Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹
Savaş'tan
Birden yataktan kalkıp giden Yağmur'un arkasından bakakaldım. Sigaramın yanan ateşini çalışma masamın üstündeki kül tablasına basıp ayağa kalktım. Yavaş adımlarla odadan çıkıp sessiz olan evin ikinci katında Yağmur'u aramaya başladım fakat neredeyse on dakikalık bir arayıştan sonra Yağmur'un ikinci katta olmadığını anladım. Aşağı kata bakmak için merdivenlere doğru ilerleyip merdivenlerin birinci basamağında durdum. Derin bir nefes alıp verdikten sonra, "Tekrar evden kaçtı mı?" Diye düşünmeden edemedim. Fakat Yağmur'un, "Efsun abla, sence de bu kadar süt fazla olmadı mı?" sesini duyduktan sonra derin bir nefes alıp verdim ve aşağıya hızlı bir şekilde inip mutfağa doğru ilerledim.
Mutfağın kapın kapısına geldiğimde içeri girmek yerine Yağmur'u ve Efsun'u kapının arkasından izlemeyi tercih ettim. Dikkatimi sadece Yağmur'a verdim ve sadece onu izlemeye başladım.
Büyüleyiciydi, göz kamaştırıcıydı, çekiciydi. Ne giyerse giysin, ne yaparsa yapsın yakışıyordu. O zaten güzeldi, benim olduğu için güzel, benim olduğu için özeldi. Seviyordum onu, ama içimdekileri tam olarak ifade edemiyordum, sadece onu öpüyordum. Sevgi sadece öpmekle ifade edilecek bir şey değildi. En azından benim için bu böyleydi. Ama Yağmur utangaç ve ürkek bir yapıya sahipti, bu da içimdekileri dışa vurmamı zorluyordu.
Sevgi benim için can alıcı değil can verici bir şeydi. Yağmur'un sevgisi buna en güzel örnek verilebilirdi. Yağmur'a içimden, "iyi ki de geldin hayatıma." diyorum. Onun sayesinde içimdeki griliği, grinin içindeki iyiliği, iyiliğin içindeki küçük bir umut kırıntısını fark etmiştim. Onun hayatımdan çıkıp gitmesine asla izin vermeyecektim. Yağmur'un gitmesiyle onun bana olan sevgisi değil, griliğim, umudum, anılarım daha doğrusu anılarımız, hepsi onun arkasından gidecek o gelmeden de bir daha asla gelmeyecekti.
Efsun'un telefonu açmasıyla Yağmur'un yanından ayrılıp masaya doğru ilerledi ve telefonunu açtı,
"Efendim anne."
Efsun'un yüzü bir anda sarardı, "Ne diyorsun sen? Tamam, tamam ben hemen geliyorum." Yağmur tezgaha sırtını verip "Efsun abla iyi misin?" diye sorduğunda Efsun, elindeki telefonunu cebine koyup, " İyi değilim Yağmur, benim hemen çıkmam gerek." dediğinde bulunduğum yerden ayrılıp yakalanmamak için mutfağa giriş yaptım. "Efsun, bir sorun mu var?" Efsun koşar adımlarla yanıma gelip, "Savaş Bey, benim hemen çıkmam gerek oğlum bisikletten düşüp kolunu kırmış izin ve-"
"Tamam sen çık, Vedat'a söyle seni gideceğin yere bıraksın." Efsun içtenlikle, "Teşekkürler Savaş Bey." Dedi ve koşar adımlarla mutfaktan çıktı. Mutfağın içindeki diğer birkaç çalışana dönüp, "Sizde mutfağı boşaltın, işiniz varsa onları yapın." Dedim ve çalışanlar hızlı bir şekilde muftağı çıktıktan sonra Yağmur tekrar tezgaha döndü, "Efsun ablayı gönderdin tamam da neden diğerlerini gönderdin?" Yağmur'a yaklaşıp ellerini beline doladım be kendimi onun vücudu ile birleştirdim. Yağmur birden kaskatı olup, "Savaş ne yapıyorsun?" diye heyecanla sorduğunda boynundan küçük bir öpücük aldım. "Sana sarılıyorum." dedim, bu cevabıma sinir olacağını biliyordum. "Hadi ya çok zekisin!" dedi hayrete düşmüş bir şekilde. Başımı omzuna koyup sıcak nefesimi boynunda hissetmesini istedim. Onu heycanlandırmak hayatımda aldığım en büyük zevklerden biriydi."Ne yapıyorsun?" dedi normal bi sesle, Yağmur sağ elindeki çırpıcıyı bırakıp kenarındaki ellerimi zorla çekti ve benden bir kaç adım uzaklaşıp "Yapma şöyle şeyler ya." dedi utanarak, ne olduğunu anlamamışım gibi baktım ve, " Ne yapıyor muşum ben?" diye sordum. Yağmur gözlerini benden çekip tekrar tezgaha doğru ilerledi ve eline tekrar çırpıcıyı alıp, "Her neyse kek yapıyorum. Yardım etmek ister misin?" Diye sorduğunda hiç düşünmeden Yağmur'un yanına yaklaştım ve Yağmur'un elindeki çırpıyı karştırdım. "Çırptığın yeterli olmuştur, şimdi unu dökelim." dedim ve sağ tarafta duran unu alıp bir su bardağı kadar un koyduktan sonra Yağmur'a baktım, "Hadi çırp." Yağmur yüzüme garip bir şekilde baktı. "Sen kek yapmayı biliyor muydun?" diye sorduğunda gülümseyip "Bir gün yemek yapmayı bilmeyen bir sevgilim olursa diye yemek yapmayı öğrendim." Diye bir küçük bir laf attığımda Yağmur'un yüzü bir anda bozulup, sağ taraftaki una uzandı ve bir avuç unu yüzüme attı. Gözlerimi kapatıp yüzümdeki unu hissetmem aynı zamanda oldu. Bir kaç saniye sonra gözlerimi açıp Yağmur'a sinirli bir şekilde baktığımda Yağmur'unda bana sinirli bir şekilde baktığını gördüm. "Nereden biliyorsun yemek yapamadığımı, belki yapıyorum." Elime bir avuç un alıp bende Yağmur'un yüzüne attım. Yağmur'un yüzündeki unu hissetmesi ile çığlığı basması bir oldu. "Sen bana un atmakla yemek yapamadığını kanıtlamış oldun." dediğimde Yağmur'un bembeyaz olan yüzüne baktığımda ela gözleri ortaya çıkartı. Fakat bu ela gözleri öfkeyle baktığından ona eskisi gibi hayranlıkla bakamadım. Yağmur bir kez daha elini una kaldırıp yüzüme fırlattı,"Ne alaka be? Ben yemek yapabiliyorum." Gözlerimi açıp un kovasını elime aldım ve Yağmur'un başından aşağı döktükten sonra "Yarından sonra yemekleri sen yaparsın o zaman." dedim.
Yağmur sinirden "Biraz önce banyo yaptım ben." diye bağırdıktan sonra, Yağmur'u baştan aşağı bir süzdüm, içimden hunharca gülmek istesemde gülme isteğimi yutup," Yani yemek yapmayı kabul ediyorsun." dedim iddaalıca. Yağmur beyaz olan sağ kaşını kaldırıp, " Tabii, yemeklerimi tattığın zaman ki halini çok merak ediyorum."
Yağmur'un dediklerini ciddiye almayıp tezgaha döndüm ve yarım kalan keki yapmak için elime çırpıcıyı alıp unu karıştırmaya başladım. Yağmur'da birkaç saniyen sonra yanıma gelip yüzüme bakmaya başladığında benim ne kadar çekici bir erkek olduğumu düşündüğünü hissettim. Gülümsedim. Bu düşünce egomun hoşuna gitmişti doğrusu. Gözlerimi kek hamurundan ayırmayıp Yağmur'a bir laf attım. "Lanet olsun, yine köpekler gibi yakışıklıyım." Dedim kendime olan hayranlığımı abartarak.Gerçektende kendimi beğeniyordum. Allah'ın bildiğini kuldan neden saklayayım da?
Yağmur sahte bir gülüş attıktan sonra, "Şu anki halina bakılırsa tam bir sokak köpeğine benziyorsun." Diye bir dalga geçtiğinde bozuldum fakat belli etmemeye çalıştım.
"Bu gün dalga geçme ayarların yerinde bakıyorum." Yağmur gözlerini kaydırıp, "Sayende, seni yeterince una bulayamayınca hıncımı kelimlerle almaya çalışıyorum. Şu halime bak, Casper'e döndüm!"
Kahkaha atıp Yağmur'a baktım, Yağmur'u baştan aşağıya süzdükten sonra haklı olduğunu anladım. Dudaklarımı aralayıp konuşacaktım ki çalışanlarımdan olan Ayşe mutfağa gelip her şeyi berbat etti. "Savaş Bey, Uraz Bey ve Gizem Hanım geldiler."
Başımı Ayşe'ye doğru çevirip, "Tamam. Gidebilirsin." dedim be Ayşe'nin gitmesini istedim.Ayşe mutfaktan çıktıktan sonra elimdeki çırpıcıyı bıraktım ve Yağmur'a başımla gidelim işareti yaptım fakat Yağmur, kıpırdamak yerine bir adım dahi atmadı. "Ne oldu?" Diye Yağmur'a sorduğumda, Yağmur çekingen bir şekilde yanıma yaklaştı, "Ben gelmesem." dedi gözlerime bakarak. "Neden?"diye bir soru sorduğumda, Yağmur, "Geçen karşılaşmamızda hiç iyi şeyler olmamıştı da ondan." diye bir cevap verdiğinde elini tuttum. "Unut onu, yanında ben varım." Dedim ve elini tutup beyaz unla kaplanmış olan elini öptüm. Gülümsedi. "Şu halimize bak, bari bu şekilde çıkmayalım." Yağmur'a sert bir şekilde bakıp, " Biz kimseden bir şey saklamıyoruz. Unutma, kim ne derse desin, takma. Bana açtığın o çenenin yarısını Gizem'e açarsan ağzının payını vermiş olursun." Dediğimden Yağmur kibar bir şekilde gülümsedi ve, "Tamam, hadi gidelim o zaman." deyip yavaş adımlarla yürümeye başladı
Yağmur'dan
Mutfaktan çıkıp Gizem ve Uraz'ın beklediği odaya doğru ilerledikçe kalbimde hızla çarpmaya başladı. Hâlâ tam emin değildim Gizem'in karşısına çıkmasına, korkmuyordum o yellozdan! Sadece, sadece... Evet korkuyordum, kabul ediyorum fakat onunla en son ki buluşmamızdan sonra korkmamak elde değildi.
Savaş'la ellerimiz birbirine tutunuyordu ama eşit bir hizada yürümüyorduk. Savaş biraz daha önde yürüyordu.
Uraz'ın sesini duymaya başladığımda iyice yaklaştığımı anladım.
"Hadi baba neredesin."
Olduğum yerde durdum. Benim durmamla Savaş'ta durdu, Savaş bana dönüp baktığında, "Ben gitmesem olmaz mı?" Söylediğim cümleden sonra Savaş'ın bakışları sinirli bir hâl alıp yürümeye devam etti. Sanırım Savaş'ın bu bakışı, "Yürü!" anlamına geliyordu.
"Anne," diyen Uraz'ın sesini tekrar duyduğumda Gizem'in hâlâ evde olduğunu anladım.
"Efendim annecim."
"Yağmur abla hâla burada mıdır? Onu gerçektende çok özledim."
Uraz'ın bu sözünden sonra sesin olduğu odaya doğru yöneldim ve hızlı adımlarla odaya girip sesimin çıktığı kadar bağardım. "Buradayım ablacım, hoş geldin."=>=>=>DEVAM EDECEK=>=>=>

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|
Teen Fiction-YAĞMUR ÜNSAL- Babası ve annesi gizli bir şekilde öldürülmüştü.Herkes büyük bir üzüntü ve şok içerisindeydi. Yağmur annesi ve babasının bu gizli ölümünü tabii ki araştıracaktı. Fakat bu ölümün arka perdesi hiçde iç açıcı değildi. Yağmur, lise son ö...