Kum saati çizimi için semiha_boga5123'ya çok teşekkür ederim.
Tasarım bana aittir.Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹
Yağmur'dan
Sabah gözlerimi açtığımda Savaş'ın telefonla konuştuğunu duydum.
"Ne zaman?"
"Hayır. Kahvaltıya gelin. Akşama beraber çıkarız."
"Tamam. Çok konuşma kapat."
Her zamanki gibi kapabaydı. Her ne kadar içindeki acıyı kalbine gömerek davransada.Bir kaç dakika sonra Savaş'ın yatak odasına giriş yaptığında yüzüne baktım. Gözleri ve dudakları şişti. Dün gece bir kaç dakika göz yaşı döktüğü için gözleri ve dudakları biraz daha belirgenleşmişti.
Kiminle, nereye gideceğini merak etmekye başlamıştım.
Gizem'le akşam bir yere mi gideceklerdi? Belki.
Çünkü Uraz'da yanlarına gelip eğelenmeye çıkabilirlerdi. Tabii ki kıskanmıyordum. Sadece. Sadece...
Evet kıskanıyordum."Akşam kiminle, nereye gideceksin?" Diye sorduğumda elindeki telefona odaklanmış olan gözlerini bana doğru çevirdi ve "Yeni sevgilimle." dedi sırıtarak. Gözlerim bu cümleden sonra yuvalarından çıkarcasına büyüdü. Ne söyliyeceğimi bilmiyordum. Ne söyliyebilirdim de?
Gözlerimi devirip yatağa tekrar yattım ve sinirden gözlerimi kapatıp sakin olmaya çalıştım.
"Uzun kumral saçları var. Yumuşak, pamuk gibi dokunmaya kıyılmaz. Hele ki gözleri," dedi ve iç çekti. "Gözleri her duyguyu barındırdığı için elaydı sanki. Dudakları ise pembe dolgun ve öpülesi. Bacakları uzun, vücudu pürüzsüz, tıpkı bebek vücudu gibi." dedi hayran hayran anlatarak. Bana askar arkadaşıymışım gibi bunları anlatması gerçektende sinirlendirmişti. Az sonra okey oynamayı teklif ederse hiç şaşırmazdım."Bu kadar çok ballandıra ballandıra anlatıyorsan neden onun yanında yatmıyorsun?" Gözlerimi kısıp hafif cırladığımda Savaş pis bir şekilde sırıtıp "zaten yatıyorum." dedi. Gözlerim tekrar kendiliğinden açılmıştı. Savaş az önce beni mi anlatmıştı?
Benden başka kimseyle yatmıyor, bütün bir günü benimle geçiriyordu. Ben onun için özledim. Savaş kısandığımı anlamış olacaktı ki "Seni sevdiğim halde başkasıyla yatacağımı mı sanıyorsun?" Diye normal bir sesle söylerken onun sorusuna cevap vermek istemedim. Çünkü Savaş'a hâlâ güvenmiyordum.
"Hazırlan, telefonla konuştuğum arkadaşlarımdı. Seni onlarla tanıştıracağım."
ஜ
Savaş'a karşı hâlâ mahçuptum ve yüzüne utancımdan bakamıyordum. Bu yüzdende odamdan kağıdımı ve kalemimi aldıp Savaş'ın oturduğu odaya geçtim. Savaş'ın karşısına oturup yanıma aldığım kalem ve kağıda içimden gelenleri resimle anlatmaya başladım.
Bir kum saati çizdim. Bu kum saati iki kalp şeklindeydi. Biri benim kalbim diğer ise Savaş'ın kalbiydi. Kum saati zamanı temsil ediyor, kum saatinin kumları ise sevgimi temsil ediyordu. Kalbim adeta kum saatinin kumları gibi yavaş yavaş ve zamanla Savaş'ın kalbine akıyordu. Buna engel olamıyordum. Kalbim Savaş'ın sevgisini istiyordu ama beynim Savaş'ın sevginisi istemiyor, Savaş'tan uzaklaşmamı söylüyor gibiydi.
"Ne yapıyorsun?" Diyen Savaş'a gözlerimi çevirdiğimde saçmaladığımı ve bu çizimin Savaş'ın görmemesi için kalemi bıraktım ve kalemi koltuğun üstüne bırakıp kağıdı buruşturdum. "Hiiç." Dedim unursamayarak. "Hiç birşey."
Savaş, dudaklarını araladı tam bir şey söyleyecekken Efsun abla geldi.
"Savaş bey, arkadaşlarınız geldi. Mutfakta sizi bekliyorlar." Savaş, bendeki gizlerini Efsun ablaya odakladı ve " Tamam gidebilirsin." Dedi. Efsun abla odadan çıktıktan sonra Savaş ayağa kalktı. Neredeyse üç parmak kadar topuğu olan siyah kadife botlarımdan başlayıp, siyah dar pantolonuma ve beyaz gömleğime baktı. Neden baktığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Dudaklarımı aralayıp "Neden bakıyorsun?" Diye soracakken Savaş benden önce davranıp " Hadi, mutfağa." Dudaklarımı kapattım ve ayağa kalktım.Ayağa kalkıp Savaş'ın yanına doğru yürümeye başladığımda Savaş, yavaş adımlarla önden yürümeye karar verdi fakat mutağa Savaş'la beraber girmek istediğim için birkaç koşar adımlarla Savaş'ın yanına geldim ve yanına iyice yaklaştım.
Mutfağa girdiğimizde masada bizi bekleyen dört kişiyi gördüm. İlk önce Savaş'a bakan gözler bana döndüğünde herkes şaşırmış gibiydi.
Kumral, dalgalı saçlı kahverengi gözlü, Savaş'la aynı yaşta olan çocuk, "Bu güzlellik kim, yenilerinden biri mi?" Diye sorduğunda gözlerimi açmamak için zor tuttum. Yenilerinden biri mi derken?
Savaş bu soruyu cevaplamak için dudaklarını araladı, "Bahs-" savaş'ın sözünü keserek "Arkadaşız." Dedim ve konuyu kestirip attım. Savaş'ın "bahsettiğim kız" diyeceğini anladığım için sözünü kesmiştim. Biz sevgili değildik, arkadaşta değildik. Tamam bunlara rağmen arkadaşlarına bahsedip sevdiği kız olabilirdim ama bu konunun önü açık bir konuydu ve nereye istenirse oraya çekilme potansiyeli yüksekti.Siyah, uzun saçlı, saçları kadar gözleride siyah olan kız pembe dolgun dudaklarıyla gayet çekici duruyordu fakat sözleri güzelliği kadar çekici değildi. "Gerçektende sadece arkadaş mısınız?" dedi. İnanmamış gibi duruyordu. Beynimde söyliyeceğim cümleyi toparladım ve dudaklarımı aralayıp gereken cevabı verecektim ki Savaş elimden tutup gereken cevabı benim yerime adrese teslim etti. "Size ne? Arkadaşsak arkadaşızdır, sevgikiysek sevgiliyizdir. Sizi ilgilendirir mi?" Savaş, derin bir nefes aldıktan sonra kendi sorusuna kendisi cevap verdi.
"Hayır, ilgilendirmez!"
Savaş cümlesini bitirdikten sonra birlikte kahvaltı masasına ilerledik ve sandalyeye oturasıya kadar elimi bırakmadı.Kahvaltı masasına oturalı neredetse on beş dakika olmuştu ama ortamdaki gerginlik bir an olsun gitmemişti. Canımın sıkılması imkânsızdı çünkü beni izleyen gözler can sıkıntımı bastırıyordu.
"Bu kadar sessizlik çok canımı sıktı." Gözlerini Savaş'a odaklayarak konuştuğunda Savaş gözlerini kahvaltı tabağından ayırmadı. Gözlerimi cümleyi söyleyen sarışın kızdan çektim ve kahvaltı tabağına odakladım. Bende Savaş gibi tepkisiz bir şekilde kahvaltı tabağıma bakmaya başladım.
"Ben Ecrin." Gelen sesin yönüne baktığımda karşımda duran kıvırcık, sarışın, ela gözlü, beyaz tenli ve dudakları çokta dolgun olmayan tatlı bir kız duruyordu. Bu kız, az önceki kıza göre biraz daha sıcak kanlı ve tatlı gelmişti. Gülümsedim. "Bende Yağmur."
Kumral saçlı, kahverengi gözlü, beyaz tenli olan az önceki "Bu güzel kim?" diyen çocuk, "Bende Bora." dedi gözlerime bakarak. Az önceki çapkın bakışlarından da tavrında da eser yoktu. Cümlesini bitirdikten bir kaç saniye sonra " ve hayalim ne biliyor musun?" diye sordu. "Hayır." Şeklinde cevap verdim.
"Bir cenaze arabamın olması," dediğinde tuhaf bir şekilde baktım. "çünkü insanlar o arabaya binmek için ölüyor." Dedi ve kendi espirisine kendisi güldü.Hafif tebessüm ettim ama içimden kalkıp Bora'ya yeni tanıştığım hale kalkıp bir tane patlasım geldi. Ecrin elini kaldırıp Bora'nın kafasına şaklattığında gülmemek için kendimi tuttum. " Dakika bir gol bir. Daha yeni tanıştınız, hemen kendini belli etme." Dedi neşeli bir şekilde. Ecrin ve Bora'yla iyi anlaşacağımızı tahmin ediyordum. İkiside sıcak kanlı ve oldukları gibi davranıyorlardı. Yanımda oturan sarışın, düz saçlı, beyaz tenli, mavi gözleriyle etrafı kasıp kavuran çocuk, "Mert." dedi gülümseyerek. Gülümsemesi biraz soğuk olsada siyah saçlı kızın bakışları kadar dondurucu değildi. Kendini tanıtmayan sadece siyah saçlı kız kalmıştı. Oda bunun farkına varmış olacak ki "Bende Azra." Gözlerime bakarak söylediği bu cümle bana hiçte samimiyetçe gelmemişi. Belkide az önceki tavrından dolayı bana öyle geliyordu bilmiyordum ama ona karşı hiç ısınamamıştım.
=>=>=>DEVAM EDECEK=>=>=>
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|
Teen Fiction-YAĞMUR ÜNSAL- Babası ve annesi gizli bir şekilde öldürülmüştü.Herkes büyük bir üzüntü ve şok içerisindeydi. Yağmur annesi ve babasının bu gizli ölümünü tabii ki araştıracaktı. Fakat bu ölümün arka perdesi hiçde iç açıcı değildi. Yağmur, lise son ö...