24.BÖLÜM

3.6K 156 21
                                    

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹  

Yağmur'dan

Söyledikleri karşısında büyük bir şoka uğramıştım. Savaş beni seviyordu. Savaş, beni, seviyordu. Bunu aklım almıyordu. İnanamıyordum. Şu an gözlerim kapalı olabilirdi ama beynim bunların hiç birini umursamıyor sadece "yağmur, seni seviyorum." cümlesine takılı kalmıştı. Bir şey söylemem gerekiyor muydu? Ne söyleyebilirdim? Sanırım en mantıklısı susmaktı. Yoksa bu gidişle saçmalayacaktım.

Savaş dudaklarını dudaklarımdan ayırdıktan sonra bir kaç saniye bir şey söylemedi. Karanlıkta onun gözlerini araken onun benim gözlerime baktığından emindim. "Çok mu garip seni sevmem?" Dedi. Sesi her zamankine göre daha yumuşak çıkıyordu sanki.
"Hayır." Dedim normal bir sesle fakat yüzümdeki şaşkınlık yüzümden okunuyor olmalıydı. "O zaman gözlerini neden kocaman açmış bir şekilde bakıyorsun?" Dediğinden aklımdan geçenleri daha fazla saklayamadım. "Ben, beklemiyordum. Kendimi şu an çok garip hissediyorum." dediğimde ellerini belime sardı ve biraz daha yaklaştı. "Garip derken? Nasıl yani?" fısıldadı. Ilık nefesi, her söylediği kelimede yüzüme çarpıyordu. Ne söyliyecektim. Onun kadar açık sözlü değildim ben. Bende ona karşı farklı şeyler hissediyordum ama sevmiyordum sanırım. Kendimden emin bile değildim. Ne diyecektim?
"Evet, dinliyorum." Aklımdakileri söylememek için konuyu değiştirmenin en mantıklı seçenek olduğunu düşünüp konuyu değiştirdim. Aklıma gelen ilk soruyu sordum. "Biz neredeyiz? Neden çıkmama izin vermedin?" Dediğimde konuyu değiştirmek istediğimin farkındaydı.
"Kulübenin sahibi bir amca. Tahminimce yaşı elli beş, altmış yaşlarında civarında. Gece oldu. Uyuyordur. Başarılı bir sakar olarak gürültü çıkartıp adamı uyandırabilirsin. Yaşlılarla konuşmayı pek sevmem. O yüzden yanımda kalman en iyi seçenek." dedi normal bir sesle
Hâlâ Savaş'a yakındım. Nasıl uzaklaşacaktım? Ortam gayet romantikken kapıdan açılma sesi geldi.  Ellerimi çekip hızlı bir şekilde Savaş'tan uzaklaştım. Savaş'ta kapıya odaklandığı için hemen çekilmem kolay oldu. Kapının yavaşça açılmasıyla Savaş'ında söylediği gibi elli beş, altmış  yaşlarında bir amca gelip bizi görünce gülümsedi. Uykudan uyandığı çok belliydi. Uykulu gözleriyle bize bakarak, "Gençler bir ihtiyacınız mı var? Gece gece uyanmışsınız?" Dediğinde kalbimin atışını duyabiliyorudum. Derin bir nefes alıp verdikten sonra Savaş'a baktım. Soruya Savaş'ın cevap vermesini istiyordum. "Hayır,yok." Dediğinde sesi az öncekine göre biraz daha sert geliyordu.
Adam biraz daha içtenlikle gülümseyip, "Tamam o zaman size iyi geceler." Dedi ve odadan çıktı. Savaş, yaşlı adamın çıktığını gördükten sonra tekrar yanıma yaklaştı. Ellerimi Savaş'ın omzuna koydum ve hafifçe ittim. Sahte bir esnemeden sonra "Uykum var." Dedim ve  artık  uzaklaşmasını istedimiğimi fiziksel bir şekilde anlattım.

Savaş, koltuğa ilerledi ve sırt üstü yattı. Ne yaptığını baştan anlamasamda Savaş, "Yat o zaman." dedikten sonra gözlerimi kaydırdım ve ne demek istediğini gayet iyi anladım. "Hayır." Dedim net bir şekilde. Utanırdım onun üstünde yatınca. "Ben diğer koltuğa yatacağım." Dedim ve diğer koltuğa yatmak için döndüm. Arkamdan Savaş'ın sesi geldi, "Eğer o koltuğa yatarsan ben senin üstüne yatarım." Dedi iddaalı bir şekilde. "E yok artık. Seni taşıyamam." Sesim isyankâr çıkmıştı. Şaka yapıyor olmalıydı değil mi?
"Çok ciddiyim." dediğinde yapacağının farkındaydım ama Savaş'tan utanıyordum. Onun üstünde yatamazdım. Taşlaşmış gibi kalakalırdım. Onun kadar rahat olamazdım. "Yatıyor musun? Yatayım mı?" Dediğinde. Arkamda kalan Savaş'ın ses taklidini yapıp bıkkınlıkla "Geliyorum." dedim. Arkamı dönüp Savaş'a doğru ilerlediğimde Savaş, bana her zamankine göre biraz daha içtenlikle bakıyordu. Sevdiğine inanmamam zordu sanki. Hani derler ya, 'insanın gözünden her şet belli olur.' diye. Çok doğru bir söz. Savaş, iki gündür bana çok değişik bakıyordu. Artık gözlerindeki soğukluk yoktu. Bana karşı gözlerindeki buzları artık eriyor gibiydi. Bana karşı biraz daha içtendi. Rahattı. Bu güzel bir şeydi fakat ben hiç rahat değildim. Savaş'ta bunun farkındaydı ve beni iyice kendine çekip bu durumu yok edeceğine inanıyordu sanki.

Koltuğun dibine kadar geldim fakat korkuyordum.  "Ne bekliyorsun? Davetiye mi bastırayım?" Dediğinde hiçte komik olmadığını anlatan "hah hah hah." şeklinde bir kahkaha attım. Savaş, yattığı yerden kalkıp elimden tuttu ve beni kendine çekip tekrar yattı.

                          ஜ

Sabah uyandığımda, yatar bir pozisyonda değil, Savaş'ın kucağında oturur bir pozisyonda uyanmıştım. Savaş'ın kollarının biri belimde, diğer kolu ise sırtımı sıkı sıkı sarmıştı. Başım Savaş'ın omzundaydı. Kahve kokusu yoğun ve büyüleyiciydi. Başımı Savaş'ın göğsünden kaldırdıktan sonra Savaş'ın uyanık olduğunu gördüm. Hâlâ uykum vardı fakat üstümdekilerden dolayı pek rahat uyuduğum söylenemezdi. Savaş'ın gözüne bakarak "Günaydın." dediğimde Savaş'ta gülerek karşılık verdi. "Günaydın." Kendimi çok değişik hissediyordum. Dün gece yaşadıklarım, Savaş'ın bana hissettirdikleri değişikti. En önemlisi ise Savaş beni sevdiğini söylemişti.

"Kahvaltı yapalım artık." Dedi ve ellerimi boynundan çektikten sonra ayaklarımı yere bastım.

                          ஜ

Kahvaltıyı bitirdikten sonra Savaş, çatıya çıkıp telefon çekiyor mu diye bakmaya gitmişti. Bende o sırada yaşlı adamla kahvaltı masası topladık. Savaş neredeyse on dakika sonra geldi,
"Beş dakika sonra gideceğiz." Dedi emir vererek. Sesi soğuk çıkmıştı. Olumlu bir anlamda başımı salladıktan sonra yattığımız odaya gidip eldivenlerimi ve şapkamı taktım. Kabanımıda giydikten sonra yaşlı adam ile vedalaşıp evden çıktık.

Savaş'ta bir terslik vardı. Bunu hissedebiliyordum. "Bir sey mi oldu?" Diye sorduğumda Savaş sinirli bir şekilde, "Sana mesaj atan şerefsizin kim olduğunu bulmuşlar." Dedi sinirli bir sesle. "Kimmiş?" Diye sorduğumda gözlerime bakarak " Yağız. Sen o damı gayet iyi biliyorsun" dedi. Ne demek istediğini anlamadım.
"Hayır, bilmiyorum." Dediğimde "Bunu evde konuşuruz, şimdi yürü." dedi ve bileğimden tutup çekiştirmeye başladı. Yarım saatlik bir şekiştirmeden sonra ormandan çıkmış evin önüne gelmiştik. Savaş, hâlâ yorulmamış, hızlı adımlarla kapı ziline bastımıştı. Kapıyı açan güler yüzlü Efsun abla, Savaş'ın bileğimi tuttuğunu görünce yavaşça yüzü düştü.

Savaş, bileğimi bırakıp montunu çıkardı ve Efsun ablaya montunu verdikten sonra tekrardan bileğimi tutup merdivenleri hızlı bir şekilde ilerledik. Savaş'ın odasına geldiğimizde Savaş kapıyı hızlı bir şekilde kapattı beni yatağa doğru ittirdi. Sinirliydi. Hemde fazlasıyla sinirliydi.

Savaş'ın gözleri, kırmızı renkli bir cisim görmüş boğalar gibiydi. "Sakin ol. Ne oluyor?" Dediğimde "Biliyordum." Dedi bağırarak "Neyi biliyorsan banada anlat bende bileyim." Dedim normal bir sesle. Savaş yaklaşıp "Yağız. Sana mesaj  gönderen kişi." Dedi nenfretle.
Bu Yağız kimdi? Ben neden bilmiyordum?

" Yağız kim?" Diye sorduğumda Savaş bir kaç saniye yüzüme baktıktı, "Düşmanım." Nefret kusmuştu sözleri. Bu Yağız dediği herif, benden ne istiyordu?
"Seni tanıyor, seni biliyor." Sesindeki nefret bir an olsun azalmıyor, daha da artıyordu.

Savaş'la yaşamak yorucuydu. Fazla aksiyonluydu. Bu durum bana göre değildi. Ayağa kalkıp Savaş' a sarıldım. Savaş'ı sakinleştirmenin en kolay yolu buydu. "Bizde neden diğer insanlar gibi normal bir zaman geçiremiyoruz? Ben yoruldum Savaş." Dedim yaşadığım bütün yorgunlukları kast ederek. Bir kaç saniye sustu. Ellerini belime doladıktan sonra siniri azda olsa geçtiğini anladım ve derin bir nefes alıp verdikten sonra beyninde sindiremeyeceğim bir cümle patlattı.
"Daha her şey yeni başlıyor güzelim."

=>=>=> DEVAM EDECEK=>=>=>

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin