49. BÖLÜM (17 BİN ÖZEL)

2.4K 91 8
                                    

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹

-Bir ay sonra-

Yağmur'dan

Bir aydır psikolojim bozuk olsa bile, her gece kabuslar görüyor olsam bile derslerimi ihmal etmedim. Edemezdim. Altı aydır çokta iyi bir şekilde çalışmasamda temelim sağlam olduğumdan bütün konuları biliyor, kolaylıkla çoğu soruyu çözebiliyor, çözemediğim soruların üstünde fazlasıyla durup hocalarıma soruyordum. Hocalarım bana karşı ilgi ve disiplinli olduğundan çok kısa bir sürede bu duruma gelmiştim. Onların ve kendi emeğimi, en önemlisi de annemin isteğini boşa çıkartmamak adına bu gün yüksek bir derece yapmam gerekiyordu.

"İstersen çıkalım. Trafik malum, geç kalma ihtimalimiz var." Diyen Savaş'a baktığımda, kahvaltı masasında duran bardağımda ki çayı içip karşılık verdim. "Haklısın. Hadi çıkalım." Dedim ve bardağı bırakıp sandalyenin arkasına astığım çantamı aldım, bardağı bırakıp ayağa kalktım. İçimdeki heyecanı vücuduma yansıtmamaya çalışıyordum ama ellerim ve ayaklarım delicesine titriyordu. Derin bir nefes alıp verdim. Heyecandan bildiklerimi unutacak duruma gelmiştim. "Başarılar Yağmur abla, umarım sınavın güzel geçer." Diye konuşan Uraz'ın gülmüş yüzüne baktım. Heyecanımı ve korkumu bastırmaya çalışarak konuştum. ''Teşekkürler tatlım, umarım dediğin gibi olur.'' Dedim ve yanına yaklaşıp yanağına küçük bir öpücük aldıktan sonra Savaş'la birlikte evden çıktık.

Arabada ikimizde konuşmadık fakat ortamdaki rahatsız eden sessizlik canımı sıktığından ilk konuşan ben oldum, "Savaş ben çok heyecanlıyım. Kalbim delirmiş gibi atıyor, bildiğim konuları unutmuş gibiyim.'' dediğimde Savaş gözlerini birkaç saniyeliğine yoldan çekip gözlerime dikti.

''Heyecandan ölecek durumda değilsin değil mi? Sınavın ortasında kalp krizi geçirme de.'' diye esprili bir şekilde söylediğinde tekrar gözlerini yola dikti. '' Sanırım o kadar da heyecanlı değilim ama bildiklerimi unutmaktan korkuyorum.'' diye itiraf ettiğinde Savaş sağ elini direksiyondan çekip elimi tuttu. ''Sakinleş ve bana aklından geçer her şeyi anlat. Ne seni bu kadar endişelendiriyor da sen bu kadar korkup heyecanlanıyorsun?'' Savaş'ın gözleri yolda olsa bile sıcacık kalbime değen sözleri ve alev topu gibi olan avucunun içi rahatlamama yetti.

Gözlerimi yoldan çekip Savaş'la bağlı olan ellerimize baktım. Konuşmaya başladığımda ise baş parmağımla elinin bir kısmını okşamaya başladım. " Bu sınava altı aydır elimden geldiğince çalıştım ama emeklerimin karşılığı alamamaktan korkuyorum. Bunları geçtim, en çokta neden korkuyorum biliyor musun? Annemi üzmekten." Savaş avcunu sıktı, "Moralini yüksek tut. Emeklerinin karşılığını tabii ki de alacaksın sadece kendine biraz güven." Dedi ve elini elimden ayırıp radyoyu açtı. Filaş belleğe bağlı olan radyoda sadece Sagopa Kajmer ve Sancak şarkıları vardı. Savaş benim Sagopa ve Sancak dinlediğimi nereden biliyordu?

"Moraline tek iyi gelecek şey müzik olduğunu biliyorum, istek var mı yoksa kafama göre takılayım mı?" Diye gözlerime bakarak sorduğunda, "Sancak- Bırak varsa açabilirsin." Dedim ve olmasını diledim.
"Olmaz mı." Şeklinde cevap verince gülümsedim, bu şarkıyı gerçektende seviyordum.

Kanasın içim gibi kanatların da
Sana dokunduğum gibi yaram da dokunur mu?
Ölürüm inan şu an kollarında,
Seven insana ne kadar diye sorulur mu?

Yanımda değilsin o zaman kim var yüreğinde?
Hiç değilse nerdesin bileyim.
Gel desen gelemem, acın oturmuş üzerimde.
Hiç değilse senle öleyim.

Bırak döküleceği varsa dökülsün parmak uçlarıma,
Gözyaşın, ağladıkça sen umutlar dökülür omuzlarıma.
Alacağı varsa Rabbim alsın canımı sen gel otur yanıma.
Ölmedim yaşadıkça ben dokunabilirler mi saçlarına?

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin