9.BÖLÜM

5.5K 222 43
                                    

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹

Sabah, güneş ışıklarının yüzüme gelmesi ile uyandım. Gözlerimi yatakta gezdirdiğimde Savaş yatakta yoktu. Yataktan doğrulduğumda odada da olmadığını fark ettim. Yüzümü yıkamam gerekiyordu ama hâlâ azda olsa uykum vardı. Tekrar yatağın içine girdiğimde gözümü tavandaki pencereye dikip gök yüzünü izlemeye başladım.İçim tam geçmiş, uykuya alacaktım ki kapı sesi ile gözlerim birden açıldı. Kafamı yastıktan kaldırıp baktığımda içeri gelen Savaş'tı. Ona aldırış etmeden tekrar kafamı yastığa koydum ve kaldığım yerden gök yüzünü izlemeye devam ettim. Zaten oda bana aldırmıyordu. Karşılıklıydı yani.

Gözlerimi pencereden çekip Savaş'a şöyle bir göz gezdirdiğimde onun da yeni uyandığı belliydi. Gözleri hafif şiş, camın yanına geçmiş sigarasını içiyordu. Gözlerimi pencereye tekrar diktim ve bir kaç dakika sonra tekrar ne yaptığına bakmak için ona baktığımda sigarasını bitirmişti. Ona bakarken dalmıştım. Benim ona baktığımı anladığı anda kafasını bir anda çevirdi ve göz göze geldik. Bu şekildeki ani tepkilerinden nefret ediyordum. Her neyse.

Savaş, bedenini yatağa doğru çevirdi. Bir kaç büyük adımla yatağın yanına geldi ve örtüyü kaldırıp yatağa uzandı. Gözlerimi tekrar pencere diktim. Onu umursamıyormuş gibi yapıyordum ama gayette güzel umursuyordum.Gözleri beni kesiyordu.Yataktan destek alıp kalktıktan sonra tekrar yatağın üzerine oturdu.Derin bir nefes aldı ve "Senin için özel hocalar tuttum. Bu hocalar Türkiye'nin en iyi hocalarından bir kaçı. Seni en iyi şekilde üniversite sınavına hazırlayacaklarından eminim" dedi normal bir sesle. Duyduklarımın karşısında şok olmuştum.Gerçekten mi? Yoksa yanlış mı duydum?

Hayır doğru duydun.Saçma salak düşünmeyi bırak artık!

Dedi iç sesim azarlıyarak.
Bu ses annemi hatırlattı. Anneme verdiğim söz aklıma geldi. Ve sözü en iyi bir şekilde yerine getirme fırsatı gelmişti. Geri tepmek aptallık olurdu değil mi?

Savaş biraz psikopat olsada kalbinin derinleriniklerinde bir sevgi vardı ama o bunun farkında değildi. Ben farkındaydım. Ama bir benim farkında olmam neyi değiştirebilirdi ki?
Sanırım hiç bir şeyi.
Kalbim ve beynim Savaş'a borçlu olduğunun farkındaydı. Vücudum kendi bağımsızlığını ilan etmişti. Artık beynim değil, kalbim yönetiyordu vücudumu. Kalbim kollarıma emir verdi ve kollarım istek dışı Savaş'ın boynuna dolandı. Boynuna kafamı koyduğumda beni yoğun bir kahve kokusu buyur etti. Kahve kokusunu severdim ama bu başka bir türdendi sanki.
Baş döndüren, nefes kesen, uyuşturucu etkisi veren bir koku gibiydi.

Savaş ellerini belime koyduğunda içim ürpermişti. O her bana okunduğunda kendimi aklımın zifiri karanlığındaki ormanına düşüyordum. Korkuyordum o ormandan ama bir yandan da güvende hissediyordum. Bu nedenini bilmediğim güven hissi bana güç veriyordu bu karanlık ormanda. Korktuğum halde çıkmakta istemiyordum.
O ormandan çıktığımda kendimi yalnız hissediyordum.

Kimsenin beni bilmediği,kimi kimsesi olmayan yalnız bir kız. Kimim vardı ki? Kimsem!
Bunları düşündükçe Davaş'a daha sıkı sarıldım. Sanki o, beni anlıyordu. Savaş aramızdaki boşluğu beni kendine doğru çekerek kapattı. Tekrar o kahve kokusu beni düşünce ormanıma göndermişti. Savaş yanımdayken pekte yalnız değildim aslında. O babamdan sonra biraz da olsa güvendiğim tek erkekti. Zaten tek çarem ona güvenmekti. Ondan başka beni anlayan olacağını sanmıyordum.

Düşündükçe ormanın dahada derinliklere gidiyordum. Her ağacın beynimde ayrı bir yeri vardı ama hepsi karanlıktı. Bana beni anlayan karanlık bir adam lazımdı. O kişi şimdi tam karşımda duruyorudu.

Savaş ellerini belimden çektikten sonra nazik bir şekilde elleri ile yüzümü avuçlarının arasına aldı.
"Saat 09:00'da ders başlıyor. İlk ders Edebiyat, ikincisi ders biyoloji, üçüncü ders ileri matematik, dördüncü ders geometri."dedi ve nefes alıp devam etti, "Bir günde dört ders." sesi kısık ve yumuşak çıkmıştı. Bense ona aval aval bakmakla yetiniyorum. Birden gülümsedi ve"neden bu kadar safsın?" dedi gözlerimin içine bakarak.

Konuşmama izin vermeden yavaş yavaş yüzünü yaklaştırdı. Kendimi çekmek istesemde elleri bunu engelliyordu. Yüzünü sola kaydırdı ve yanağını yanağına süreterek alnıma yavaş,yavaş geldi.Alnımda durdu. Kalbim gümbür gümbür atarken gözlerimi kapattım ve her şeyi akışına bıraktım.Dudakları alnıma değiyordu.Ellerini kendine doğru çekti ve alnıma nazik bir öpücük bıraktı.

Savaş'tan

Onu kollarımdan bıraktığımda hiç bir şey söylemeden yataktan kalktı ve odadan çıktı. O gittikten sonra yatağa tekrar yattım ve düşünmeye başladım.

Yağmur çok garip bir kızdı. Bir çok kişi ile beraber olmuştum ama bu kız diğerlerlerine göre farklıydı. Kokusu, yağmur yağdıktan sonraki toprak kokusuna benziyordu. Çok saftı ve ben çok karanlık.
İki zıt kutup gibi. Bizi çeken bir kuvvet vardı. Fiziksel bir kuvvet değildi. Bilinmeyen bir kuvvetti sanki.O, bu kuvvetten rahatsız değilildi.Bende.

Kapının açılması ile düşüncelerime son verdim.Telefonumu yatağın yanındaki komodinden alıp saate baktığımda saatin 08:21 olduğunu gördüm. Yataktan kalkıp kapıya doğru kafamı çevirdiğimde gelenin Yağmur olduğunu fark ettim. Onu baştan aşağı süzdüğümde beyaz bol bir gömlek giymiş kollarını yarıya kadar katlamış. Siyah,bacaklarına tam olarak oturmuş bir pantalon ve siyah spor ayakkabı giymişti. Saçlarını tarayıp düzgün şekilde at kuyruğu yapmıştı.Hiç makyaj yapmamış doğal ve saf görüntüsünü sergiliyordu. Ona dikkatli baktığımı anladığında konuşmaya başladı. "Şey.Telefonum masanın üzerinde kaldı da onu alacaktım" dedi utangaç bir şekilde gözlerime bakarak.
"Tamam al ve çık." sakin bir sesle söylemiştim. Masaya doğru kafası eğik bir şekilde yürümeye başladı. Dikkatimi çekiyordu. Bana bakması ile gözlerimi tekrar onun gözleri ile buluşturdum. Gözlerimiz yarım saniye birleştikten sonra gözlerini çekip telefonunu aldı. Sanki bir şey söyliyecekmiş gibi duruyordu. Ağzını açıp söylicekti ki geri vaz geçip odadan hızlı adımlarla çıktı.

Gerçekten kadınları anlamak zor.

Dedim ve ona aldırmadan giyinme odasına girdim. Bu gün onunla uyumlu olmak gelmişti içimden. Beyaz, spor kesim bir gömlek, siyah dar paça bir pantalon ve siyah bir spor ayakkabı giydiktan sona odadan çıkıp banyoya girdim.

Lavaboda elimi yüzümü yıkadıktan sonra, lavabonun yanındaki dolaptan joleyi alıp kapağanı açtım. Elime biraz alıp iki elimede sürttükten sonra saçımın üstünü dağıttım. Ellerimi yıkayıp banyonun kapısına doğru ilerleyip, bayodan çıktım. Telefonumu komodinin üstündeydi. Komodine doğru ilerleyip, telefonumu elime aldım. Telefonumun açma - kapama düğmesine bastımda ilk gördüğüm şey gizemden mesajın gelmesiydi.

GÖNDEREN: HİÇBİRŞEYİM

Duyduğuma göre oğlumuza ve kendine, benim yerimi dolduracak yeni birini buluşsun. Unutun mu? Benim yerimi kimse dolduramaz.

=>=>=>DEVAM EDECEK=>=>=>

Yeni kitabım yayımda!
Bakarsanız çok sevinirim.

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin