15.BÖLÜM

5.1K 186 9
                                    

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹

Savaş'tan

Garson gittikten sonra Yağmur benimle göz göze gelmemek için montunun cebindeki telefonu çıkartıp bakması ile iki dakika sonra yüzünün sararması bir oldu. Sanırım kötü birşey olmuştu. Yoksa bu kadar çok sararmazdı.
"Ne oldu?" Diye sorduğumda yüzüme bir kaç saniye bakıp "Hiiç. Hiç bir şey yok." Deyip geçiştirdi.
Onu bir çok kez uyumuş taklitlerini yakalamıştım ve oyunculuktaki yeteneksizliklerini şahit olmuştum fakat anladım ki yalan konusunda da çok yetenekli değildi.
"Emin misin?" Diye sorduğumda başını aşağı yukarı sallayarak cevap vermekle yetindi.

                           ஜ

Yemekler geldikten sonra Yağmur gözlerini yemeğe dikip sadece yemekle ilgilendi. Bir şeyin ters gittiğinden adım gibi emindim."Yağmur." sesimi sert çıkartıp onun bana bakmasını sağladım."Ne olduğunu söyleyecek misin? Seni buraya moralin düzelsin diye getirdim. Sararıp, moralin biraz daha bozulsun diye değil. Ne olduysa söyle!'' Sesimi cümlemi bitiresiye kadar sert çıkartmaya çalıştım. Nerdeyse yarım saattir morali bozuk, teni sapsarı olmuş bir şekilde duruyor ve buda beni deli ediyordu. "Bir şey yok. Bacağımın ağrısı yine arttı." Sesi gayet normal geliyordu. Bacağı ağrıyan Yağmur bu ses tonuyla mı konuşurdu? Hayır. Hiç sanmıyorum! Bu konuyu en iyisi restoranttan çıktıktan sonra konuşmaktı. Sakin olmaya çalışıp "Peki." Dedim ve konuyu kapattım.

                            ஜ

Yemeği bitirip şarabımdan son yudumumu aldıktan sonra bardağı masayı bırakıp Yağmur'a dik dik bakmaya başladım. Yemekler geleli neredeyse bir saat olmuştu fakat Yağmur önündeki yemeği bir türlü bitirememiş, yemek istemiyor gibiydi. Yağmur ona baktığımı anladığında "Ne oldu? Neden bu şekilde bakıyorsun?" Deyip gözlerime bakmaya başladığında hiçbir şey olmamış gibi davranması beni iyice deliye çevirdi.

Sakinleşmeye çalışarak "Tamam. Yemek istemiyorsan kalkalım. Başka bir yere daha gideğiz." Dediğimde kolasından son bir yudum alıp"Tamam." Dedi ve sarı olan teni biraz daha eski renge dönmüştü. Ayağa kalkmam ile Yağmur'da ayağa kalkıp hızlı adımlara restoranttan çıkıp arabaya geçtim. Beş dakika sonra Yağmur'da arabaya binip benim arabayı çalıştırmamı beklen gözlerle bakıp nereye gideceğini merak ediyor gibiydi. Fakat neler olduğunu söylemeden şurdan şuraya gitmeyecektim. Arabanın kapılarını karşımda duran radyonun altındaki düğmeye basıp kilitledim ve "Neler olduğunu söyle.'' Dedim sert bir şekilde. "Bir şey yok kaç kere daha söylemem gerekiyor? Bir-şey-yok!" Dediğinde sesi yüksek çıkmıştı. Artık iyice sinirlendirmişti. "Sesini yükseltmeyi kes! Seni buraya moralini bozup, sapsarı olasın diye getirmedim! Eğer eve gitmek istiyorsan söyle gidelim. Fakat gideceğimiz yere gitmek istiyorsan somurtmayı bırak!" Sesim sert ve Yağmur'un sesine göre iki kat daha yüksek çıkmıştı. Sadece yüzüme bakıp hiçbir şey söylemedi."Nereye gitmek istediğini düşün ve söyle. Beş dakikan var." Dediğimde gözlerini benden çekip karşısındaki restorantın duvarına odaklandı ve düşünmeye başladı.

Yağmur'dan

Neden habire ne olduğunu sorup duruyordu. Söylemek istemiyordum işte! Neden zorluyorsun? Hem sanane?
Seni bu kadar çok ilgilendiren şey ne? Tamam. Düşünceli biri, diyecek söz yok fakat sorusunun cevabını alasıya kadarda yakamı bırakmayacak kadar inattıda. Bir soru bir kere sorulur, iki kere sorulur, en fazla üç kere sorulur. Öyle değil mi? Sorusuna cevap istiyordu fakat ben ne söyleyebilirdim de sorusuna cevap olarak?
Yanlış bir mesaj gelmiş desem bu mesajın yanlış gönderilme ihtimali yüzde bir kadar. Bu mesajı gönderen benim bacağımın sakat olduğunu ve ne giydiğimi bilen biri. Evden dışarı çokta çıkmıyordum.
Kim olabilir?

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin