tatlı Baş Belası," dedi.
Tüm içtenliğimle gülüp, "Bende seni seviyorum. Çok seviyorum," dedim.
İlk kez bu kadar birlikteydik. Ve hiç ayrılmak istemiyordum. Biraz önce olanları bir anda unutuvermiştim. Şimdi de hatırladım...
Bizimkilerin yanına indiğimizde, daha da yüksek sesle bağırmaya başladılar. Bu kadar mutlu olacak ne vardı ki? Biz 'o iş'i evlenmeden önce de yapmıştık. Evlenip, evlenmemek önemli değildi yani.
Angie boynuma atlayıp, "Harikasınız," diye cıvıldamaya başladı.
V: "Evet... öyleydik."
León, belimden tutarak çekti. "Violetta yanımdayken, harika olmak zorunda kalıyorum."
Ona hafifçe vurup, "Abartma! Asıl ben, senin yanındayken harika olmak zorunda kalıyorum," dedim. O, daha harikaydı. O kadar.
Fran: "Ah, birbirinizin harikalığından bahsetmeyin! Kıskanıyoruz burada!"
Cami: "Aynen ya! Ne bu böyle vıcık vıcık? Iyk!"
Franco kızları işaret edip, "Ağır kıskançlar yalnız," dedi.
La: "Öyleyiz, ne varmış?"
F: "Eee... hiiç..."
La: "Ya ya öyle olur hemen."
Franco, Lara'ya sarılıp, "Öyle tabii. İnanmıyor musun bana?" dedi. Şimdi de sıra onlardaydı. Biz ne güzel çiftleriz böyle! Gözlemlerime göre, hepimizin sevgilisi var.
A: "Yeter yeter! Carlo nerede? Gören var mı?"
Carlo, "Buradayım!" diye bağırıp, elinde miniğimle geldi. Uyuyordu. Hemde bu günde.
Miniğimi alıp, yumuk elleriyle oynamaya başladım. Birazdan dans etmemiz gerekiyordu ama onun elleriyle oynamaya da doyamıyordum.
L: "Vilu, hadi! Dans edeceğiz."
Elimle beklemesini işaret edip, miniğime birkaç öpücük kondurdum ve onun yanına gittim.
Podemos'un melodisiyle dans etmeye başladık. Aynı Cindirella'daki balo gecesi gibiydi. Gece yarısı olup, bütün büyünün bozulmasından çok korkuyordum.
L: "Ne oldu?"
V: "Gece yarısından sonra, büyünün bozulmasından korkuyorum."
L: "Bozulsun. Ayakkabını düşürürsün, bende seni ararım. Bulduğumda da sonsuza kadar mutlu yaşarız. Güzel değil mi?"
V: "Ama hikayenin aslı öyle değil ki. Sadece masal olarak böyle sunulmuş."
L: "Bizde masalını yaşarız. Gerçeği kötü çünkü."
Ona iyice sokulup, başımı da göğsüne yasladım. Artık evli bir kadındım. Bir günde böyle olunuyormuş. Tuhaf.
~
V: "Hayır!"
León, beni çekip, "Ama lütfeeen..." dedi. Daha kaç kere açıklamam gerekiyordu acaba? Ayda bir kez yapacaktık 'o iş'i. Evlenmeden önce de gerçekleştirdiğimiz için, gerek yoktu. Ama anlatabiliyor muyum? Haha asla! Bir kulağından giriyor, diğerinden çıkıyor.
L: "Lütfen lütfen lütfen..."
V: "Son kez söylüyorum: Hayır!"
Dudaklarını büzüp, kollarını birleştirdi. Sanırım -nihayet- anlayabilmişti. Daha açık konuşursam; sonunda o koca kafasına girebilmişti.
L: "Peki. Ama bir ay sonra olacak."
V: "Bakarız."
L: "Olacak! Ayda bir olarak anlaşmıştık."
V: " 'Bakarız,' dedim. Şimdi uyumaya gitmem lazım. Kusura bakma."
León, oflayarak, "Bekle, bende geliyorum," dedi.
Elimi uzatıp, gelmesini bekledim. Nihayet ellerimiz birleştiğinde de, beni kucağına alarak odaya götürdü. Sanırım düğün gününde birlikte olmayan tek çifttik. Ama bütün suç onun. Beni hamile bırakmasaymış. Hıh!
Sırtım yatağa değdiğinde, boynuma büyük bir öpücük kondurdu. Boynuma mı demiştim? Yanlış söyledim. Göğsümle, boynumun birleştiği yere kondurdu öpücüğü. İntikamını alacaktı. Büyük ihtimalle, bütün gece yapacak bunu. Beni de uyutmayacak.
İkimizi de yorganın altına alıp, beni, kendine doğru çekti. Her şekilde hissediyordum onu ama yapmayacağız! Bir aycık dayanmamız gerek, o kadar. Fazla da değil. Üç hafta, altı gün, bir saat sonra. Bu kadarcık da dayanabiliriz artık dimi?
Kafama bir şaplak atıp, "Ne düşünüyorum ya ben?" diye mırıldandım. Sesimin çıkmamış olmasını istiyordum. Yani, León'un duymamış olmasını. Yoksa dilinden düşemezdim.
L: "Ne dedin sen? Ne düşünüyorsun ki?"
Hiii! Duymuştu! Aslında duymamış ama sesimi duymuş. Ne diyorum ya ben?! Saçmalamakta üstüme yok!
V: "Hiç. Hiçbir şey düşünmüyorum."
L: "İnanayım mı?"
V: "İnan inan."
L: "Sen bilirsin."
Sırtıma da bir öpücük kondurdu. Hemde en çok ürperdiğim noktaya. Beni ikna etmeye çalışıyordu aklınca. Çok beklersin canım.
Ondan biraz uzaklaşıp, kafamı yastığa bastırdım.
L: "Kaçmasana!"
V: "Ama beni deli ediyorsun!"
Sırıtıp, "Hangi anlamda?" dedi. Pis sapık!
V: "Sırtımı öpmek konusunda! Sinir olduğumu biliyorsun!"
Gözlerini devirerek, "Peki," dedi. Sonrada arkasını döndü. Amaaan... yarın alırım gönlünü. Şimdi, bugünün düşüncesiyle birlikte uyumam lazım.
------
Violetta'nın gelinliği: http://pembemanset.com/wp-content/uploads/2014/03/balo-stili-dantel-gelinlik.jpg
*'Yürüyoruz birlikte
Ellerimiz her zaman kilitli
Gülüyoruz birlikte
Gülüşümüz artık gizemli
Sonsuza kadar seninle olmak istiyorum
Seni seviyorum, çok seviyorum
Sonsuza kadar seni öpmek istiyorum
Seni özlüyorum, çok özlüyorum
Söz veriyorum
Sonsuza kadar seninle olacağım
Sonsuza kadar seni seveceğim
Sonsuza kadar seni öpeceğim
Sonsuza kadar seni özleyeceğim
Söz veriyorum
Gözlerine baktığımda
Kendimi görüyorum, aşkımızı görüyorum
Seni tanıdıkça
Aşkı hissediyorum
Söz veriyorum
Sonsuza kadar seninle olacağım
Sonsuza kadar seni seveceğim
Sonsuza kadar seni öpeceğim
Sonsuza kadar seni özleyeceğim
Söz veriyorum
Seni görmek için
Gözlerimi kapatmak istemiyorum...
Seni çok seviyorum...'
-Elif