Sabah çığlık sesleriyle uyandım.
İlk önce Olga'nın sesi geldi. Sonra da Romallo ve León'un.
Misafir odasına nasıl gittiğimi hatırlamıyorum!
"Ne oluyor?!"
Olga döndüğünde, bende çığlık attım.
"Olga ne bu hal?!"
"Ne varmış halimde?! Ve bu çocuk burada ne arıyor!"
"Ne iğrenç bir maske bu böyle! Ve ben davet ettim."
"Seni üzen çocuğu mu davet ettin!"
"Olga, lütfen. Şimdi konuşmayalım."
"O zaman, konuşmak için başka bir yere gideriz."
Olga'nın çekiştirmeleriyle birlikte, odadan çıktık.
"Seni üzen çocuğu mu getiriyorsun eve?!"
"Ne varmış? Hem o özür diledi."
"Özür dilese bile ne fark eder? Yine üzecek seni! Benim minik meleğim, yine uzaklara giderse ne yaparım ben?"
"Merak etme üzemez."
"Nereden bilebilirsin ki? Erkeklerin hepsi aynıdır. Bak Romallo'ya! Tam yirmi yıldır kişisel alanı dışında kimseyle muhatap olmadı!"
"Tahmin ettiğinden çok daha fazla tanıyorum erkekleri. Ayrıca gerçekten merak etme. İpler benim elimde artık."
"Hım. Sen bilirsin ama seni üzmesine izin verme!"
"Vermem."
"Hem, neden geldi o çocuk?"
"O çocuğun bir adı var. Ve annesi Santiago'ya gitmiş. Anahtarı bırakmayı unutmuş falan...ben en iyisi anlatmakla uğraşmayayım."
"Tamam. Ben gidiyorum mutfağa o zaman."
"Tamam Olgiş'im benim."
Olga gittikten sonra odaya geri girdim.
"Romallo, sen neden çığlık attın?"
"Ben mi çığlık atmışım?"
"Evet?"
"Ben çığlık atmadım ki."
"Gerçekten mi? Ben en çok senin sesini duydum da."
"Olga'nın sesiyle karıştırmışsındır. Ben çığlık atmam."
"Yemezleeer."
"İyi!" dedi ve burun kıvırarak gitti.
"Kaldık mı baş başa?"
"Evet?"
"Benim çığlığım nasıldı?"
"Ne sen sooor, ne de ben söyleyeyim."
"Peki."
"Neden o kadar çok korktunuz ki?"
"Ben uyuyordum. Olga ve Romallo, nedenini bilmediğim bir sebepten odaya girdiler. Sonra Olga çığlık atmaya başladı. Ondan sonra Romallo da çığlık attı. Bende de uyku mu kalır? Uyandım. Bir baktım, karşımda iki insan. Bir de bağırıyorlar. Uyku sersemliği de olunca, sonuç bu."
"Ayh kıyamam."
"Uykumun da içine ettiler ya."
"Yazık, yazık."
"Bugün bir şeyler yapalım mı?"
"Ne gibi?"
"Buluruz bir şeyler."