Yağmur'dan
Gözlerimi araladığımda büyük bir yatağın ortasında kendimi yarı çıplak ve ellerim yatağın demir başlığına kelepçe ile bağlanmış bir halde buldum. Uykumu bile tam açamadan korkmaya ve kalbim delicesine atmaya başladı.
Ben bu hâle nasıl gelmiştim?
Neredeydim?
Ve buraya nasıl gelmiştim?Etrafıma şöyle bir bakmaya çalıştığımda eski, yıkık bir garajın ortasında öylece yatarken beni buraya kimin, ne için getirdiğini hem merak ediyor hemde deli gibi korkuyordum. Birden sol tarafımdan gelen yabancı sese hızlıca başımı çevirdim. "Günaydın Yağmur."
Buda kimdi?
Ve adımı nereden biliyordu?
Mavi gözleri ile vücudumu delip geçen çocuk, dudaklarımı aralayınca yaşlarla dolan gözlerime baktı.
"Sesende kikimsin?" Korkudan kelemeye başladığımda sol tarafımda duran siyah saçlı çocuk, tahminimce yirmi, yirmi beş yaş arasındaydı.Dudaklarını kıvırıp pis pis güldü, "Savaş benden hiç bahsetmedi mi sana? Ne kadarda ayıp, insan hiç en kadim düşmanından bahsetmez mi?" alaycı sesi sinirlenmeme neden olsa da karşımda duran yabancıyı cümlesi biter bitmez kimim olduğunu anladım.
Bu YAĞIZ'DI!
"Ne istiyorsun benden?" Diye korku ile sorduğumda Yağız'ın gülüşü iyice yayıldı, "İşte istediğim soru da bu. Zekisin, zeki kızları severim." Sesli bir şekilde yutkundum, bakışları vücudumu süzerken sırıtması midemi kaldırdı ve tüylerimi diken diken etti.
Korkunu belli etme! Korkmuyormuş gibi davran. Seni güçlü sansın.
İçimdeki korkuyu bastırıp derin bir aldım. Gözlerimi, dudaklarını aralayan mavilerine diktim. "Seninle küçük bir oyun oynayacağız." Tek kaşımı kaldırıp cevap verdim, "Nasıl bir oyun?" Sesimin titrek çıkması Yağız için korktuğumun kesin kanıtıydı. Lanet olsun! Korktuğumu belli etmemem gerekiyordu. Yağız, kulağıma doğru eğilip yavaşça fısıldadı, "Savaş'ın canını acıtacak bir oyun." Nefesi kulağımı gıdıklarken dediğini birkaç saniye sonra idrak ettim, kalbim göğüs kafesimi zorlarcasına atmaya başladığında itiraz edip onadan uzaklaşmak için başımı sağa çevirdim. "Hayır." Sesimin yüksek çıkması Yağız'ı sinirlendirmiş olacak ki kaşlarını çattı, "Başka bir seçenek sunduğumu hatırlamıyorum." Anında cevap verdim,
"Bende kabul ettiğimi hatırlamıyorum!" dediğimde Yağız elini yüzüme bastırıp ona bakmamı sağladı."Ne yani Savaş'ın yanına dönmek istemiyor musun?" Dediğinde gözlerim Yağız'ın her hareketini dikkatlice izliyordu. Kalbimdeki Savaş'a olan kısım beynime deli gibi bağırırken gözlerim iyice doldu ve sol gözümden bir yaş düştü, "Ağlama bebeğim, Savaş'la aranız düzelecek inan bana." Sesindeki ve yüzündeki alaycı tavır benimle kafa bulduğunu belli ediyordu. Artık sinirlerimi daha fazla kontrol edemediğimden dudaklarımı sinirle araladım, "Bir, bana bebeğim deme! İki, seninle oyun falan oynamayacağım. Üç, Savaş'la aramı düzeltirim yada düzletmem sanane?!" Diye bağardığımda Yağız, birden yüzümdeki elini çekip çıplak olan belimi kavradı ve kendini bana yaklaştırdı, "Bana bağırmayı kes." Diye fısıltı ile tıslayan sesi bütün vücudumu diken diken etti. Sürekli kaybettiğim cesaretimi tekrar toplamaya çalışıp, titrek sesimi boğazımı temizleyerek kurtulmayı denedim ve gözlerimi mavinin en tehlikeli, sapık haline diktim. "Bırak beni!" Yağız biraz daha yaklaştı, "Oyunu oynamadan hiçbir yere gidemezsin."
Artık bu yakınmaşmadan tiksindiğimi belirtircesine Yağız'ın yüzüne tükürdüğümde Yağız boşta kalan eli ile yüzümü silip birden dudaklarıma yapıştı.
Kalbim delicesine atarken, kafamı sağa sola çevirerek geri çekmeye çalıştım. Ama ellerim, her çekilmeye çalıştığımda kelepçenin etkisiyle çok fazla acıyor, buda dudaklarımdan isteksizce inlemelerin çıkmasına neden oluyordu. Neredeyse yarım saattir tuttuğum göz yaşlarımı artık serbest bıraktım.
Vücudum delicesine yanarken yaşadığım hayata ve şuan ki yaşadığım durumdan dolayı herkese, ve her şeye binlerce, milyonlarca, tirilyonlarca kez küfür ettim. Nefret ediyordum artık kendimden. Yağız'a bir şey yapamadığım için, ona engel olamadığım için artık kendimen nefret ediyordum. Göz yaşlarım hıçkırıklarımın arasına karıştığında Yağız dudaklarını çekip yüzüme baktı, "Ağlama, çırpınma, put gibide durma. Kendini bana bırak ve zamanın tadını çıkar. Sana Savaş'ın bile hissettiremediği şeyleri hissettirip yaşatıyorum daha ne istiyorsun?" dediğinde hıçkırıklarım sözcüklere karıştı, "Allah belanı versin!" Yağız sadece pis pis sırıttı ve dudaklarını dudaklarıma yapıştırıp birkaç saniye sonra alt dudağımı dişledi. Tüm gücümle bağardım ve ayaklarımı yatağa vurmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|
Teen Fiction-YAĞMUR ÜNSAL- Babası ve annesi gizli bir şekilde öldürülmüştü.Herkes büyük bir üzüntü ve şok içerisindeydi. Yağmur annesi ve babasının bu gizli ölümünü tabii ki araştıracaktı. Fakat bu ölümün arka perdesi hiçde iç açıcı değildi. Yağmur, lise son ö...