48. BÖLÜM (16 BİN ÖZEL)

2.4K 90 15
                                    

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹

Yağmur'dan

Savaş'ın sürüklemesiyle banyoya geldiğimizde Savaş elimi bırakıp küvetteki suyu hazırlamak için ilerlerken ben sadece ona bakmakla yetindim. Soyunmamı beklemiyordu herhalde?

Arkası dönük bir şekilde, "Ne bakıyorsun saf saf. Soyun." Diyen Savaş'a baktığımda şaşkınlığımı belli etmeden yapamadım, "Yok artık saçmalama isterden." Dediğimde Savaş bir anda yaklaşıp kabimin boğazında atmasını sağladı, "Ya kendin çıkar üstünü, ya da ben." Diye yüzüme fısıldadığında hiçbir şey söyleyemedim. Sadece başımı olumlu bir anlamda sallamakla yetindim. Savaş tekrar benden uzaklaşıp küvete doğru ilerlediğinde, düşüncelerim ve ben baş başa kaldık. Ben onun yanındayken nasıl yarı çıplak kalacaktım?
Hâlâ Savaş'tan utanıyordum.
Off!

Düşüncelerim zihnimden hızlıca geçerken yanaklarıma hücum eden kanı hissedebiliyordum. Derin bir nefes alıp, "Şey, Savaş," diye dudaklarımı araladığımda Savaş anında cevap verdi,
"Ney Yağmur?"
"Sen iki dakikalığına çıksanda ben bir taytımı çıkartsam?" diye sorduğumda Savaş yüzünü bana dönüp pis pis sırıttı, "Çıkarsam, iç çamaşırlanı da çıkartırsın." Dediğinde bağardım, "Azdın herhalde? Kendi ateşini kendine sakla pis sa-" Cümlemi tam bitirmeden Savaş hızla yanıma gelip eli ile dudağımı kapattı ve kulağıma fısıldadı, "Sakin ol bebeğim, tamam çıkıyorum. Sadece şaka yaptım." Dediğinde yavaşça elini dudaklarımdan çekip banyodan çıktı. Savaş çıkasıya kadar hiçbir şey demedim ama arkasından sessizce saydırdım. Şakaymış! Ne kadar da komik gerizekalı! Şakayı kaldıracak gibi bir halim falan mı var? Sabır ver Ya Rabbi!

Ayakkabılarımı çıkartıp kapının arkasına koydum ve yavaşça siyah taytımdan kurtulup ayakkabımın biraz daha ilerisine koydum. Kalbim son derece şiddetli atmaya başladığında göğüs kafesimin acıdığını hissettim. Korkmuyordum. Çünkü Savaş'ın bana zarar vermeyeceğini biliyordum. Ama içimdeki adrenalin kalbimi fena etkilemişti. Bunu gayet net hissedebiliyordum. Küvete ilerleyip oturduğumda, içimdeki garip hisle Savaş'ı beklemeye başladım.

Kendini Savaş'a bırak Yağmur. Yaralarını sarmasına izin ver.
Biliyorsun, o sana zarar vermez.
İstese de veremez. Çünkü sen, onun için her şeysin. Oda senin için öyle. O senin yaralarını sarsın, sende onun. Korkma ve kendine ona bırak.

İç sesim beynimde kendi kendine konuşurken, kulak verip onu dinledim. Yine her zamanki gibi haklıydı. Savaş bana zarar vermezdi. Biliyordum. Ama utanma duygusu?
Belki de kalbime ağır gelip deli gibi atmasını sağlayanda oydu. Bilmiyordum.

Kendime iç sesimin dediklerini tekrarlayıp kalbimi sakinleştirmeye çalıştım ama bu sakinleştirme çabası pekte fayda vermedi. Çünkü birden gelen kapı açılma sesiyle başımı sese doğru çevirdim ve üstünde sadece boxer olan Savaş'a baktım. Dağınık siyah saçları, gayet sıkı ve fit görünen bedeni ve kasları... Kalbim tekrar delicesine atmaya başladığında başımı öne eğip kızaran yanaklarımı gizlemeye çalıştım. Onu hiç böyle görmemiştim.

Kapı kapandığında kalbim iyice hızlanmaya başladı. Kapalı olan gözlerimi iyice sıktım ve öylece kaldım."Yağmur," diyen Savaş, yüzüne bakmamı isteyecekti biliyordum ama Savaş, bu hâldeyken peygaberliğini bile ilan etse bakamazdım. Yüzüne bakmadan, "Efendim Savaş?" dedim titrek sesimle. Savaş tekrar, "Yağmur," dediğinde hiçbir şey demedim. Zaten heyecandan şuracıkta ölmek üzereydim, birde yarı çıplak vücuduna bakacak güç bende yoktu.

Savaş kapıdan uzaklaşıp bana doğru yaklaştığını hissettiğimde, Savaş'ın yanıma gelmesini bekledim.

Yağız'a karşı böyle olmadın sen! Ondan korkmadan, utanmadan karşı çıkmaya çalıştın, neden Savaş'ın yanında kedi yavrusu gibi kaldın? O senin sevdiğin değil mi? Aç gözlerini bırak kendini ona, daha kaç kez söylemem gerek?

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin