32. BÖLÜM 22/04/2018 #GençKurgu287

3.1K 142 23
                                    

Oha! #Gençkurgu 'da 287. olmuşuz!
Bunun şerefine bir bölüm gelsin!
Bölüm beğenilerinizi eksik etmeyin.
Hepinize iyi günler dilerim.
İyi ki varsınız...

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹  

Yağmur'dan

Uyandığımızdan beri Savaş'la konuşmuyordum. Savaş bir şey söylediğinde veya soru sorduğunda cevap vermiyordum, bu durumdan çok sıkılmış olacak ki televizyondaki gözlerini bana çevirdi,

"Yağmur, kes şu saçma tribi. Uyandığımızdan beri konuyorsun!" sesindeki sert olan tınıyı umursamayarak, televizyondaki gözlerimi Savaş'a odakladım "Ne trip atması be? Benim trip attığım falan yok! Sadece kafamdaki soru işaretine bir yanıta arıyorum." dedim gözlerine bakarak. Savaş, koltuktan kalkıp yanıma oturduğunda elimle kendimi iterek Savaş'tan biraz uzaklaştım.

"Ne sorusu?"
"Her neyse boşver." dedim ve koltuktan kalktım. Sesimdeki soğukluk Savaş'a dünki olanları hatırlatmış olacak ki, odadan çıkmak için attığım adımlar, Savaş'ın sesini duyduktan sonra durdu.

"Sen, beni mi kıskanıyorsun?"
Ne alakası var be? Ben senin neyini kıskanayım? Savaş'a dönüp yüzüne baktığımda, yüzünde pis bir gülümseme gördüm.
"Ben senin neyini kıskanacağım be? Diyeceğim şu, kimin yerini doldurmak için kiminle yattıysan, yatmaya devam et. Beni kullanma!" Dedim ve aramı dönüp koşara adımlarla odadan çıkıp lavaboya girip kapıyı sert bir şekilde kapattım.

Onu seviyor muyum bilmiyorum ama duygularımla oynaması zoruma gidiyordu.
Neden her şey ters gidiyordu? İyi ki bir Savaş'a karşı duygularımı açayım dedim!

Lavaboya girip kapıyı sertçe kapattım ve kendime aynadan baktım. Gözlerim kızarmış, yorgun duruyordum. Çeşmeyi açıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra tekrar aynaya baktım ve yüzümden akan su damlacıklarını izledim. Bu gün makyaj yapmadığım için her su taneciğinin ıslak yapısını hissediyordum.

Aklıma annem geldi. Ben hasta olduğum zamanda annem tıpkı benim gibi olurdu. Gece hep benim yanı başımda bekler bu sebepten dolayı da gözlerinin altı çöker teninin rengi solardı. Düşündüm.

Annem benim bu hâlimi görse üzülür müydü? "Neyin var?"deyip eski günlerdeki gibi konuşur dertleşir miydik? Bunları düşündükçe gözlerim doldu. Artık annem yoktu ve bana üzülecek, benimle dertleşecek, bana kızacak bir annem yoktu artık. Hep içime atarak bitirmeliydim artık bazı problemleri.

Savaş'ın bana söylemek istemediği şey şu an pek umrumda değildi. Artık tek düşündüğüm şey, annemdi.

Gözlerimi kapattım ve göz yaşlarımın aklamsına izin verdim. Annem ve baba öleli neredeyse bir buçuk sene olmuştu ve ben onları en son iki ay önceki rüyamda görmüştüm. Onları gerçektende özlemiştim ama onlar rüyalarıma bile gelmeye tenezzül etmiyordu. Beni özlememişler miydi?

Kapının birden açılmasıyla irkildim. Gözlerimi açıp kapıya baktığımda gelenin Savaş olduğunu gördüm. Savaş sinirli değildi, tam aksine üzgün ve sakin duruyordu. Yüzüme birkaç saniye baktıktan lavaboya girdi ve kapıyı kapattıktan sonra kollarını açtı, yüzüme acı dolu gözleriyle baktı.

Birkaç saniye Savaş'ın yüzüne baktıktan sonra kollarımı Savaş'ın bedenine sardım.
O beden benim en güvenli hissettiğim cennetimdi adeta.
Hiç kimsem yokken bir anda her şeyim olan bu adam, ilk işe başladığım zamanlarda annem kadar ilgi göstermiş, babam gibi beni korumuş ve kollamış, arkadaş gibi benimle eğelenmiş, ve şimdi ise en iyi sırdaş olmuştu.

"Ağla,"dedi kısık sesle kulağıma fısıldayarak. "Ağladıktan sonra kendini daha iyi hissedeceksin inan bana."

Dediği gibi yaptım. Kollarımı sıkıca sarıp, hıçkırıklarımı ve göz yaşlarımı serbest bıraktım. Savaş, ise bir elini belime koymuş, diğer elini ise başıma koyup göğsüne bastırıyordu.

Savaş ağlama sebebimi ne olarak biliyor bilmiyorum ama ağlamamın sebebi sadece Savaş değildi, annemin ve babamın özlemi ağlama destek oluyor, ağlamamı biraz daha şiddetlendiriyordu.

Neredeyse on dakika bu şekilde bağıra bağıra, içimi döke döke ağladıktan sonra başımı Savaş'ın göğsüneden kaldırdım ve yüzüne baktım. Üzgünlüğüm ve şaşkınlığımla Savaş'a sadece baka kaldım. Savaş'ta ağlamıştı benimle birlikte. Peki neden?

Bağırmaktan boğazımı tahriş olan sesimle Savaş'a baktım, dudaklarımı aralayıp "Sen neden ağladın?" diye sorduğumda Savaş birkaç saniye kapalı olan gözlerini açtı ve sadece gözlerime baktı, "Seni böyle görmeye dayanamıyorum." dedi, sesi titriyordu. Kollarımı tekrar Savaş'ın bedenine dolayıp,p "Özledim." Dedim fısıltıyla. Savaş tekrar elini belime sardı ve birkaç dakika öyle kaldıktan sonra acı dolu sesiyle, "Çok mu?" dedi.

"Fazlasıyla." sesimdeki tını içimdeki acıyı ifade etmeye yetmiyordu. Derin bir nefes alıp verdikten sonra sözüme devam ettim. "En son rüyama geldiler. Biliyorsun. O gecede ağlamıştım. Ama bir şeyler ters gidiyor sanki, rüyama gelmiyorlar, beni sevdiklerini söylemiyorlar, rüyalarımda başımı okşayıp hâlimi sormuyorlar." Hıçkırıklarımın arasında cümlemi zar zor söylerken Savaş içinden bir şey söyledi ama anlamadım.

"Annenin ve babanın yanına gitmek ister misin? Belki de sana küsmüşlerdir, hep senin yanına onlar gelip duruyorlar, bir kerede sen onların yanına git. " Bir kaç saniye gözlerim sadece Savaş'a baktı.

Haklı olabilirdi. Belkide bana küsmüşlerdi. Belkide bu yüzden rüyalarıma gelmiyor, saçımı okşamıyor, halimi, hatrımı sormuyorlardı.

"Haklısın." Dedim ve burnumu çektim. "Ne zaman gideceğiz?"
Diye sorduğumda Savaş'ın sesi az öncekine göre biraz daha iyi gelmişti, "Sen ne zaman istersen." Başımı Savaş'ın göğsünden kaldırıp gözlerine baktım, hüzün dolu bir sesle "Hemen şimdi gidelim." Savaş, başını sallayıp olumlu bir cevap vereceğini sinyal ederek,
"Tamam hazırlan, seni aşağıda bekliyorum." dedi ve dudaklarını anlımla birleştirip geri çekti, sonrada lavabodan çıktı.

Savaş'tan

Kalbimin acısı bütün bedenime yayılmış deli gibi acıyordu.

Lanet olsun!

Buna engel olamıyordum!
Yağmur'un üzülmesi beni derinden etkiliyordu. Hayatımda ilk defa kafama koyduğum şeyi yapamamıştım. İlk defa düşmanımın kızına sevdalanmış, ilk defa, kendi ellerimle öldürdüğüm düşmanımın kabir ziyaretine gidiyordum! Bu aşk denilen şey zehir gibi bir şeydi. İnsana her şeyi yaptırabilme özelliği vardı. Tehlikeliydi, insanı tanınmaz hale getirebilirdi.

Yağmur'u sevmeyecektim. Ondan uzak durup, uzaklaşacaktım. En baştaki Yağmur'u işe almadan önceki kurduğum plan gibi, onuda öldürüp, annesinin ve babasının yanına gömecektim. Ama yapamadım. Çünkü sevdim, lanet olsun ki sevdim! İçimin cayır cayır yanacağını bile bile, vicdan azabı çekeceğimi bile bile sevdim. "Keşke sevmeseydim!" diyor muyum?

Hayır.

Zaten onu seçen bendim. Onu kendi ellerimle sahra çölü kadar kuru olan, dipsiz bir kuyu misali görünen simsiyah olan kalbime ben sokmuştum. Ve şimdide acı çeke çeke, vicdanım sızlaya sızlaya sahra çölü kadar kuru olan kalbime yağan yağmur, dipsiz bir kuyu olan kalbimin dibini görmeye çalışan bir umut kırıntısı misali, kalbimi aydınlatıyordu. Ama tek bir kısıktı vardı. Oda, bunların hepsi kalbimin ve vicdanımın acımasıyla oluyordu.
=>=>=>DEVAM EDECEK=>=>=>

Pazartesi Yeni Bölüm gelir mi bilmiyorum. Belli olmaz.

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin