Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹
Yağmur'dan
Sabah gözlerimi,güneş ışıkları ile açtım. Hala uykum vardı ama dersimde vardı. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Yorgundum ve boğazlarım çok ağrıyordu. Gözlerimi yatağın etrafında gezdirdiğimde Savaş yoktu. Derin bir nefes alıp verdim ve kendimi yatağa bıraktım. Savaş'la birlikte yatınca içim içimi yiyordu.
Kalbim farklı yerlerde atıyor,mantığım saf dışı kalıyordu. Yutkunmaya çalıştım. Ama çok zor oldu. Boğazlarım sandığımdan daha berbattı. Telefonum aşağıda kalmıştı ve saatin kaç olduğundan haberim yoktu. En iyisi yataktan kalkmaktı ama yatak sanki "Boş ver bütün işleri ve dersleri gel beraber istediğin kadar istediğin saate kadar yatalım." Diyordu. Yatağın bu isteğini zorla da olsa reddederek ayağa kalktım. Yavaş adımlarla banyoya girdim ve günlük işlerimi yaptım. Banyodan çıktıktan sonra kapının kolunu sessiz bir şekilde açtım. Tek ümidim o nöbetçi kılıklı dağ ayılarının kapının önünde olmamalarını beklemekti. O adamları sevmiyordum. Sesleri robotsu,metalik ve soğuk geliyordu. Savaş gibilerdi.
Ee nede olsa mal sahibine çeker.
Kapıyı açıp baktığımda etrafta kimse yoktu. Derin bir oh çekip üstümü değiştirmek için misafir odasına doğru ilerledim. Odaya geldiğimde üzerime ne giyeceğimi düşünmeye başladım ve neredeyse yarım saat sonra toz pembe, tüylü ve üzerinde sweet dream yazan, diz kapağımın hemen bir karış üstünde biten kazağımı ve siyah deri taytımı giydim. Ayakkabı olarak beyaz spor ayakkabılarımı tercih ettim ve saçımın üstünü toplayıp topuz yaptım. Alt taraflarınıda biraz kabarttıktan sonra hazırdım. Aynaya baktığımda yüzüm solgun duruyordu. Makyaj çantamı çıkarıp biraz fondoten sürüp makyaj süngeri ile iyice cildime yedirttikten sonra maskara yardımı ile kirpiklerimi uzatıp dolgunlaştırdım. Fondotenimi, makyaj süngerimi ve maskarayı çantamın içine koyduktan sonra elime karpuzlu balmımı aldım ve onuda sürdükten sonra hazır oldum. Yüzüm ve üstüm gayet iyi görünüyordu fakat içimde boğazım yırtılacakmış gibi ağrıyordu. Odadan çıkıp telefonumu almak için aşağı indim. Masanın üstünden telefonumu aldığımda saatin 08:00 olduğunu gördüm. Telefonumu cebime koyup mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Enfes bir şey kokuyordu ve sanırım bu koku mutfaktan geliyordu. Mutfağa girdiğimde Efsun abla yine döktürmüştü. Efsun ablaya, "Günaydın." Diyebildim kısık ve ağrıyan boğazımla. Tezgahta bir şeylerle uğraşıyordu. Bana doğru dönüp güler yüzle "Sanada."dedi ve tekrar işine koyuldu. Kahvaltı tam hazır değildi. Savaş ve Uraz'da ortada yoktu. En iyisi Savaş'ın yatağı toplamaktı. Ya da yatağımı. Belkide yatağımızı.
Ne düşünüyorum ben?
Savaş'ın odasına geldiğimde oda toplu ve sadece yatağın dağık olduğunu fark ettim. Yatağı toplamadan önce Savaş'a mesaj göndermem gerekiyordu. Bu gün bu boğaz ağrısı ile derse giremezdim. Odanın içine girip kapıyı kapattıktan sonra yatağın üstüne oturdum ve telefonumu açıp mesaj yazma bölümüne girdim ve Savaş'a mesajı gönderdim.
Gönderilen: SAVAŞ
Ben bu gün kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Boğazlarım çok kötü halde ağrıyor ve kendimi yorgun hissediyorum. Erdem hocaya haber verirsen çok sevinirim. Bu halde derse girersem boğazımı ağrısından dersi dinleyemeyip, anlayamam sanırım.
Savaş cevap yazasıya kadar yatağı tapladım ve yatağın karşısında duran siyah, deri kaplamalı çalışma koltuğuna oturdum. Telefonumu önümde duran çalışma masasına koydum ve etrafı en ince ayrıntısına kadar incelemeye başladım. Çalışma masasının neredeyse 4 metre ilerisindeki sol tarafında kalan bir tablo vardı. Tamam bu gayet normal geliyordu ama tablo yamuk duruyordu ve bende simetri hastalığı vardı. Onu unutmaya çalıştım ve düzeltmemek için kendimi zor tutum. Fakat başarısız oldum. Koltuktan kalkıp tabloyu düzeltmek için ilerledim. Tabloya parmaklarım ile dokundum ve arkamdan Savaş'ın gürlemesi geldi. "Bırak o tabloyu!"Sesi gayet tehtitkâr, sinirli ve öfkeliydi. Onun gürlemesi ile dizlerimin bağı çözüldü ve başımdan aşağı kaynar su döküldü sandım. Şaşırmıştım. Nasıl bu kadar sessiz ve hızlı buraya gelmişti? Hem benim burada olduğumu nereden biliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|
Teen Fiction-YAĞMUR ÜNSAL- Babası ve annesi gizli bir şekilde öldürülmüştü.Herkes büyük bir üzüntü ve şok içerisindeydi. Yağmur annesi ve babasının bu gizli ölümünü tabii ki araştıracaktı. Fakat bu ölümün arka perdesi hiçde iç açıcı değildi. Yağmur, lise son ö...