33. BÖLÜM

3.3K 140 28
                                    


Kusura bakmayın Kapadokya ya gidiyorum şu an. Bölüm tam  yazamadım, ama yinede hoşuma gitti. Umarım sizde beğenirsiniz.

Beğenileri ve yorumları eksik etmezseniz sevinirim. İyi okumalar. 🌹  

Savaş'tan

Mezarlığa giriş yaptığımızda Yağmur, gizlice göz yaşlarını bıraktı. "Ağlama."demiyordum, diyemezdim de. Benim yüzümden ağlarken, benim yüzümden ağladığını değilde bunun sadece kaderin kötü bir oyunu olarak biliyorken "Ağlama." diyemezdim.

Ağlama desem bile annesinin ve babasının acısı kalbini sarıp kor gibi yakarken ağlamadan yapamazdı. İnsan, ağladığında söyleyemediği şeyleri göz yaşlarıyla bırakırdı sanki. Rahatlamamızın sebebi buydu...

Anahtarı kontaktan çektikten sonra başımı Yağmur'a çevirdim ve göz yaşlarıyla ıslanan yüzüne baktım. Bir şey söylemedim. Bir kaç dakika Yağmur'a öylece baktıktan sonra Yağmur'da gözlerini odaklandığı yerden çekti, "Savaş" dedi sesi titriyor, gözleri kalbini inadına yansıtıyordu sanki. "Annemin ve babamın özlemine dayanamıyorum. Bende ölmek istiyorum." Sesi kararlı çıkmıştı. "Saçmalama!" Dedim sertçe. "Kendi hayatını düşün. Ailenin senin için söylediklerini, her şey bu kadar basit mi?" Sesim biraz sert çıkmıştı ama bunu engellemedim.

Gözlerini gözlerimden çekti ve arkamdaki cama odaklayıp düşündü, birkaç dakika sonra gözlerini ayırmadan dudaklarını araladı, "Haklısın." dedi dudaklarının arasında. "Yarın Erdem ve diğer hocaları çağırabilir misin?"
Şu anki konu ile bunun ne alakası vardı?

"Çağırırım ama ne alaka?"
Yağmur derin bir nefes alıp gözlerini camdan çekti ve tekrar bana odaklayıp, "Annem. Annem benim hep doktor olmamı isterdi." Dedi ve iç çekip cümlesine devam etti, "Bu yüzden çağırmanı istiyorum." Yağmur'u bu şekilde görükçe kalbim sıkışmaya başlamıştı. Derin bir nefes alıp, "Tamam artık, arabadan inip giriş yapalım." dedim ve arabadan indim. Artık bu işin bitmesini istiyordum. Sinirliydim ama üzüntüm sinirimi yerle bir edecek kadar şiddetli ve derindi.

Kendi ellerimle öldürdüğüm adamların mezarına gelmiştim. Bu çok gülünç bir şeydi ama şu anki durum, ortam ve ona olan sevgim buna engel oluyordu. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes alıp verdim. Bir kaç adım ilerleyip arkama baktığımda Yağmur, yavaş adımlarla arkamdan geliyordu. Birkaç dakika Yağmur'u bekledikten sonra beraber mezarlığa giriş yaptık.

Yağmur'dan

Mezarlıkta neredeyse bir buçuk saat kaldıktan sonra eve tekrar döndük. Eve geleli yarım saat olmuştu ama hâlâ iyi olduğum söylenemazdi. Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Yoksa üzüntüden kafayı yemem an meselesiydi.

Yataktan kalkıp odamdan kağıdımı, kalemimi ve kulaklığımı alıp tekrar Savaş'ın odasına ilerleyip yatağa oturdum. Kulaklığı telefona bağlayıp Candan Erçetin'den Annem şarkısını açtıktan sonra kulaklığı kulaklarıma takıp yüksek sesle dinlemeye başladım.

Hani eski zaman masalları anlatır,
Hüznümü huzura dolarsın,
Kaşım gözümden çok içim bir parçan,
Annem sen benim yanıma kalansın.

Hani bir biblon vardı kırdığım.
Üstüne ne kırgınlıklar yaşadın.
Ama bil ki ben de parçalandım.
Annem ben senin yanına kalanım.

Annem annem,
Sen üzülme,
Sözlerin hep,
Yüreğimde.

Annem annem,
Gel üzülme!
Ben hala senin,
Dizlerinde...

GİTMENE İZİN VEREMEM |1+2|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin