Şaşkınlık ve mutluluk karışımı bir duygunun içine hapsolmuşken gözlerimi üç kere açıp kapadım. Bu rüya değildi değil mi?
Pişmiş kelle gibi Savaş'a bakarak sırıtırken Savaş, gayet saçma bir soru sorup anın büyüsünü bozdu. "Bu testin yanlış çıkma ihtimali yüzde kaç?" Yüzümdeki gülümseme bir anda kaybolduğunda Savaş'a ters ters bakmaya başladım. "Ne bileyim ben." Savaş, testi yatağın üstüne atıp tekrar bana baktığında neden sinirlenmiş olduğumu anlamıştı sanırım. "Böyle ters ters bakma Meleğim, boşuna umutlanmak istemiyorum. Hadi giyin. Doktora gidiyoruz." Dediğinde gözlerimi kaydırıp kapıya doğru yöneldim, odadan çıkarken tabii ki söylenmeyi unutmadım. "Sen ne garip bir insansın!"Odadan çıkıp, kendi odama girdiğimde aklımdan sadece tek bir soru geçiyordu.
"Hamile miyim?" Odamın kapısını kapattım, gardrobuma doğru ilerleyip kapaklarını açtım ve kendi kendime düşünmeye başladım. Şimdi, elbise giyemezdim en iyisi bir kazak ve pantolon gitmekti, ultrasona girecektim sonuçta. Dünkü kıyafetlerimi hızlıca çıkarttıktan sonra balıkçı yaka siyah kazağımı ve siyah bacaklarıma tam oturan pantolunumu giydim. Elektriklenen saçımı elimle düzelttikten sonra aynadan bakıp, "Yani, fena olmadım." Dedim. Yalan söyleyemem şimdi, her zamankinden daha kötü duruyordum. Yerdeki kıyafetlerimi gardrobumun içine tıktım ve kendime tekrar aynadan baktım. İçimde bir hareketlenme hissettim bir anda. Bu heyecan mıydı, yoksa korkunun içime yarattığı minik etkilerinden miydi? Bilmiyordum ama kapının bir andan açılmayısla korkudan sıçradım. Aynadan korku ve öfkeyle ile düşüncelerimin içine eden Savaş'a baktım. Kapı çalınmadan bam diye girilir mi ya? Bu hangi gezegenin aynısıydı?Kendimi toparlamak için boğazımı temizledim ve sabır diliyerek tekrar kendime baktım. Savaş'ın içeri dalar gibi girmesi ben her zaman sinir ediyordu. "Yağmur," dedi Savaş bana bakarak. "cenazeye gitmiyoruz meleğim, doktora gidiyoruz." İlk önce ne dediğini anlamadığım için aynadan birkaç saniye baktım Savaşı'nın yüzüne, sabah bir şey yemediğim için beynim biraz geç anlıyordu cümleleri.
Kıyafetinden bahsediyor.
İç sesimin beni aydınlattığı için küçük bir teşekkür ettikten sonra derin bir nefes alıp kafamı geriye doğru attım. Neden bu kadar sabrım zorluyordu?
Yağmur, eğer hamileysen Allah, Savaş'a sabırı bol bol versin. Yoksa seni Savaş'tan başkası çekmez söyleyeyim.
İç sesim bana düşüncelerini söylerken bir an haklı olduğunu anladım. Sanırım biraz fazla agrasiftim. Arkamı dönüp Savaş'a baktığımda Savaş'ın yanıma kadar gelip gözlerinin hâlâ bana baktığını gördüm. İçimde bir şeyler eridi o an, midemde ki kelebekler tekrardan uçmaya başladı. Sanırım buna aşk diyorlardı halk arasında.
Savaş'ın gözlerinde ki derinliği şu zamana kadar denizlerde bile görmemiştim. O kadar derin ve imalı bakıyordu şu an bana, kalbim teklemeye başlamıştı. Ölmek istemediğimden Savaş'ın bu derin bakışlarına son verdim ve birkaç saniye sonra kıyafetlerine bakmaya başladım. Savaş, beyaz sade bir tişört giymişti, altına ise bacaklarına tam oturan bir pantolon. Havanın soğuk olduğunu bildiğinden kombini siyah deri ceket ile tamamlamıştı. Saçlarına baktım sonra, her zamanki gibi yine dağınıktı o siyahlar. Yakışıklıydı, baya yakışıklıydı. O, yaklaşık ama bir o kadarda hayvandı.
Savaş boğazını temizleyip dikkatimi kendisine odakladığın da gözlerine baktım çok mu ona hayran olduğumu belli etmiştim? Yok canım, sadece göz ucuyla bakmıştım o kadar.
Savaş elini belime dolayıp dudağımdan minik bir öpücük aldıktan sonra sırıtarak fısıldadı, "Meleğim, bakıyorum da baya bana hayran kaldın." cümleyi anladıktan birkaç saniye sora Savaş'ın kollarından ayrıldım ve yapay bir kahkaha attım, "Sadece... sadece," ne diyecektim? Savaş tek kaşını kaldırıp "Sadece ne?" Diye sordu. "Göz gezdirdim." Dedim bir anda. Cevabın biraz saçma olduğunu fark ettim ama çaktırmadım. Savaş birkaç saniye gözlerime baktı ve konuyu kapatmak isteyip heyecanla, "Tamam, tamam neyse." dedi. "Saçını tara da çıkalım artık." Onda ki bu heyecan beni de mutlu ettiğinden başımı salladım ve makyaj koltuğuna geçip dağınık topuz halindeki saçlarımı açtım. Saçlarım yüzüme dökülürken elimdeki tokayı makyaj masasının üstüne koyup çekmecede ki tarağı aldım. Saçımı taramak için kolumu geriye attığımda Savaş yaklaşıp elimdeki tarağı almasıyla gülümsedim. Bu kadar düşünceli olması beni mutlu etmişti doğrusu. "Şu telefonu masanın üstüne koyar mısın?" Diyen Savaş'a baktığımda Savaş, telefonunu bana uzatmış bakıyordu. Az önce o rica mı etmişti? "Sen az önce rica mı ettin? Yoksa ben mi yanlış duydum?" Telefonunu makyaj masanın üstüne koyduktan sonra Savaş'tan bir cevap bekledim ama o, cevap vermek yerine saçımı taramaya başladı. Hö-dük.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|
Teen Fiction-YAĞMUR ÜNSAL- Babası ve annesi gizli bir şekilde öldürülmüştü.Herkes büyük bir üzüntü ve şok içerisindeydi. Yağmur annesi ve babasının bu gizli ölümünü tabii ki araştıracaktı. Fakat bu ölümün arka perdesi hiçde iç açıcı değildi. Yağmur, lise son ö...